Yazan: Turgut Koçak 6 Şubat 2022
Evet, şu patronlar ve onlar adına iktidar edenler ne kadar rahatlardı değil mi? Grev yaptırmıyorlardı, kim hak isteminde bulunursa ya susturuyor ya da kapının önüne konuyorlar sizin anlayacağınız bir şekilde önleri kesiliyordu değil mi?
Şu 20 yıla neler neler sığdırılmadı. Maden ocaklarında işçiler kitlesel kırım yaşadılar. Fabrikalarda yeterli tedbir alınmaması yüzünden korkunç kazalar oldu, inşaat işçileri çalışırken yaşamlarından olup sakatlandılar. Asgari ücretten de aşağı bir rakamla çalıştırıldılar. Bir şey diyecek olsalar hemen çalışmıyorsanız çalışacak çok kimse var denildi kendilerine. Sendika kurmaya kalkıştılar kapının önüne konuldular. Sendikayı bile patron kendisi kurar oldu başına da kendi adamını geçirerek. Ancak görüldüğü gibi işçiden yana esecek yelin durdurulması yaşananlara baktığımız zaman neredeyse olanaksız gibi.
Söyledik söylüyoruz. Kapitalizm artık dönem dönem krizler yaşamıyor. Kapitalizmin krizi sürekli bir hâl almış bulunuyor. Fakat bizim ülkemizdeki krizin boyutları ise öyle böyle değil. Dolayısı ile bir felaketin eşiğinde gibiyiz. Bu yüzden krizin tüm faturaları ise emekçi halka kesiliyor.
Eee biz zaten bütün bunları biliyoruz. Bununla birlikte artık kapitalizmin bu krizlere bir çıkış bulmasının ya da ne bileyim nefes alacak bir şekilde bile olsa ötelemesinin olanağı kalmadığı için kartopu gibi yuvarlana yuvarlana büyüyüp üstümüze bir çığ gibi gelme durumu vardır. Bugün gelinen nokta kapitalizmin çelik bir duvara çarpması sorucu soluk soluğa kalma anıdır ki kapitalizm yıkılıp yerine sosyalizm kurulmadan hiçbir sorunun çözülmesinin olanaksız hale gelişidir diyebiliriz.
“Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser” sözü bu gün tam da neo-liberalizmin en aydınlığa çıkmış halidir. Öyledir çünkü artık kapitalizm için meta olarak düşünülmeyen hiçbir şey yoktur. Para kazanacak o kadar çok şey keşfedilmiştir ki insanın aklı şaşıyor. Bunu da ancak aklı cinliğe ve hinoğlu hinliğe çalışanlar yapabilir. Bugün elinizi göğsünüze koyup bir düşünün. Eğitimden, sağlık hizmetlerine, oradan kültürel şeylere kadar hangi alanda parasız ulaşılan bir şey kalmıştır acaba? Dolayısıyla sinekten yağ çıkarma işi bizde bir deyim olarak söylenir ama durum tam da kapitalimin bugünkü haline denk düşmektedir. Artık halk kapitalist ülkelerde yurttaş falan da değildir. Ortada kendisine her şeyin yerine koyan diktatörlükler vardır bu anlayış bizim gibi ülkelerde ise daha başka vaziyetler almış bulunmaktadır. İşçi sınıfının dünden bugüne elde ettiğim kazanımların tümü budanmıştır. Ülkemizde iktidarlar ekonomik sorunları dinsel hasletlerle çözüm yoluna giderek hak arama yollarını da kapatmışlardır. Bu yüzden işçilerin emekçilerin hak istemleri görülmemiş bir baskıyla karşı karşıyadır.
