İŞİN ÇİVİSİ BÖYLE ÇIKAR

Yazan: Turgut Koçak 23 Kasım 2013

Dünkü yazımızda konudan söz ettik. Gazeteci ve yazarların kod ismi ile dinlenilmesi konusunu dile getirirken işin yargı ayağına gerektiği kadar değinmedik. Bu konuda işler boyutlandığı için konu HSYK’ya kadar geldi. Bu konuda araştırma yapılması ise HSYK üyelerinin oy çokluğu ile engellendi. Hoş bu dinleme konusu hiç kuşku yok ki, salt gazeteci ve yazarlarla sınırlı değildir. Tekniğin de gelişmesi nedeniyle dinleme kolaylaştığı için ülkemizde dinleme yaygın bir şekilde yapılmaktadır. Bu konuda pişkinliği elden bırakmayan Recep Tayyip Erdoğan, “beni de dinliyorlar” diyerek konuşurken pişkinliği bir yana bir gerçeğe parmağını gözümüzün içine batırarak işaret ediyordu aslında.

Burada dikkat edilmesi gereken şey aslında yargıç sıfatını üstünde taşıyanlardır. Bugüne kadar bu ülkeyi yönetenler ağızlarını her açtıklarında yargının bağımsızlığından söz etmişler, üstüne üstlük bir de bizleri onların vicdanlarına havale ederek bir güzel ezdirtmişlerdir. Aslına bakarsanız ülkemizde yargı hem hukuk hem de vicdan konusunda sayısız sınavlar vermiş, işin bu yanının nasıl işlediğini de bizlere bir güzel göstermişlerdir ama işin bu noktalara geleceğine doğrusunu isterseniz bizde kendimizi inandıramıyoruz.

Ülkemizde 12 Mart 1971 faşist darbesinde de, 12 Eylül 1980 faşist darbesinde de anlı şanlı bir sürü yargı mensubu vardı. Bunların bir teki çıkıp da darbecilerin karşısına ne oluyor demediler. Demek şöyle dursun mahkemelerde bir güzel yerlerini alarak pırasa doğrar gibi cezalar kestiler. Hakkını yemeyelim, Adana’da bir savcı çıktı, Kenan Evren ve arkadaşlarını soruşturmaya kalktı da yıllar sonra bile başına gelmedik kalmadı. Şimdi bizler bu yaşadıklarımıza karşın mı hukuktan ve yargıç vicdanından söz edeceğiz?

İktidara gelenler kanunları değiştirirler. İnsanları değişen kanun hükümlerine göre yargılayabilirler. Yani kitabına uydurulmuş bir kanun devleti söz konusudur ama ortada evrensel kurallara göre işleyen ve işletilen bir hukuk devleti çoktan rafa kaldırılmıştır. Dolayısı ile burada öten güçlünün borusudur.

Gelelim yargıç vicdanına.

Sanki yargıçlar her türlü dünya görüşünden sıyrılmış uhrevi varlıklar, içlerine de öyle bir vicdan konmuştur ki, onların vicdan terazisi asla yanlış tartmaz. Bu yaklaşım koskoca bir yalandır. Yargıçların da sapına kadar taraf olacaklarını yaşadıklarımız yüzlerce kez kanıtlamıştır. İşte bu yüzdendir ki, 11 yıllık AKP iktidarı yargı üzerinden bir güzel örgütlenmiş ve kendilerine yakın kimseler yargıda tayin edici noktalara getirtilip oturtulmuştur. Onlarda bir güzel gözümüzün içine baka baka bu iktidarla işbirliği yapmaktadırlar. Bu yüzden de dinleme konusunda MİT’le işbirliği yapan yargıçların bulunması da, bunlarla ilgili soruşturma yapılmasına HSYK tarafından soruşturma izni verilmemesi de anlaşılmayacak bir şey değildir.

Unutmuş değiliz. Yargıç ve savcı sınavlarına bu iktidar hile karıştırmadı mı? Haydi, bazıları bizim bildiklerimiz, ya bilmediklerimiz? Hile ile sınav kazanıp o makama oturtulmuşlar ne olacak? Bir düşünün Devlet Memuru olmak için KPSS vardır. AKP iktidarı değil mi öğretmen almak için mülakat yapacağını söyleyen? Eğer öğretmenler ya da diğer alanda görev yapacak memurlar böyle bir yöntemle göreve alınırlarsa sınavı kim kazanır dersiniz sizce?

Ortada çivisi çıkmış bir durum vardır.

Deveye sormuşlar; “neren eğri” diye, deve de yanıt vermiş; “nerem doğru ki” diye. AKP iktidarının doğru olan bir tek uygulamasına tanık olan varsa beri gelsin. Madem yok, ülkemizde yargı niye yerlerde sürünmesin?

Dahası yurttaşlara eza, cefa çektiren bir kuruma niye dönüşmesin?

Eğer içinizde bu olup bitenlere karşın hâlâ vicdan ve tarafsızlık arayanlar varsa onlara da şu sözlerimiz küpe olsun.

Vallaha da, billaha da çok safsınız çok!