Yazan: Turgut Koçak 11 Temmuz 2020
Ben kendimi bildim bileli Müslümanlığı kendisine kazanç kapısı sayanlar her fırsatta Ayasofya’dan söz edip durmuşlar, konuyu sürekli olarak sanki içten istiyorlarmış gibi hep gündemde tutmuşlardır. Bütün sağ iktidarlar ve bu arada dinci partiler de Ayasofya’yı konuşarak oy devşirmek için durup dururken sözü bayram değil, seyran değil eniştem beni niye öptüye getirip getirip kafa ütülemişlerdir.
Tarihi tarihe bırakmak gerekir fakat bu dinci kesimine de tarihi yalan üzerinde anlatma fırsatı verilmemelidir. Bilindiği gibi insanlık tarihinin her dönem kendine özgü bir akışı olmuş, yasaları da bu akışa uygun olarak kabul görüp içselleştirilmese de anlayış fetih üzerinden kabul görüldüğü için fethedenler fethettikleri topraklarda istedikleri gibi tasarruf hakkını kullanmışlardır.
Hani bizimkiler Osmanlı padişahlarını anlatırken yere göğe sığdırmaz onlara her sıfatı layık görürler ya işte bir kez daha bu dinci takımı Fatih Sultan Mehmet’i Ayasofya konuşulurken övgü olarak söylemediklerini bırakmamışlardır. Ancak Fatih’in İstanbul’u fethetmesi onun gerçeğini değiştirmez değiştiremez. Öncelikle söylemek isteriz ki kardeşlerin katliamı Fatih’le başlayıp 4 asır’a yakın bir süre yani Osmanlı İmparatorluğunun son birkaç sultanı hariç devam etmiştir. Dolayısı ile Ayasofya’nın hem de Danıştay kararı ile ibadete açılmış olması söyleyeceklerimizi asla yok derecesine indirmez.
Fatih’in annesi Müslüman değildi. Ölünceye kadar da Müslüman olmadı. Fatih ise bu konuda annesine gösterilmesi gereken toleransı gösterdi. Şimdi konuyu iki de bir İslamlığa getirip getirip konuşmak bugünün sözüm ona inananlarını aklamaya yetmez. Yetmediği gibi niçin böyle davranıldığını da anlamamak için andavallı olmak gerekir.
Bir kez Kurtuluş Savaşı sırasında da, Cumhuriyet kurulurken de Cumhuriyetin kurum ve kuruluşları yerleştirilirken de bu dinci kesim tarafından sürekli olarak kötülenmiştir. Gelişene müdahale etmek için kendilerinde güç olmadığını iyi bildikleri için susmayı yeğlemişler, zaman zaman sağ siyasi iktidarlarda durumun lehlerine döndüğünü düşünerek daha saldırgan tutum aldıkları da çok görülmüştür.
Bugünün Türkiye gazetesinin başlığına bir bakın ne demek istediğimizi kolaylıkla anlayacaksınız. Türkiye Gazetesi’ne göre 86 yılık Ayasofya esareti bitmiştir. Peki, bu başlığı atarak Türkiye gazetesi nasıl bir mesaj vermeye kalkışmaktadır?
Bildiğiniz gibi 1934 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ve Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasıyla Ayasofya’nın bir bölümü ibadete açık kalmak koşulu ile müzeye çevrilmiştir. İşte dinci kesim Atatürk’ün ve bakanlar kurulunun kararını esaret olarak gördükleri için Türkiye Gazetesi de bu başlığı rahatlıkla atabilmektedir. Yani, yanisi şu; AKP ve saray iktidarı ve onu destekleyen cümle tarikat ve cemaatlerin asıl hedefe koydukları kimse çok bellidir. Bugün gelinen noktada saray iktidarının amacı ve Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Ulusa sesleniş” konuşmasının özeti budur.
Ha bir de uzlaşmacı, gerçeklerden uzak, dünya mirası konusunda kafalarının içi bomboş olanlar ki bunlar genellikle halkı din üzerinden kandıran sermaye siyasetçileridir. Teee uzaklardan bir ses işittik. Bu ses Muharrem İnce’nin sesi. Neymiş efendim Muharrem İnce’yi bir protokol dahilinde davet ederleseymiş o da Ayasofya’da Cuma günü açılış namazına katılacakmış.
Sözümüz sade inananlara değildir fakat kendilerinde hiçbir halt olmayan ama dini siyasete alet ederek halkı kandırmaya yeltenen kim ya da kimler varsa bunların hepsinin yobazın, dikalası olduğunu söylüyoruz. Bu yöntemle sizler kesin yol alamazsınız da birilerinin abdest ibriğini tutan kişi mertebesine yükselebilirsiniz. Dünyada hiçbir zaman insanlık düşmanı akımlarla mücadele ederken miş gibi yapılarak başarı kazanılamaz, kazanıldığı da görülmemiştir.
Evet, ülkede işsizlik almış başını gitmiş. İşinden olanların sayısı gün be gün artıyor. Ekonomi ne yapılsa dikiş tutmuyor. Alınan borçlarla hazinde para var görüntüsü vermek isteyenlerin hesabının sağlamasını yapmanın olanağı yok. İnsanlar açlar, yoksullar. Eğitim hakları elinden alınmış. Normal liselerde eğitim görmelerinin bile önü kesilmiş ama İmam Hatip yollar herkese açık.
Ama söylüyoruz AKP ve saray iktidarı bir süre daha sizleri Ayasofya kandırıkçılığı ile oyalayacak belki. Sonra ne olacak dersiniz, sonrası yok.
Çünkü bunlara diyalektik hükmünü vermiş. Geldiler, kaldılar, yediler, içtiler, halkı yalanla ve Allah’la kandırdılar ve gidecekler.
Kurtuluşları yok!