KADINA ŞİDDET

Yazan: Turgut Koçak 23 Temmuz 2020

Kaç gündür kayıp olduğu söylenen üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’in cesedi yakılmış ve üstüne beton dökülmüş olarak Muğla Menteşe’de ormanlık bir alanda bulundu.

Gün geçmiyor ki birbirinden daha hunharca işlenen kadın cinayetlerine tanık olunmasın. Gün geçmiyor ki bu tür cinayetleri teşvik eden açıklamalar dinci cemaat, tarikat, vakıf ve dernekler tarafından dile getirilerek teşvik edilmesin. Bu anlayış yüzünden öyle günler yaşıyoruz ki sanki suçlu olan öldüren, şiddet uygulayan erkekler değilmiş de kadınlarmış gibi bir anlayış sürekli olarak pompalanmasın. Bu konuda en çok da namustan söz eden namussuzlar cinayet işleyip şiddet uyguluyorlar niyeyse. Sanki namus denince akla gelen şeyin kadın olması kadar ilkel bir şey olabilir mi?

Erkekler niyeyse bu namus meselesinin hep dışında tutulurlar. Zaten yetersiz olan ve caydırıcılığı da bulunmayan yasalar yüzündün kolaylıkla cinayet işleyenlerin affa uğradıklarını, kimi suçlarda ise içeri bile girmediklerini düşünürsek ülkemizde AKP iktidarının yarattığı ortamı da gözönünde bulundurarak cinayetlerin neden bu kadar arttığını anlamakta da zorlanmayız.

AKP ve saray iktidarının dinci, gerici ve faşist çevrelere verdiği cesaret yüzünden ve de din bahanesi ile sözünü ettiğimiz çevrelerin neden İstanbul sözleşmesine karşı çıkıp iptalini istediklerini de anlamakta zorlanmıyoruz. Kadınlara yönelik şiddet ve saldırganlık kültürünün kaynağını çok iyi bildiğimiz halde dinci çevrelerin bu gerçeği dinle alalamaya kalkışmaları da başlı başına içinden çıkılmaz bir ortam yaratmakta, toplum içinde bu yönde konuşup propaganda yapanlar büyük ölçüde suçun ortağı olarak karşımıza çıkmaktadırlar.

Ülkemizin sosyal ve ekonomik gerçeklerinden kaynaklanan pek çok nedene dayanarak kadınların katlanmak zorunda kaldıkları zorlukları bile doğru anlamayanlar, “kocam değil mi hem döver hem sever” sözünün altındaki gerçekleri bile göremeyecek kadar körleşmişlerdir. Böyle durumlarda kadınlar öyle yalnızlaşırlar ki anne, baba ve kardeşleri bile kendilerine yüz çevireceğini bildiklerinden içlerinden geldiği gibi değil de zorunda kaldıkları bir yaşamı seçmek zorunda kalırlar ki bazen bunun bedeli gerçekten de ağır olur. Oysa bir devletin yurttaşını her anlamda korumak ve onların yalnız olmadıklarını göstermek yükümlülüğü olduğundan bile herkes habersiz olduğundan adeta kadınlar biline biline yaşam cehenneminin içine itilmektedirler. Böylece de her bela kadınların başına gelir doğal olarak.

AKP ve saray iktidarının kırdığı yumurta kırkı geçmiştir. 18 yıllık iktidar artık yığınlar üzerinde baskı ve zulme dönüşmüş, ekonomik zorlukları da yanına koyduğumuzda nasıl bir cehennemin içine düşürüldüğümüzü geniş geniş anlatmaya bile gerek yoktur. Onca baskı yasaları yetmiyormuş gibi AKP ve saray iktidarı şimdi de sosyal medyayı susturmak için interneti gözaltına alma yasası olarak adlandıracağımız yasayı şimdi de meclisin önüne getirmek üzeredir.

Bu yasa ile birlikte sosyal medya kullanıcılarına yükümlülüğün yanında cezalar da öngören yaptırımlar getirilmek istenmektedir.

Yani sizin anlayacağınız AKP ve saray iktidarının artık iktidarını sürdürmesi için elinde baskı ve zulümden başka silah kalmamıştır. Bu yüzden de birbiri ardı sıra sapır sapır gündeme baskı yasaları gelmekte, daha başkalarının geleceği de bütün çıplaklığı ile iyi bilinmektedir.

Sonuç olarak; AKP ve saray iktidarı ile birlikte ülkemizde kadınlara yönelik saldırı, tecavüz ve ölüm olayı ile biten suçların katlandığını görüyoruz.

Televizyonlarda rahat rahat kadınlar hakkında ileri geri konuşanlar susturulmadıkça, kadınlara yönelik şiddeti dolaylı veya doğrudan teşvik eden çoğu dini inanç kaynaklı nedenler ileri sürerek suçu adeta teşvik eden iktidarlar işbaşından gönderilmedikçe daha çok canımız yanacak gibi çok…