Yazan: Turgut Koçak 6 Nisan 2020
AKP ve saray iktidarı, iktidarı süresinde yandaş patronlar başta olmak üzere patronlara ne istediyse vermek konusunda en küçük bir ikircikliğe düşmedi. Asgari ücret mi açıklanacak; patronun dediği neredeyse birebir yerine getirildi. İşçiler üretimden gelen güçlerini kullanarak haklarını almak için grev mi yapmak istiyor AKP ve saray hemen işçilerin karşısına dikilip ”işte orda dur” diyerek grevleri yasakladı, sendikacıları ve işçi önderlerini tutuklattı. Olmadı polis zoruyla işçileri söküp attı işyerlerinin önünden. Memlekette işsizlik çığ gibi büyürken doğrudan Recep Tayyip Erdoğan patronlardan işçi alması için istekte bulundu da bu isteğe başını bile çevirip bakmayan aksine işçi çıkaran patronların sırtı sıvazlandı da sıvazlandı. Vurguncular, hırsızlar, dolandırıcılar öyle gözlerini kararttılar ki yurttaşların anasını bellemekten söz eden arsız, hırsız takımı yine de baş tacı edildi. Bunların kimisine havuz doldurtuldu, kimisine havuz boşalttırılarak gazeteler, televizyonlar satın aldırtılarak AKP ülkede yazılı ve görsel basının köküne çökelek suyu döküp kendi medyasını yarattı. Bu kadarla kalınsa iyi, gazeteciler yukarıdan gelen bir emirle kapının önüne konulmakla kalmadı, her birine katır yüküyle davalar açılıp cezaevlerine gönderildiler. Muhalif olmakta direnen gazete ve televizyonlara ise yaptırım üstüne yaptırım getirildi.
Uzatmayalım, şu 15 Temmuz Fetöcü darbe girişimi vardı ya işte bu darbe bahane edilerek OHAL ilan edildi ve kim var kim yok ve de necidir neci değildir diye düşünülmeden fetöcü suçlamasıyla ya işlerinden atıldılar ya da cezaevlerine konuldular. Ülkenin çok sayıda aydını, akademisyeni, bu şekilde korkutulup sindirilmek istendi. Bu olayla ilgili olarak patronların önünde konuşan Recep Tayyip Erdoğan patronlara OHAL’i niçin ilan ettiklerini öyle yalın bir dille anlattı ki küçük dilimizi yuttuk. Böylece anladık ki OHAL meğer Fetöcülükle mücadele için değilmiş de patronların para kazanması için ilan edilmiş.
Şu dünyanın pek çok ülkesine bakın kapitalist de olsalar gidin evlerinizde oturun denilen halka aynı zamanda bırakalım işten çıkarmaları maaşları da ödeniyor, yardım gerekliyse o da yapılıyor. Peki, bu bizde niye benzer şekilde değil? Niye patronlara karşı işten işçi çıkarmaması için devlet gücü kullanılmıyor? İşyerleri virüs tedbirleri gereği niye çalışmalarını durdurmuyorlar da üretime devam ediyorlar? Ya da devlet niye kimseye garanti vererek virüsün önüne geçmek için güven verici tedbirlere yanaşmıyor? Bugün her isteyen dünyanın her yerinden haber alabiliyor neden kapitalist Almanya, İsveç, Norveç; Danimarka, Fransa, Hollanda gibi ülkelerde insanların gereksinimlerini karşılıyor da bizde benzeri bir adım neden atılmıyor? Ayrıldığı düşünülen 100 milyar nerede ve nasıl kullanılıyor bilen var mı? Yok, çünkü kasada para yok. Ama başka şeyler tıkır tıkır yerine getiriliyor. Örneğin geçilmeyen köprülere, tünellere, kullanılmayan havaalanlarına tıkır tıkır paralar ödenebiliyor niyeyse. Olağanüstü bir durum olunca bu ülkenin işçisinin, emekçisinin, çiftçisinin, küçük esnafının boynuna biniliyor da niye patronlarına bu olağanüstü durum içinde olunduğu anımsatılmıyor bile?
