IŞİD'A FARKLI GAZETECİLERE DAHA FARKLI

Yazan: Turgut Koçak 14 Aralık 2015

Önceki gün IŞİD’a yönelik operasyonlarda gözaltına alınan Gaziantep ve Konya’daki kişiler serbest bırakıldılar. Bunların içinde öyleleri var ki, G. Antep’te niçin bulunduklarını bile mahkemeye açıklamış değiller. Üstelik de bunlardan Dağıstanlı karıkocanın burada niçin bulunduklarını acaba mahkemeye açıklayabildiler mi bilemiyorum. Sanırım yargıç bunların meşhur Zeugma tarihi eserlerini görmeye geldiklerine kanaat getirmiş olmalı ki, serbest bırakılanlar hakkında mahkeme tedbir uygulanmasına bile gerek görmemiş.

Konya’da tutuklananlardan bir kadın IŞİD’a canlı bomba olmak istediğini bile itiraf etmesine karşın o bile serbest bırakılmış. Sanırız burada da mahkeme sanığın aklı dengesinin yerinde olmadığına ya da şaka yaptığına karar vermiş olmalı ki, yallah dışarı salmış.

Şimdi aklımıza geldi. Ankara’yı kana bulayan IŞİD bombacıları ortaya çıkan kanıtlara göre daha önceden biliniyormuş. O zaman Davutoğlu’na niye gözaltına alınmadılar diye sorulduğunda da Davutoğlu; “suç işlemediler ki niye gözaltına alınsınlar” demişti. Buradan da çıkardığımız sonuca göre gözaltına alınmayan iki bombacı kendilerini patlatıp yüzün üzerinde devrimcinin canına kıyınca suç işlemiş oldular ve parçaları böylece gözaltına torbalara konularak alındı. Yarın ya da bir başka gün iki şehrimizde gözaltına alının bu kişiler benzer bir suç işlerlerse; ileride suçun vasfı değişebileceği gerekçesiyle salıverilen bu kişilerin sorumluluğu kim ya da kimlerin üstündedir acaba? Yargılayan yargıçlar diyeceğiz ama emin değiliz çünkü olur ya bunların bırakılmasının da emri büyük yerden gelmiş olabilir. Bu nedenle de adı geçen kişiler şaka yerine konulup ciddiye alınmayarak serbest bırakılmış olabilirler.

Oysa Can Dündar ve Erdem Gül’ün yargı önüne çıkarılması sonrasında serbest bırakılmamaları sizleri hiç mi düşündürmüyor? Onlar ne suç işlemişler ki, neyin vasfı değişecek diye düşünülerek salınmamışlarsa doğrudur. İşlenmemiş olan suçun vasfı da değişmez. Burada doğrudan peşin peşin hüküm vardır ki, bu hükmün kurulmasının da nedenini bizler çok iyi biliyoruz. Bu yüzden de kolaylıkla dincilere farklı, gazetecilere farklı davranıldığında durumun çok da yadırgandığı yok. Esasen yadırganmamasının toplum katında desteği de olduğu için yargı mensupları da verdiği kararlardan çok da rahatsız olmuyorlar.

Bir önemli nokta da şu. Bugün her alanda olduğu gibi yargı alanında da büyük oranda bulundukları yeri hak ettikleri için orada değiller. Onlara bu makamı sunan ya da sunulduğu düşünülen bir iktidar var ortada. Bir başka deyişle artık her kademede insanlar hak ettikleri için değil, AKP iktidarını ve Recep Tayyip Erdoğan’ı tuttukları için bulunuyorlar.

Kim ki, bulunduğu makamı bileğinin hakkı ile elde etmiştir, kuşkunuz olmasın ki, davranışları çok daha özgürce, yaratıcı ve halk yararına olacaktır. Bugün için böyle bir işlerlikten söz etmemizin küçücük bir olanağı yoktur. Bu yüzden de bugün insanlar bulundukları yeri seviyeleri ile değil, iktidara yakınlıklarıyla koruyorlar. Dolayısıyla hepimizi şaşırtan kimliksiz, kişiliksiz kararlar ve tasarruflar birbirini izliyor.

Sonuç olarak yargı konusu diğer bütün kurumlardan çok daha büyük önem taşımaktadır. Eğer bir ülkede yargı bağımsız davranamıyor ve iktidarın neredeyse güdümüne girmişse inanın bir boşanma davasında bile nesnellik aramanın olanağı kalmamış olacaktır. Bugün yargının geldiği nokta budur.

Çünkü Recep Tayyip Erdoğan’ın başkan olma hayaline ulaşması başkaca bir ortamda rüya bile olamaz. Toplum susturulur ve tek taraflı atışa devam edilirse yığınların koşullanması da o ölçüde başarılı olur. Bu durum iyi bilindiği için Recep Tayyip Erdoğan’ın Rus uçağının düşürülmesinden bile kendisi için önemli pay çıkarması gerektiği kadar yadırganmamaktadır.

Recep Tayyip Erdoğan bir Rusya fatihi ve de Musul fatihi olsa kötü mü olur? Toplum katında bu görüntü ona büyük bir özellik kazandırmaz mı? Hem böyle başkanlık hedefine daha kolay yürünmez mi? Yürünür elbette.

Sonrasında isterseniz varsın Nuh Tufanı kopsun. Yargının işlerliğini yitirdiği, adaletin olmadığı, eşitlikten ve özgürlükten söz edemediğimiz bir ülke olmak için bunlardan daha fazla ne yapılabilir ki? Bütün bunlar yetmiyor mu?

İnanların kafalarının koparılması ise kıstas onun da olmayacağını kimse söyleyemez.

Nitekim Suriye’de de olası görünmeyen pek çok insanlık dışı olayları bir film gibi izledik, izlemeye devam ediyoruz.