Yazan: Turgut Koçak 26 Temmuz 2021
Bildiğiniz gibi İletişim Başkanı Fahrettin Altun Fransa’nın Müslümanlara yönelik yasa tasarısının Fransa Ulusal Meclis’inden geçmesine tepki gösterdi. “Tepkisi de şöyleydi: “Bu yeni yasa İslam karşıtlığını meşrulaştırmaktır.” Peki, Fransa bu yasayı çıkarmaya niçin gereksinim duydu, şimdi onun üzerinde duralım.
6 Ekim 2020’de derste ifade özgürlüğünü işlerken Fransız Tarih Öğretmeni Samuel Paty Muhammed’in karikatürünü gösterdi. Konu ile ilgili öğretmene karşı yoğun bir kampanya açıldı. Aradan 10 gün geçtikten sonra da okul binasının önünde başı kesilerek katledildi.
Öğretmeni katleden kişiyse 19 yaşındaki Abdullah Anzorov isimli bir Çeçen’di. Olay görüldüğü gibi ani bir gelişme sonucunda yaşanmadı İslami terör örgütlerine bağlantılı olarak gelişti ve öğretmen başı kesilerek katledildi. Adı geçen kişi ise gözaltına alınıp tutuklandı. Bu yüzden Fransa’da İslami derneklere karşı operasyonlar başlatıldı. İdriss Sihamedi ve kuruluşu BaracaCity’i yasaklandı.
Sihamedi radikal İslamı, ılımlılık altında yaşama geçiren bir kişiydi. Bu kişi daha öncesinde de Fransız gazeteci Zineb el Rhazoui’yi hedef göstermişti. Bu konuda çalışma yürüten Fransız emniyet güçleri daha olay açıklığa kavuşturulmadan bir öğretmenin başı kesilince ister istemez operasyonlar da hız kazandı. Çünkü Sihamedi ve örgütü tarih öğretmenini açıkça hedef göstermişti.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanlarından ve İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve iktidara karşı ise Fransa’nın tutumu bu cinayetleri meşru gösterme serzenişi şeklinde oldu. Fransa’yı bu olay sarsarken Türkiye’de Sihamedi ve örgütüne sahip çıkılıyormuş izlenimi veren bu tutumdan yüreklenen BaracaCity çalışmalarını Türkiye’ye taşıdı. Kuruluşun öteden beri Suriye savaşından bu yana Türkiye-Suriye hattını kullandığı da zaten biliniyordu.
Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş derler ya işte bu dernek de Türkiye’deki dinci vakıf ve derneklerle işin başından beri birlikte çalışmalar yürütüyorlar. İnsani Yardım Vakfı (İHH) ile Kilis, G. Antep, Urfa’dan savaş alanlarına her türlü yardımı birlikte taşıyorlar. BaracaCity’nin çalışma alanı Rakka’ya kadar uzandığı gibi ılımlı olarak bilinen Sihamedi IŞİD’i kınamak şöyle dursun desteklediği de bilinen bir örgüttü.
AKP ve saray iktidarı ise bu yapılara karşı çıkmak şöyle dursun onlarla ilişkilerini daha üst bir seviyeye çıkarmaktan da en küçük bir çekince duyduğu yoktu. İktidarın bu tutumunun nelere mal olacağını yakın zamanda iddia ediyorum ki hepimiz görüp yaşayacağız. Sözü edilen bu gerici dernekler denilebilir ki bir ağ gibi ülkemizi kuşatmış durumda. Ayrıca bunun yanına bir de Recep Tayyip Erdoğan’ın Taliban’la ilgili söylediklerini eklediğimiz zaman nasıl bir örümcek ağı ile sarıldığımızı anlamak gerçekten de hiç zor değil.
Son zamanlarda Afganistan’dan Türkiye’ye girişler oldukça artmış durumda. Bütün bunlara dikkat çekiliyor olmasına karşın iktidarın tındığı bile yok. Bu yüzden iyice yüreklenen bu dini yapılar Diyarbakır otogarında belinde silahıyla görüntülenen kişi İyilik Hareketi isimli bir kuruluş adına Afganlılara yemek dağıtıyor. Bu konu çok konuşulduğu için İnsani Hareket bir açıklama yaparak diyor ki bizim böyle bir üyemiz yok. Diyerek inkâr ediyor sadece.
Biz ne söylersek söyleyelim IŞİD bağlantılı Yunus Durmaz’dan geriye kalan derneklerin bile üstüne gidilmeyip bu tür derneklere kolaylıklar sağlanıyor. Bu yüzden de sadece Gaziantep’te 500’ün üstünde dinci dernekler bulunuyor. El Kaide örgütünün ilk bilinen isimlerinden Aytaç Polat, Ahsender üzerinden dersler yayınlıyor. Dernek üyeleri alanda yardım çalışmalarını açıktan açığa yürütüyorlar. Kendilerine Genç Muhavideler diyen kimseler kadınları radikalizme ve cihada yönelten öğütlerde bulunuyor.
Bu yapılar camiler başta olmak üzere her alanı kullanıyorlar. Suriye’deki savaşın içinden ellerini hiç çektikleri yok. Bu örgütlerin kimisi yardım topluyor alanlara ulaştırmak için kimisi de insan.
Türkiye’nin sınırları kevgire dönmüş durumda girenin çıkanın belli olmadığı bir durum yaşanıyor. Sınır kontrolünü kolaylıkla ele alması olası olan ülkemizde bu işin üstüne gidilmediğinin görülmesi gerçekten de çok ilginç. Bu yüzden de AKP ve saray iktidarı ülkemizi radikal İslami örgütlerin insanlık düşmanı politikalarını gerçekleştirmek için bir alan haline getirmelerini ise dikkatlice izliyoruz da sadece gördüğümüz şudur; AKP ve saray iktidarı artık İslami terör örgütlerinden bile yarar umma noktasına gelmiş ki işte bu durum ülke için kabul edelim ki içinden çıkılması zor tehlikeli bir durum yaratıyor.
Bir yandan da ülke insanlarını susturmak için “yalan terörü” adı altında meclisin açılış tarihi olan Ekim ayı ile birlikte iktidarın yeni bir aşamaya geldiğini gösteren girişimini ise bizler iyi okumak zorundayız İyi okumalıyız ki başta sosyalistler olmak üzere ülkemize getirilmek istenen İslami devlet anlayışını geri püskürtebilelim yoksa yarın gerçekten de çok geç olabilir.