İŞTE İKTİDAR İŞTE YAŞADIKLARIMIZ

Yazan: Turgut Koçak 12 Ocak 2022

Bir iktidar düşünün ki kendisini dine göre konumlandırmış. Yatıyor din, kalkıyor din. Sıkıştığın da ilk başvurduğu şey yine din. Ülkeyi de dini değerlerle yönetmek istiyorlar, yapıp ettikleri ne halt varsa hepsini de dine dayandırarak yapmak istiyorlar ki kimse kendilerine karşı çıkamasın. Din denile denile ülke soyuldu. Hırsızlığın bile dinde yeri olduğuna kanaat getiren bu çevreler; eğer hırsızlık din yoluna yapılmışsa suçu günahı yoktur anlayışı ile davranarak birilerinin milyarlar vurmasına da göz yumuldu, iktidar erkinde yer alanların zenginleşmelerine de. Gençlerimizin geleceği din denile denile çalındı. Onlara özgürce davranacakları bir ortam sunulması gerekirken tepelerine binilip orda, burda yaşamları cehenneme çevrildi. Bunca baskıya dayanamayanların içinde yaşamlarına son verenler oldu. Çocuklarımız dinci yurtlarda yanarak yaşamlarını yitirdiler. Bazılarının biraz vicdanı olsa Aladağ sokaklarında yürürken yanan çocuklarımızın seslerini duyması olası ama nerede onlarda o vicdan. Bir zihniyet ki çökmüş ülkenin tepesine gençlerimize de cehennem hayatı yaşatıyor. Ne büyük suçlar işleniyor fakat tüm bunların üstünü örten bir iktidarla karşı karşıyayız.

Sanki bir çöplük yığınında yaşıyor gibiyiz. Her geçen gün biraz daha korkuncu bizlerin kapısını çalıyor. Bizler katlandıkça da katlanacaklarımızın sınırı genişletilip duruyor habire. Tepkisiz bir toplum oluşumuzdan kaynaklı iktidarlar da tepemizde tepindikçe tepiniyorlar. Zamlar az gelmiş daha çok bindiriyorlar. Kimse bir şey alamıyormuş bunu aklına takan iktidar çevrelerinden karşımızda bir yetkiliyi bulmamız bile olası değil. CNN’de sözüm ona tartışıp duran kimiler bu iktidarı aklama mekanizmasına dönüşmüş sürekli iktidar övgüsü yaparken muhalefete şu denir de bu denmez demeyip ağza alınmayacak hakaretler ediliyor.

Sistem doğal olarak zibillerini de yaratıyor. Bu tür insanlar ise herkesi öyle bir aşağılıyorlar ki söyleyecek söz bulmamız olası değil. Soma’da yerde yatan bir madenciyi tekmelerle döven birisi ateşe olarak atanabiliyor. Hırsız bir bakan elçi olarak tayin ediliyor. Ülke ve ülke değerleri ile ilgili hiçbir özellik taşımayanların yedi ceddi devletin çeşitli kademelerinde görevlere getirilmişler. Bir sürü iş bilmez ne görevler yürütüyor ne görevler. Eli alışmışların elleri devletin kasasından hiç çıkmıyor. Çalma çırpma, vurgun, hırsızlık gırla. Ekonomiyi bilmeye ne gerek var, gözleri ışılayanları baktınız mı iş tamamdır. Bu iktidarın tüm yetkililerini yakından izliyoruz ve bir tek şey görüyoruz.

Bunların bu ülkeye ve halka küçücük bir iyiliğinin dokunmasının olanağı yok. Dolar düşüyor iniyor halaya duranlar var. Dolar yine çıkıyor reis işini bilir diyenler var. Öyle bir karmaşa içine itilmişiz ki aklın almasının olanağı yok.

Ülke sanki dinci kesimlerin curuhu ile sarılmış gibi. Mafyalar, tarikat ve cemaatler bu ortamda cirit atıyor. Bir elleri yağda bir elleri balda yaşayıp gidiyorlar. Öyle bir çıkar ağı kurulmuş ki soygun neredeyse zirve yapmış. Kimsenin bu işe dur dediğini de göremiyoruz. Ancak hedef olarak hep başkaları seçiliyor. Suç mu dediniz suçlar ilan edilip suçsuz kimseye suçsuz olduğunu buyur kanıtla deniliyor. Üstelik de bu kişilerin tutuklu oldukları için elleri ayakları da bağlı. Yani bir yargı sistemi iktidarın emir ve komutasında iş görür olmuş. Bu yüzden de kimsenin adalet arayacak bir hali yok, arasa da bir sonuca varması olanaksız hale getirilmiş.

Bahçeli çıkmış HDP derhal kapatılmalı, bu partiye bir gün bile varlığını sürdürme hakkı verilmemeli diyerek Anayasa mahkemesine bir alt ağızdan talimat yağdırılıyor. Aynı kişi yine çıkmış Türk Tabipler Birliği’ni hedef alarak TURKOVAK ile ilgili suçluyor da suçluyor ve kapatılması gerektiğini söylüyor. Peki, TTB ne demiş de Bahçeli’nin hedefi haline geliyor? Çok basit. TTB yetkilileri bu aşının gerektiği kadar denenip sınanmadığında söz ederek dikkati çekmiş. Bunda ne suç olabilir ki bir kuruluş sadece bilimsel titizlik göstermiş o kadar. Ne kimseyi hedef almış ne de kimseye kara çalmış. Eee Bahçeli bilim titizlenmeyi gerektirmez mi? Ya bizlere aşı yerine su yapılıyorsa ne olacak? Haydi, onu da geçtik yan etkileri hem de önüne geçilmesi zor sorunlar yatırsa sonuçlarını kim üslenecek?

Hani ortada bir tarafta insanların çektikleri var bir tarafta ise lüks ve şatafat tavan yapmış. Kayırma, hortumlama başını almış gitmiş. Bir iktidar zenginleri var ki bunların yaşam tarzlarıyla bizim boy ölçüşmemizin olanağı yok. Adamların altındaki arabaların bir tekerleğini bile bizler alamazken adamlar öyle bir dünyalık içinde yüzüyorlar ki ne diyeceğinizi bilemiyorsunuz.

Bu iktidar bilime ve sanata karşı. Bütün bilim dalları bunlar için fasa fiso olarak görülüyor. Bu yüzden de iyice dibi boyluyoruz. Öyle bir yüksekten düşüyoruz ki yere indiğimizde parçamızı bile bulmanın olanağı yokken bunlar bize din satıp duruyor. Katlandıklarımızla canımız çıktı. Katlanacaklarımızla kimbilir ne hale geleceğiz? Bu yüzden de ya bunlardan kurtulacağız ya kurtulacağız. Başka bir seçeneğimiz yok. Sistemden ve bunlardan kaynaklanan ne varsa ancak ve ancak hepsini sosyalizm siler süpürür. Bunun için de daha çok örgütlenmeli ve örgütlü bir kitle gücü yaratmalıyız ki geleceğimizi belirleyen biz olabilelim.

Yoksa ahkâm kessek ne yazar kesmesek ne?