Yazan: Turgut Koçak 13 Ağustos 2021
ABD emperyalizminin dünyanın her bölgesinde yapmadığı iş işlemediği insanlık suçu kalmadı. Sonrasında ise kimi yerlerde ağır yenilgilere uğrayarak çekip gitti, kimi yerlerde de gitmek zorunda kaldı fakat geriye de o ülkelerden enkazlar bıraktı. O enkaz haline gelmiş ülkenin başına da işbirlikçi hain diktatörler dikti ya da gelişme öyle oldu ki halk düşmanı yönetimler iş başına geldiler.
Bugün Afganistan’da da aynı şeyler yaşanıyor. Dün sosyalizme ve Sovyetler Birliği’ne karşı “Yeşil Kuşak” projesi gereği ABD tarafından kurulan Taliban’la mücadele etme bahanesi ile Afganistan’ı işgal eden ABD geriye enkaz bırakarak ülkeyi terk ediyor. Taliban ise ABD’nin çekilmesi sonrasında Afganistan’ın kent merkezlerini de ele geçirmeye başladı. Böyle giderse Kabil’in de düşeceği kesin. Yani ABD Taliban’ı bahane ederek işgal ettiği Afganistan’dan şu ya da bu nedenlerden ötürü çekildi ama geriye de eli kanlı bir İslami terör örgütünün eline Afganistan’ı teslim etmiş oldu. Afganistan’daki boşluğun doldurulması için ise Biden ve Erdoğan arasında gizli bir anlaşma olduğu söylenmekte böylece de yeni ortamda Türkiye’ye Afganistan’da rol verilmiş oldu.
Böyle bir anlaşma olduğuna dair söylentilerin ötesine geçen şeyler söyleniyor. Daha da önemlisi böyle olduğunu kanıtlayan Erdoğan’ın aldığı tutumlar var ki ileri sürülen savları daha da bir güçlendiriyor. Erdoğan, konuşmasında Taliban’la bir sorunlarının olmadığını söyleyen kişidir. Daha da ileri giderek Taliban liderleriyle de görüşeceğini kendisi dile getirdi. Şimdi soruyoruz; Taliban terör örgütü mü değil mi? Terör örgütü ise Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen böyle bir görüşmeyi Erdoğan nasıl ve ne hakla yapar? Kendisi terör örgütü saymıyorsa Taliban’ı biz söyleyelim Taliban yıllardır Afganistan halkına kelleler uçurarak kan kusturmuyor mu? Şu an Afganistan Taliban tarafından ele geçirilmiş olsa ne büyük katliamlar olabileceği gerçeği nasıl olur da Erdoğan tarafından doğru değerlendirilemez?
Bir de çakı gibi Afgan gençlerinin sel halinde sınırlarımızı geçerek Türkiye’ye gelmeleri var. Bu konuda da inandırıcı olmayan bir açıklama yine Erdoğan’dan gelmiş bulunuyor. Neymiş efendim, Türkiye yolgeçen hanı değilmiş. Haydi diyelim ki öyle, bu durumda nasıl oluyor da Afganlı gençler ellerini kollarını sallaya sallaya Türkiye’ye girebiliyorlar? Ya da bu girişler niye önlenemiyor acizlik mi var yoksa Afganlı gençlerin Türkiye’ye girişine Erdoğan ABD ile yapılan bir anlaşma ile izin mi verdi?
Bu gençlere baktığınız zaman normal Afganlı gençler olmadığını anlamakta zorlanmıyorsunuz. Yani bu gençler askerlik eğitimi almış, savaştan şundan bundan haberli kimseler. Bu durumda da anlıyorsunuz ki bu gençler Amerikan ordusunda savaştıkları için Taliban geldiğinde de tehlikeye düşeceklerinden ABD bunları korumaya almış o kadar. Bu koruma işini da anlaşılıyor ki Türkiye’ye vermişler. Bu yüzden de bu kadar kolay sınırları aşıp içeri giriyorlar. Girecek olanların sayısının 1 milyon civarında olacağı söyleniyor. Bunlara kim bakacak, giderleri nasıl karşılanacak? Amerika bu konu da AKP ve saray iktidarına ne kadar dolar vaat etti, etti mi bilmek istiyoruz. Elbette bu sayı 1 milyonla da kalmayacak giderek ülkeye giren Afganlı sayısı artacak ve Suriyeli sayısı nasıl 5 milyonu bulduysa Afganlı sayısı da 5 milyonu kesinlikle bulacaktır.