Görüldüğü gibi krizler aşılamıyor. Kapitalizmin şu anda içinde bulunduğu koşullar nedeniyle elde ettiği kâr oranları bile sorunun bir ölçüde de olsa çözümünü sağlayamıyor. Örneğin bizde yaşanan enerji krizi onca zamlanmaya karşın yine de çözülmüyor aksini daha fazla zam yolları araştırılıyor. Bu gözü doymazlık dönemimizin tipik bir sorunu haline gelmiş durumda. Bu yüzden baskılar ve zulüm artış hiç beklenmediği kadar ağır seyredecek gibi gözüküyor. Bu krizin sonuçları geniş halk yığınlarının korkun bir şekilde yoksullaştırılması sonucunu doğuruyor. Bu yüzden de başta işçi eylemleri olmak üzere yayılarak artacak olan bir işçi eylemi artarak devam edecektir bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Durum budur da gelişen yığınlara politik olarak nasıl bir önderlik sunulacaktır? Bugün asgari bir örgütlülükten bile yoksun görünenlerin palavralarına baktığımız zaman emekçilerin eylemlerinin yükseliş sağanağı karşısında bir şeyler konuşmak gereği duyuluyor elbette de neye karşılık geldiğimiz, nasıl bir örgüt olduğumuz konusu hep atlanılıyor. Kimisi de söylediklerine baktığımız zaman hazırlık içinde olduklarını yazıp çiziyorlar. Bunla iyi de bu avunmanın ötesinde bir şey değilse o arttığı söylenen işçi ve geniş emekçi yığınlarının eylemleri nereden nereye kadar taşınır acaba? İşte bunun yanıtı yok niyeyse.
Eğer sosyalist partiler işçi sınıfının en bilinçli, kararlı ve nitelikli unsurlarından oluşuyorsa ki böyle olmalıdır. Ortaya çıkacak olan işçi hareketlerini yaratacak olan yine de nesnel olarak işçilerin kendisidir. Burada bir sınıf partisine düşen görev ise işin kurmaylığından başlayıp mücadeleyi alıp bir yerlerden bir yerlere taşımasıyla olasıdır. Bugün gelişen işçi eylemlerinin kesinlikle bir politik sonucu olacaktır. İşte buradan kalkarak daha kalıcı iletiler verebiliriz.
Artık durum eskisi gibi değildir. Karşı devrimci bir çizgiyi temsil eden AKP ve saray iktidarı yığınlarca insan tarafından tek edilmeye başlanmıştır. AKP ve saray iktidarının çaresizliği bütün çıplaklığı ile ortadadır. Kitleler ayağa kalkmış ve hak istemlerini sokağa taşımışlardır. Her derde sandığı deva gösteren düzen içi muhalefetle bir şey yapılamayacağı görüldüğü için bugün her yerde işçi emekçi eylemleri patlamaktadır. Düzen içi partilerin tümü ister muhalefet ister iktidar olsunlar emekçi hareketine nasıl baktıkları ortadadır. Bu yüzden dikkat edilirse sokağa taşan eylemlerin bir sahiplenicisi de yok gibidir. Bu gerçekler ışığında Türkiye Sosyalist İşçi Partisi olarak her şeyi bütün gerçekliği ile hesap ediyor ve sözü geçen yığınları örgütlü bir mücadeleni belkemiği olarak saflara çağırıyoruz. İşimizin zorluğunun ve yetersizliğimizin bilincinde bir yapı olarak gelişen mücadelede bir sıçrama yakalayacağımızın da bilincindeyiz. Kucaklaşmak ancak böylesi ortamlarda örgütlülüğe sıçratılarak başarılabilir. Başarı arıyorsak bir o kadar da kendi gerçeğimizi iyi bilmek zorundayız. Çünkü ip bile en zayıf yerinden kopar. Bu yüzden parti gerçeğini kopmaz bir halat gibi düşünmek gereklidir. İşte o zaman ne söyleyeceksen söyleme hakkına sahip oluruz. Yoksa uzaktan gazel okumaya dönüşecek bir balon şişirmeyle hiçbir yere varılamaz. Her mücadelenin öncüleri vardır. Patimizi sınıfın öncüleriyle buluşturmak ise bizim görevimizdir. Başka türlü sosyalist bir parti de olunamaz mücadelelere öncülük de yapılamaz.
Kapitalizmin krizi, krizi de aşan noktalara gelmiş olması, sömürün boyutları, boyutlarının da alabildiğine yükselmiş olması sınıfın politik örgütüne yani partisine kazandırdığı şeyler olacaktır fakat asıl olan şey burada işçilerin partimiz saflarında örgütlenmiş olmalarıdır ki neyle karşılaşırsak karşılaşalım tüm tehlikeleri bertaraf etmek ve karşı devrimcilere diz çöktürmek böylesi bir duruşla başarılabilir.
Başaracağız da…