Şimdi gelelim tersine işlemesi gereken çark niye bir kez daha halkın cebine el atarak işletiliyor da kötü günler yaşandığında her fırsatta Devleti, Kızılay’ı, Ensar’ı falanı filanı halkın tepesine biniyor? Çalıştırıp canını çıkardığı işçisine zırnık bile koklatmayan patron Recep Tayyip Erdoğan; “BİZ BİZE YETERİZ TÜRKİYEM” kampanyası açar açmaz patronlar bağış için hem de verdikleri bu bağışı vergiden düşerek bağış yapma yarışına girişiyorlar? Niye böyle olduğunu az buçuk yukarda yazdık aslında da sanırız neden böyle olduğu niye hâlâ anlaşılamıyor acaba işte bunu da biz anlamıyoruz.
Evet, şimdi gelsin sıra bağışçılara…
Bildiğiniz gibi Erdoğan’ın açıkladığı korona virüs tedbirlerine ayrılan 100 milyar lirada ne var ne yok patronlar için düşünülmüş, işçilere, emekçilere kısaca halka ise armudun sapı, üzümün çöpü niyetine kolonya kalmıştı ama patronlar bunu bile azımsayarak hemen bir mektup kaleme alıp Erdoğan’a; “umarız bunun arkası gelir” demişlerdi sanırım anımsadınız. İşte o patronlar arkasının geleceğinden adları gibi emin oldukları için Erdoğan’ın açtığı “BEZ BİZE YETERİZ TÜRKİYEM” kampanyası için bağış yapmak üzere neredeyse birbirlerini çiğneyecek havasında bir görüntü yarattılar. Ve gösterdiler ki zor günlerde işçisi, patronuyla nasıl da el ele birlik ve beraberlik içindeyiz.
Biliyorsunuz TUSİAD’ın Başkanı Simone Kaslowski, “Bu süreçte üretimin ya da hizmetin durması sebebiyle gelir elde edemeyen işletmelerde, ki bunlar sizin de saydığınız, esnaf, kuaför, perakende mağazaları, KOBİ’ler, hatta bir süre sonra büyük işletmelerde işverenin bu yükü tek başına kaldırabilmesi mümkün değil. Bu nedenle pek çok ülkede devlet olumsuz etkilenen sektörlerde ücretin belli bir bölümünü karşılıyor” dedi mi dedi. İşi bu noktada bıraktı mı? Tabi ki de hayır. Kaslowski çok daha fazla teşvik paketlerinden söz etti.
İşte durumları bu olan patronlarımızın açıklamaları gecikmedi ve Erdoğan’ın açıkladığı “BİZ BİZE YETERİZ TÜRKİYEM” dayanışması içinde yer aldıklarını açıklayarak milyarlarca kazanç sağlayan kuruluşlar 5’er, 10’ar, 15’er ve 20’şer milyon lira bağış atarak kampanyanın içinde yer aldılar.
Yararlandığı teşviklerden, özelleştirme sonucu payına düşen TÜPRAŞ’tan bile söz etmeden Koç Holding’in kazancının ne olduğunu devlet de biliyor bizle de biliyoruz. İşte bu bildiğimiz Koç Holding bu kampanyaya 20 milyon lira gibi büyük bir destekte bulunmuş
Sabancı Holding ise AKP ve saray iktidarının gözü gibi koruduğu ve bütün devlet teşviklerinden yararlanan bir kuruluş. Sağlık Bakanlığı’na 150 bin tanı kiti ve korona virüs aşı ve serumunun geliştirilmesi için yapılan çalışmalarda kullanmak üzere verilen bağış ise 1,7 milyon lira.
RÖNESANS’ı biliyor musunuz? Bu şirket, Yargıtay Hizmet Binası inşaatını yapan şirket. 55 yaş üstü işçileri zorla ücretsiz izne çıkardı. Diğer çalıştırdığı işçileri ise ücretli izne çıkarmadığı gibi onları zor koşullarda çalıştırmaya devam ediyor, yaptığı bağış ise 8 milyon lira.
Türk Telekom abonelerine hat kapama uyarıları göndermesini biliyor, bütün kazancı da halkın sırtından. İşte Türk Telekom da 40 milyon bağışlamış.
Uzatmayalım bütün şirketler gaz gelecek yerden tavuk esirgenmez hesabındalar ve Erdoğan’ın kampanyasına bağış yaparak iktidarın moralini yükseltme hevesindeler. Ne var ki düzen halkın iliğini, kanını emmeye uyarlanmış. Bu yüzden de bu korona virüs tehlikesinden bile yararlananlar yine patronlar oluyor İYİ Mİ?