KAPİTALİZM YIKILACAK MI?

Yazan: Turgut Koçak 6 Haziran 2020

Söyledik söylüyoruz. Zor zamanlarda kimileri zorluk doktoru olarak ortaya çıkıyor, kimileri de elimde şaşmaz reçetelerim var diye. Bu yüzden de niyetli, niyetsiz, yılgın ya da kararlı pek çok çevre yaşadıklarımızı da konu yaparak düşüncelerini dile getiriyor. Kimisi ne olacak bu kapitalizmin hali noktasını aşamamış, kimisinin ise keskinliği tavan yaptığı için kargadan başka kuş tanımaz bir halle oraya buraya yafta yapıştırıp duruyor.

Söylenenleri ilgiyle izliyor, yazılanları ise dikkatlice okuyoruz. İşler yok birbirimizden farkımız ama biz Osmanlı Bankası’yız şeklinde reklamlık bir havada yürütülse de yine de umutluyuz. Birbirimizi nasıl artılarız, yaşadığımız ortam içinde neler yapılmalı ve nasıl bir mücadele yürütülmeli öznelliğine kapılmadan yanıtlar bulmaya çalışıyoruz. Bu size iyi niyet yaklaşımı gibi gelebilir fakat değil, çünkü bizler iktidarı ele geçirme ve sosyalizmin kuruluş dönemi için nasıl bir yol yürünmeli hepsi üstünde elimizden geldiğince dersimizi en iyi şekilde çalışmak için çaba harcıyoruz. Yoksa yığınların karşısına ne pili bitmiş bir havada ne burnundan kıl aldırmayan kendini beğenmişlik havasında çıkılamaz. Ya da ne bileyim kararlılık ve doktriner gözükme gayreti de tek başına bize bir şey kazandırmayacağı gibi paçamıza yapışanlarla da oyalanıp durmakla da kazanılacak hiçbir mevzi yoktur.

Kitabın tam ortasından konuşmak diye bir söz vardır bu sözü hepimiz biliriz. İki de bir ortaya her çıktığımızda kitabın ortasından konuşarak da işin üstesinden gelemeyiz. Gelemeyiz çünkü sosyalizm için bugüne kadar ne kadar kitap yazılmışsa bizim için bir reçete işlevi görmüyor. Kuşkusuz bu demek değildir ki bugüne kadar ne varsa bir yana bırakalım ve sanki her şey şimdi başlıyormuş gibi harekete geçip yazalım, çizelim işte bizim yolumuz budur da demiyorum. Bugüne kadar eylemsel ve kuramsal ne gibi çalışmalar yapılmışsa hepsinden yararlanacağız, komünist çizgiyi kılavuz edinmiş ne kadar birikimimiz varsa bizim çıkış yolumuz olacak, çoğu zaman da bizlere mücadelede ışık tutacak.

Yani gelecek için kafa yoran kim varsa onlara ağır sorumluluklar düşüyor. Bu sorumluluğun bilinciyle davranmak gibi bir zorunluluğumuz olduğu da unutulmamalıdır.

Kapitalizm, yapıp ettikleriyle, insanlığa verdikleri ve vermedikleri ile sanki soyunmuş gibi çırılçıplak karşımızda durmakta olup geldiği nokta da ise hiçbir soruna artık yanıt veremez bir haldedir. Bu yüzden de yaşanan bunalımlar artık ara ara değil sürekli hale gelmiştir. Bu bunalımların ceremesini ise kimlerin çektiği çok açıktır. Dolayısı ile insanlık tarihi bizi öyle bir eşiğe getirmiş bulunmaktadır ki kapitalizmin yarattığı sorunların kapitalizmle çözümü de olanaksızlaşmıştır.

Öyleyse lafı dolandırmadan söylersek söylenecek söz şudur. Sosyalizm hem de şimdi…

Kapitalizm böylesine bir buhran yaşıyorsa gidici diyebiliriz. Fakat nasıl gideceği konusunda genel şeyler söyleyerek bir reçete sunmaya kalkarsak sadece bir durum saptaması yapıyoruz demektir. Öyle ya kapitalizm bir bunalım yaşıyorsa ülkemizde ve dünyada devrimci durumun olduğu da bir gerçektir. Ama bunu söylerken yine de amasız konuşamıyoruz. İyi tamam işin bu yanı tamam da bu durumu değiştirecek özne nerede? Şimdilik var diyemiyoruz ancak koşulların böyle bir örgütü yaratacağı konusunda imanımız sağlam. Sağlam da yine de iş bu noktaya gelince sadece bizim ülkemizde değil bütün dünyada durum çok da umut verici bir değişiklik göstermiyor. Belki de bunun da etkisiyle kimi çevrelerde iyi niyet bu yüzden öne çıkıyor. Madem kapitalizm artık sayısız sorun için bir şey ifade etmiyor, öyle bir şey olacak ki insanlar istesinler istemesinler düzen sosyalizm yönünde değişmek zorunda kalacak. Kalmayacağına göre ne olur o zaman? O zaman da kapitalizm faşizm olarak kendini devam ettirir, kimi ülkelerde ise daha otoriter rejimler kurulur. Dikkat edilirse bu saydıklarımın hepsi de bir değişikliktir fakat sosyalizm bu değişikliklerin en iyi olanıdır ve kapitalizmin zıddı olarak tarihteki yerini alır.

