Yazan: Turgut Koçak 9 Eylül 2021
30 Ağustos 1922 tarihinde kazanılan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nden sonra çözülen Yunan kuvvetlerinin peşinde bu kadar kısa zamanda 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’e giren askerlerimiz hiç kuşku yok ki büyük bir zafere imza atmışlardı. Bu kadar kısa süre içinde bu işin nasıl başarılmış olduğuna diyebiliriz ki dünya alem şaşırmıştır.
İzmir’e girildiğinde bir yandan çekilirken yakılan şehirle diğer yandan da limana doluşmuş kaçmak için gemilere binmek için birbirlerini çiğneyen Yunan askerlerinin ve sivil halktan suç işleyenlerin yarattığı kargaşayı ancak o günleri yaşayanlar bilir. Bunun yanında kazanılan zaferin ülkenin tarihini bile değiştirmiş olması asla ama asla akıllardan çıkarılamaz. Dolayısı ile Osmanlı İmparatorluğu dönemi de dahi ülkemizde ordunun halk katında ayrı bir yeri vardır.
Bu gidiş hangi tarihlerde değişmeye başlamıştır?
İkinci Paylaşım Savaşı bildiğiniz gibi emperyalistlerin bir kez daha dünyayı paylaşma isteğinin yanında kapitalist/emperyalist sistemi tehdit eden Sovyetler Birliği’nin de yıkılmasını hedeflediği bir gerçekti. Nitekim Alman faşistleri bütün güçleri ile Kızılordu’ya yüklendiler ve de Almanlar ancak Moskova önlerinde ancak durdurulabildi. Savaşın sonraki seyrini uzun uzun anlatmaya gerek yok. Kızılordu bozguna uğrattığı Hitler’in gücünü ta Berlin’e kadar kovaladılar. Dolayısıyla Doğu Avrupa ülkelerinin neredeyse tamamı Sovyet Bloğu ile birlikte Sosyalist Sistemi oluşturdu. Bu savaş sonrasında kapitalist dünya istediğini elde edemediği için Sovyetlere karşı görülmemiş bir soğuk savaş dönemi başlattılar. Bu gidişin sonrasında NATO kuruldu. Türkiye NATO’ya 1952 Kore Savaşı’na asker gönderdikten sonra ancak kabul edildi.
Ordu içinde en önemli yarılma Türkiye’nin NATO’ya girmesi sonrasında yaşandı. Ordunun eğitimi tamamen NATO’nun isteğine göre düzenlendi. Üst rütbeli subaylar Amerika ve NATO’da hem askeri hem de ideolojik eğitimden geçirildiler. Dolayısı ile ordu diyebiliriz ki artık bir zamanlar emperyalizme karşı savaş kazanmış bir ordu olmaktan çoktan çıkarılmıştı. Bu nedenle de 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 faşist darbeleri gerçekleştirildi. Bu iki darbenin sonrasında ise sola ve sosyalistlere karşı her türlü baskı uygulandığı gibi temizlik hareketi de gerçekleştirildi. 12 Eylül sonrasında ise iktidar sağcılara en işbirlikçi ve de Amerikancı kimselere teslim edildi.
Bu politika yüzündendir ki sağcı, dinci, gerici ve faşist çevreler iktidarı ellerine geçirdiler. AKP iktidarı bu planın bir parçası olarak işbaşına getirildi. 3 Kasım 2002 tarihinde işbaşına gelen AKP iktidarı yanına da Fethullahçıları alarak ordu ve polis içinde tam anlamıyla örgütlendiler. Süreç içinde çalınan sorular yandaşlara verilerek hem askeri okullarda hem de kurmay subaylar arasında Fetöcüler büyük bir güç elde ettiler. Fetöcülerin neler yaptıklarını bilmeyenimiz yok. 15 Temmuz 2016 tarihinde giriştikleri darbe hepimizin belleğinde tazeliğini koruyor.
Şu an Fetöcüler gitti de durum değişti mi derseniz böyle bir şey yok. Şimdi de aynısının bir başka tarikat Menzilciler tarafından yapıldığını görüyoruz. Konu ile ilgili ciddi şikâyetler var. Bu şikâyetlerden birisi Gazi Üsteğmen Erhan Kaleli tarafından yapılmış. Bu yüzden de Kaleli’nin evi sabah saatlerinde polislerce basılıp ifadesi alınmış ve:
“JSGA’nın öğrenci temini sözlü mülakatlarında torpil yapıldığına ve Menzil başta olmak üzere çeşitli tarikatların FETÖ’de olduğu gibi ordumuza sızmaya çalıştığına dair bilgiler edindim. Bu bilgileri her sorumlu ve vicdan sahibi vatandaşın yapması gerektiği gibi devletin gerçek sahibi milletimizle paylaştım.” Demiş. Ancak kimse Kaleli’ni şikayetin dikkate almadığı gibi Jandarma’nın şikayeti üzerine kendisini karakolda bulmuş. Kaleli diyor ki:
“Yazdıklarımın tümüyle arkasındayım. Jandarma Genel Komutanlığı’nın içerisindeki yapılanmalarla ilgili iddialardan dolayı, bu yapılanmanın failleri hakkında suç duyurusunda bulunması gerekir. Devlet Övünç Madalyası verdiği ve ülkesi için savaşmış, devletini, milletini seven gazisi hakkında suç duyurusunda bulunması abesle iştigaldir.”
JSGA Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi’nin kısaltılmışı. Bu kurum teşkilata subay ve astsubay yetiştiriyor. İşte Gazi Üsteğmen Kale’linin şikayeti de Menzilcilerle ilgili adı geçen kişi bu tarikatın Jandarma’ya sızdığını söylüyor. Bu iddia doğru mu değil mi? Neden gerekli araştırma ve inceleme yapılmıyor da böyle bir iddia sahibi kişi susturulmaya çalışılıyor? Bu iddiaların dışında başka iddialar da var kuşkusuz ama onların da dile getirildiğini biliyoruz.
Demek ki ne olmuş? FETÖ gitmiş yerine METÖ mü gelmiş. Gelmişse eğer kanan kim kandıran kim?
Bilelim de…