Yazan: Turgut Koçak 8 Nisan 2020
Aklımızı basit şeylere çalıştırsak sonra da önümüz açıldıkça yolumuzdan yürüsek iyi olacak ama her ne hikmetse hiç birimiz bu zorlu yürüyüşe pek yanaşmıyoruz.
Kim ne söylerse birden yeni yeni heveslere kapılıp aha şimdi oldu işte deyip bu tür tevatürlerin peşine düşüveriyoruz.
Ne yani kapitalizmin dönem dönem yinelenen bunalımlarını ilk bizler mi keşfettik. Ya sonra doğası gereği hiç bunalımdan kurtulamayan, kısa aralıklarla az biraz azalsa da sürekli hale gelişini ilk bizler mi görüp söyledik?
Hani şu korona virüs olayı çıktı ya pek çoklarına masal gerektiği için durmadan komplo kuramları üretenlerin görüşlerini uyuşturucu niyetine alıp alıp kullanıyorlar.
Kimisi virüsü kim çıkarmış onu bir güzel gözlerimizin önüne seriyor, kimisi de korona virüsten sonrasının artık eskisi gibi olmayacağından dem vurup kendince insanlığın daha iyi bir geleceğe hop diye atlayıp geçeceği savında. Bizler de teknolojinin ışıklı çekiciliği ile efsunlandık desek değil, çıkıp ne oluyorsunuz yahu demeye kalksak bir işe yarar görünmüyor. Sanki teknoloji ne kadar gelişirse insanlığın sorunu da bu gelişime paralel çözülecekmiş gibi bir izlenim yaratılmak isteniyor. Teknolojiyi yaratanlar kim ya da kimlerin hizmetindeler, öğretisel olarak özel mülkiyete iman etmişlerin akşam yatıp sabah birer melek olacaklarına inanmak kadar saflık olabilir mi hiç? Hani bazıları yeni bir şey olmasını hayal ederlerken, egemen olanlarsa hem düzenlerini sürdürmek için nasıl bir yapılanma gerektiği, ya da sürdürülebilir bir sistem haline gelmek için neler yapılması gerektiğini düşünmüyorlar mı sanıyorsunuz? Hem inanın bu düşünceleri egemenlere bırakmayacak kadar onlara bizlerin arasından devşirilmiş hizmete hazır ordusunun olduğundan da mı habersiziz?
Yok öyle, kimilerinin safiyane görüşleri ile sosyalizmin gündemden çıkarılmasını, adı şu olur bu olur daha insan odaklı bir sistem vs. denilerek her zorun içinden çıkılması için her defasında özel mülkiyetin ve mülk sahiplerinin dolaylı ya da dolaysız egemenliklerinin savunulması suskunlukla geçiştirilemez.
Bu günlerde en çok konuşulan şeyleri şöyle özetleyebiliriz.
Birincisi yeni durumdan yararlanmak isteyen ve yönetim erkini elinde bulunduranlar daha da otoriter bir sistem kurmaya yönelebilirler. Evet, kapitalist sistem ne zaman zora düştü de herkese daha çok ekmek herkese daha çok özgürlük dedi tarihte bir tek örneği var mı? O kapitalizm ki sistemi ayakta tutmak için var olan demokratik ortamı kesip budamadı mı? Hatta budamakla kalmayıp onca kanlı faşist diktatörlükler yaşanmadı mı? Yine korona virüs sonrasında da kesinlikle o denecek bu denecek, güvenliği başat olarak alıyoruza iş gelip dayandırılacak ve bir anda zaten süren daha da azgınlaştırılacak olan herkesin terörist ilan edilmesi sağlanacak ve insanlara da buyurun işte hendek işte deve deyip işin içinden sıyırılıverilecek.
İkinci olasılığa gelince; bu olasılık insan odaklı bir sistemden söz ediliyor ya bu işin dayandırıldığı maddi temel ise gerçeklerden çok uzak. Niye uzak, çünkü bugünün egemenlerinin rızası üzerinden bir şeylerin olabileceği savı ağırlıkta. Yani bugünün egemenleri oturup düşünecekler ve diyecekler ki vallahi gördünüz, insanlık bir korona virüs belası yaşadı sonrasında da görüldü ki bu bela kimseyi şu, bu diye ayırmıyor, iyisi mi kardeşçe ve adil bir düzen kuralım ve hep birlikte mutlu mesut yaşayalım üzerinden olabilecekler anlatılmaya çalışılıyor. Hem ne güzel böylece de komünistlerin pabucu damdan atılmış olur bizde bir güzel komünistlerden kurtulmuş oluruza getiriliyor söz.
Uzatmayalım bunların hiçbirisi olmaz. İnsanlık tarihi bize nelerin nasıl değiştiğini gözümüzün içine soka soka göstermişken bir kez daha sömürücü sınıf ve tabakaların insancıllığına kanacak kadar komünistlerin saf olmadığını herkes bilir de bir de ben söyleyeyim istedim.
İşte bu yüzden sınıfsız, sömürüsüz, sınırsız bir toplum ancak ve ancak bu işin öznesi aracılığı ile mümkündür.
O özne de partidir. Bu yüzden de sizleri salt söz olsun diye değil bir gerçeği göstermek için partimiz Türkiye Sosyalist İşçi Partisi saflarına davet ediyorum.
Gerçekler bu kadar yalın ve açıkken bile gözlerimizi kapatıp kendimizi salt hayale vurmanın ne zamanı ne de yeri bilinsin isterim.