Bu kadar göçmen nüfusunu bırakalım Türkiye ekonomisini, ekonomisi en iyi olan Almanya’nın bile kaldırması olası değilken biz nasıl kaldıracağız bu konuda emperyalist devletlerin Türkiye’ye vaat ettikleri bir şey var mı, varsa ne kadar?
Üstelik para karşılığı ülkeyi sıkıntıya sokacak böyle bir yolgeçen hanı gerçeği nasıl olur da kabul edilir? Erdoğan’a bakarsanız İslami Saiklerle gelenlere değil, Taliban’a da kucak açılmış vaziyettedir.
5 milyon Suriyelinin yaşadığı ülkemizde sorunlar yaşandığı da açıkça görülmeye başlandığına göre 5 milyon Afganlıyı da bu sayıya eklediğimiz zaman bu ülke neler yaşar hiç hesap ediliyor mu? Evet, böyle giderse ciddi olaylar yaşanacağı daha şimdiden görülmeye bile başlandı. Ankara/Altındağ’da yaşanan son olay bunlardan birisi. Devamı gelir mi gelirse bu iktidar önler mi bunu da iyi bilemiyoruz. Ama önemli bir konu var ki bu konu Türkiye solunu da yakından ilgilendiriyor. Bu olaylara bakarak kimi sol yapılar ırkçı anlama gelecek tutum ve tavır içindeler de ırkçılığa karşıymış gibi görünen ve şimdiden bu konuda üst perdeden konuşan sol kesimlerin tutumu acaba doğru mudur? Ya da ne bileyim ırkçılık konusu bile dünyamızda bu denli önem kazanmışken alışılmış sözler mi yinelenip durulmaktadır?
İktidarın oyunlarını, ne yapıp yapmayacağını üç aşağı beş yukarı kestiren sol pek çok konuda bir şey yapabilme gücünü gösteremezken kendisini canhıraş bir tartışmanın içine atması da neyin nesidir gerçekten düşünmek gerekir. Bugün Türkiye’de demokratik ortamın bile zehirlenmesinde etkisinin olacağı bilinir, şu ya da bu nedenle Türkiye’ye kaçıp gelen kimselerin yüzde 99’u demokrasi düşmanıyken, dinci ve gerici düşüncelere sahipken, emperyalist dünya ile bir olup kendi ülkeleriyle savaşır hale bile gelmişken bizim ülkemizde rollerinin ne olacağı hiç düşünülüyor mu? Demokrasi güçlerine karşı kin ve nefret duygularıyla dolu, sendika vb. bir emek örgütünün içinde bulunmayı bile asla hesap etmeyen, bu kesimleri doğru bir analizden geçirmeden cuk diye tartışmaların odağına yerleşmek de ne oluyor acaba? Evet, elbette insanız, çocuklara, kadınlara ve de herkese yönelecek kini ve kinin doğuracağı sonuçları onaylamayız onaylamasına da AKP ve saray iktidarının politikalarının değirmenine de su taşıyacak değiliz.
Kim ne düşünür elbette dikkatle inceler ve değerlendiririz ama bizim işimiz gözü yaşlı burjuva insan severliği de değildir. Unutmayalım ki İkinci Paylaşım Savaşı’nda insanların gaz odalarında boğularak katledilmeleri ve krematoryumlarda (ölü yakma fırınları) yakılmaları da burjuvazinin işi nerelere kadar vardıracağını iyi hesap edememekten kaynaklanan şeylerdir ki nihayetinde İslami terör örgütlerinin de hem de Müslümanlık bahanesiyle kılıçla kelle keseceğini de hesaplayamamanın acısı içindeyken coğrafyamız öngörüsüz davranmak hiç de iyi bir şey olmasa gerektir.
Kaldı ki ırkçılık neymiş, ümmet toplumu nasıl bir şeymiş bilinmeden bu konuda da kesinlikle daha yerinde ve serinkanlı sözler sarf etmek gerekir o kadar..