Yazan: Turgut Koçak 6 Eylül 2020
Hangi konuyu tartışmaya açsak iktidarın lehine artı konulacak tek bir şey bulmanın olanağı yok.
Tarım gelse aklınıza görüyorsunuz ki ülkede tarım bitirilmiş, ülkemiz geçmişte tahıl ambarı iken olmuş tahıl dışalımı yapan bir ülke. Gübre, ilaç, tohum aklınıza ne gelirse onlarda dışarıdan getiriliyor. Çiftçimize satılan her şey ateş pahası, bu yıl 10’a aldığı şeyi gelecek yıl 20’ye alması olanaksız. Ürettiğini satmaya kalksa para etmiyor. Ya elinde kalıyor ya da giderini karşılamadığı için çiftçi eli böğründe kalıveriyor. Danalar dışardan, inekler dışardan, koyunlar dışardan hayvancılığın köküne kibrit suyu dökülmüş. Sebze, meyve gani gani de olsa çiftçinin elinde beş para etmiyor fakat tezgahlarda yanına varılmıyor. Domatesi çiftçiden 50 kuruşa alan yok. Ama yurttaş domates bile alıp yiyemiyor.
Sanayi çökmüş. Üretim durdu duracak noktasında. Yüz binlerce işçi kapının önüne konmuş. Esnek çalışmaydı, şuydu, buydu derken emekçinin canına okunuyor ama kazananlar yine kazanmaya devam ediyorlar. Sanayi alanında köklü bir üretimimiz yok. Var olanların çoğu çoktan yabancıların eline geçti. Sonuç olarak ekonomide küçülme giderek daha da yukarılara tırmanıyor. Verilen yüzde 9,9 oranının ise gerçeklerle ilintisi yok.
İşçi sabahtan akşama kadar İŞKUR’un önünde iş kovalıyor. Özetle yurttaş öyle bir konuma düşürülmüş ki korona virüs tehlikesinden daha tehlikeli bir durum var ortada. Uzun sözün kısası çalışma yaşamı topu atmış. İktidarın yurttaşların dertlerine çare bulmasının olanağı yok.
AKP ve saray iktidarının dış politikası iflas etmiş. Geçmişte sıfır sorun sözü ile başlanılan dış politika onlarca sorunla karşı karşıya getirmiş bizi. Bir de dış politikayı iç politika malzemesi olarak kullanmak isteyen iktidarın hayali yüzünden yarın ne büyük sorunlarla karşılaşırız bilemiyoruz. İktidar bir tek dünya jandarmasının sözü ile adım atar olmuş. Ortaya karışık söylenen sözler gırıla. Aman ne hamaset sözleri ne hamaset sözleri. Kahramanlıktan dem vura vura bir hale gelmişiz fakat dini içerik kazandırılan dış politika yüzünden kanatsız kuşa dönülmüş uçulamıyor ama şöyle uçarız, böyle uçarız palavrası da ortalığı kasıp kavuruyor.
Eğitime ne olmuş?
Toplumu dincileştirmek ve dinci gençlik yetiştirmek uğruna dağa taşa imam hatip okulları açılmış. Normal okullar imam hatipleştirilmeye çalışılmış. Siyaset olsun diye her yere üniversite ve yüksekokul açılmış ama bırakalım anlı şanlı profesörleri akademik unvanı olan öğretim görevlisini bile bulmanın olanağı yok.
Köylerde okul bırakılmamış. Oysa her köyde imam kadrosu ve imam mutlaka var. Çocuklarımız taşıma sistemle perişan ediliyor. Araç/gereç hak getire, doğru dürüst öğretmen bile bulunamıyor. Oysa atama bekleyen yarım milyonun üstünde öğretmen var. Öğretmenlerin sorunlarına gelince dikkate alan bile yok. Öğretmenler devlete yük olarak görülüyor.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un söylediği sözü unutmamak gerekiyor
EN BÜYÜK YÜK ÖĞRETMEN MAAŞI…
Sağlık hizmeti sağlık hizmeti olmaktan çıkmış bir küyük insanın hayali ile şehir hastaneleri arka arkaya açılmış. Buralara harcanan paralar sadece ama sadece büyük bir vurguna işaret ediyor. Dolar üstünden ödenen kiralar el yakıyor yurttaşın belini büküyor.
Uzatmayalım sağlık sistemi çökmüş durumda. Korona virüs salgını ile birlikte pek çok gerçekte bir kez daha su yüzüne çıkmış gerçekler hepimizi korkutur olmuş. Doğru dürüst salgın bile yönetilemiyor. Ülkemizde korona virüs kapan hastaların sayısı astronomik olarak artıyor. Ölümler herkesi korkutuyor. Her zaman olduğu gibi korona virüs korkusu bile yığınların susturulup güdülmesi için kullanılmak istendi fakat mızrak niyeyse çuvala sığdırılamadı. Uzatmayalım sağlık sistemi çöktü.
Bu kadar başarısız bir iktidarın işbaşında kalması gerçekten bir mucize denilebilir. Başka bir ülkede olsa hemen seçimlere gidilir, iktidar da demokratik bir şekilde el değiştirir. Bizde ise iktidar durumu kolluyor, seçimi kazanıp kazanamayacağının hesabını yapıyor. Kazanmak için her yolu mübah görüyor. Sahada anketler yaptırıyor ama görüyor ki her şey bıçak sırtı. Bu yüzden de erken bir seçime cesaret edemiyor. Ancak gündemi değiştirmek için durmadan yeni bir yol bulup isteniyor ki muhalefet onu tartışırken onlar da işlerine baksınlar. Şimdi de Bahçeli’den çıkan idam safsatası gündemde. Bu safsataya TBMM Başkanı ve AKP milletvekilleri de katıldı.
İktidar su üstünde yürüme cambazlığı göstermeye kalksa da battı batacak bir konumdayken muhalefetin iktidardan daha yorgunmuş gibi görünmesi kitlelere umut vermiyor. Bu yüzden de yığınlar ikirciklik içinde. Pek çok insan bu yüzden iktidardan kopsam mı kopmasam mı düşüncesinde. Kopsa muhalefeti öyle cansız görüyor ki bu yüzden orta bir yerde öylece bekliyor yurttaş.
İyi de böyle de gitmez ki.
İyi de böyle de muhalefet edilmez ki.
Ya iktidarı istiyorsundur ya da istemiyorsundur.
İstiyorsan bütün dinamikleri hesap edip yükleneceksin.
İstemiyorsan sahneden çekileceksin.
Böyle durumlarda sahneye sosyalistlerin çıkması gerekiyor da onların da toplumu heyecanlandıracak bir mesajları yok ki.
Bu yüzden TSİP olarak diyoruz ki topluma ilk mesajımız dinci, gerici, faşist düzene karşı birlikte davranılacağı mesajı verelim.
Arkası kesinlikle gelecektir kesinlikle.
Bunu da iyi bilelim…