Buradan geliyoruz biz ne yaparsak devrim olur, neyi yapamaz ya da beceremezsek otoriter ve faşist rejimler kurulur sorusunun yanıtına. Bu konuda da düşünceler farklı. Bazı sosyalist gruplar içinde bulunulan durum ne olursa olsun burjuva partileri kategorisinde adlandırılan partilerle hiçbir iş yapılamaz, doğru olan sistem partileri ile bağları tümden koparıp kendi işimize bakmalıyız şeklinde ortaya çıkarken bazılarında da otoriter ve faşist rejimlere karşı demokrasi mücadelesi birlikte verilmeli faşizme karşı bir cephe oluşturularak faşizme geçit verilmemesi üzerine düşünceler ağır basıyor, basmakla da kalmıyor mücadelenin kesintisiz sürdürülmesi gerektiği savıyla sosyalizmle diyalektik bir bağ kurularak mücadelenin sürdürülmesi gerektiği söyleniyor ki bizce de doğru olan budur. İlk görüşü savunanların ise bize göre sınıf analizlerinde bir sorun olmalı ki bu konuda sınıflar mücadelesinin karmaşıklığı yeterince kavranmamış gibi görülüyor.

Evet, iki ana sınıf vardır, ancak bu iki ana sınıfın dışında kalan kesimler ise yer yer işçi sınıfına yer yer de sermaye sınıfına yakındırlar.

Mücadele bu yakınlık ve uzaklık üzerinden de organize edileceğine göre demek oluyor ki faşizme karşı mücadele cephesi biz istesek de istemesek de daha geniş bir cephe olacaktır. Sürdürülen mücadele sırasında ise bazıları karşı devrim saflarına geçebildikleri gibi çoğunlukla da sosyalistlerin yanında yer alarak mücadele başarıya ulaştırılacaktır. Aksi taktirde mücadele diye ve devrimde kitlelerin gücünden hiçbir çıkarsama yapmamış olan bir sekterlik ortaya çıkar ki sosyalizm sözcüğü ne kadar dillerden düşürülmezse düşürülmesin yığınlardan tecrit edilmiş bir parti olarak kalınacaktır ki böyle partiler varlığını sürdürseler bile sosyal bir olgu olarak sorunlara yanıt vermemiş örgütler olarak tarihe geçmekten kesinlikle kurtulamayacaklardır.

Kapitalizmin dünya ölçeğinde de ülkemiz özelinde de yaşadığı bunalım ortada. Bugün Amerika’da bir siyahinin polislerce katledilişinin arkasında Amerika’da neler olabileceğini de gördük, görmeye de devam edeceğiz. Amerika gibi ileri kapitalist bir ülkede yoksullarla zenginler arasındaki uçurum öyle derinleşmiş durumda ki bu yüzden toplumda hangi nedenle bir patlama olursa olsun milyonlarca Amerikalının sokağa döküldüğünü görüyoruz. Bu görüntü kimileri için umutvar görünüyor olabilir. Olması da doğaldır. Ne var ki Amerika’da da yıllarca iki partinin dışında başka bir parti de siyasi yaşam da olmamış olamamıştır. Bu yüzden de Amerika’da komünistler olsa bile bir sürü sınamalardan denemelerden geçmiş bir parti olmadığına göre bir gecede kapitalizmin canına tükürecek bir düzenin kurulması da beklenemez.

Sonuç olarak; her kim olursa olsun devrimcilik kimsenin öznelliğini konuşturduğu ve buradan yürüdüğü bir şey değildir.

An olur faşizme karşı mücadele komünist olmanın olmazsa olmazıdır, bu konuda gösterilecek her zafiyet komünistlerin sırtına yük olarak biner.

An olur şimdi tam zamanı demez geri durursun bu kez de iktidarı almanın öznesi olamayacağın gibi karşı devrimin de kazanmasına yol açmış olursun ki tarih bu gibi derslerle doludur tabi ders almak isteyenler için…