Yazan: Turgut Koçak 9 Temmuz 2020
AKP işbaşına geldiğinden bu yana önemli tren kazaları yaşandı. Hoş bu yaşananlara kaza mı denir yaksa cinayet mi bunu aydınlatmak yargının işi olmasına karşın bugüne kadar bu yönde bir gelişme yaşanmış değil.
Biliyorsunuz İlk büyük tren faciası Pamukova’da yaşandı. Kazayı yapan hızlı trendi, kaza da hızlı trenin çalışması için gerekli altyapı yerine getirilmediği için gerçekleşti. O dönemde çok sayıda can kaybımız oldu. Konunun kamuoyuna açıklıkla yansımaması için de tıpkı bugünlerde olduğu gibi o günlerde de kaza hakkında yayın yasağı konuldu.
Sonra bu kazaları diğerleri izledi. Çorlu’da yaşanan kaza, Ankara’da yaşanan kaza ve diğerleri. Bu kazalara karşın iktidar nedenlerini bulup kamuoyu ile paylaşıp kim sorumluysa hesabını sordu mu? Sormadı, çünkü hesap sorulması gereken kişiler en tepedeki yetkililerdi ki onlara dokunmak demek AKP için kendi ayağına ateş etmek anlamına gelirdi. Ee peki, bu durumda ne yapıldı? Ne yapılacak her zaman alışılagelmiş olan şeyler yapıldı. Olaydan sorumlu o gün seferde olan ya makinistler ya da ne bileyim o gün orda trenin gitmesi yere gitmesinden sorumlu kim varsa onlar sorumlu tutulup tonganın altına da onlar gönderildi.
Oysa yaşanan bütün faciaların nedenini zaten kamuoyu bir şekilde biliyordu. Örneğin, Çorlu faciası niye yaşandı? Yüklenici firmanın yaptığı işi hakkıyla yapmamasından ve gerekli yol kontrolünün yapılmamasından. Bu yolu yapan firma ise hepinizin bildiği gibi milletin anasını sinkaflamaktan söz eden Mehmet Cengiz’e ait şirketti. Sonra yol güvenliğini denetlemek için elinde yeterli çalışan bulundurmayan Devlet Demir Yolları’ydı, bu kurumun üst düzey yöneticileriydi. Ayrıca demiryollarını özelleştirmek için çalışma ve çaba içinde olanlardı ki bunların kılına bile dokunulmadı.
Ankara’da yaşanan kaza ise daha bir içler acısıydı. Neredeyse kentin göbeği diyeceğimiz yerde kazaları engellemek için ne sinyalizasyon vardı ne de alınması gereken teknik tedbirler ve İş bilen personel. Bu konuda başlangıçta değişik değişik konuşmalar yapıp kamuoyunu yanıltan Ulaştırma Bakanı nihayet lafı eskiden sinyalizasyon sistemi mi vardiya getirdi ve sanki bizlerin aklıyla alay etti.
Sonra baktık gördük ki değişen bir şey yoktur hep tonganın altında çalışan emekçiler kalmaktadır yine de kimseye dokunamayan yargı bula bula suçlu çalışanları buldu ve davaları da onların üzerinden yürüttü.
İşte bu yüzdendir ki onca yakınlarını yitirenler adliye saraylarının önünde elleri böğürlerinde kaldı. Hak arama girişimleri adliyelerin soğuk duvarına çarpıp gerisin geri bir kez daha bir kez daha kazalarda canlarını yitirenlerin canını acıttı.
Devlet katında hesap vermezler katına yükselenler ise hiçbir şey olmamış gibi devletten ihale üstüne ihale almaya devam ettiler.
Şimdi yakınlarını yitirenlerin yüreğine su serpecek hiçbir gelişme olmadığı gibi onlara; adalet, trenin altında kaldı dedirttiği gibi bu ülkede hak aramanın gereksiz olduğuna inandıracak kadar çok şeyler yaşattı ki bundan böyle konu üzerine ne söylense anlamsız kaçıyor. Çünkü canı yananlar canlarının yandıklarıyla kalırken asıl can yakanlarsa günlerini gün etmeye devam ediyorlar.
Gerçi biz şu Hendek’teki patlama için ‘Yediğiniz insan eti, içtiğiniz kandır’ sözlerini Kılıçdaroğlu’ndan önce söyledik de Kılıçdaroğlu da aynı sözleri partisinin grup toplantısında söyledi.
Ancak bütün bu sözlere karşın iktidarın kılı kıpırdıyor mu?
Hayır!
Eee o zaman ne denir?
‘Yediğiniz insan eti, içtiğiniz kandır’
Kan denir bunlara kan…