İNANIYORSAN İNANDIRIRSIN İNANMIYORSAN TIRI VIRI…

Yazan: Turgut Koçak 5 Haziran 2020

İnsanları dinliyoruz kimsenin ağzında demokrasi sözcüğü düştüğü yok. Demokrasiyi elde etmek için bir gayret içindeler ki demeyin gitsin. Bırakalım az çok demokrasiden yana olanları demokrasi düşmanları bile demokrasi diye diye görüyorlar işlerini. Bu yüzden de iyi kötü mücadele dinamiği olan halkta bıktı bu yalancı çobanların efelenip durmalarından. İnsanlar daha çok söze değil de yaşananlara bakıyorlar. Yaşananlara baktıkları için de gidip gidip halkın iflahını sökmüş olan AKP ve saray iktidarının yanında duruyorlar.

Hoş zaten bizlere allayıp pullayıp yutturdukları demokraside sakatlık olmasa hiç bu denli birileri çıkabilir de canım böyle istiyor bundan böyle bende böyle davranacağım diyebilir miydi? Görüldüğü gibi mevcut sistem partileri kendi demokrasilerine kendileri bile inanmadıkları için başkalarını da inandıramıyorlar ki halkın demokrasiymiş, şuymuş, buymuş derdi bile değil.

Haydi, diyelim yığınlar için demokrasi neymiş ne değilmiş halk fazla ilgilenmiyor, yıllardır halkın oyunu alan, yeri geldiğinde kendisini devlet kurmuş bir parti olarak ilan eden CHP parti olarak niçin eğer demokrasiye inanıyorsa inandığı demokrasiye halkın da inanması için yaptığı bir şey yok. Yok, çünkü kendisinin de inandığı tartışılır.

Bu konuda çok şey söyleyebiliriz aslında. Bazı kesimler sınıf pusulasını hepten elden bırakıp canları nasıl istiyorsa, kendileri için nelerin yarar getireceğine inanıyorlarsa öyle davranıp sanki demokrasinin hiç mi hiç sınıfsal karakteri yokmuş gibi hareket edip partiler kurup siyaset sahnesine çıkıyorlar. Sonra bir de bakıp görüyorlar ki egemen güçler bastırdı mı saflar boşalıvermiş. Onlar için çıkar daha bir ön plana çıkıyor. Sonuçta da insanlar ağa ise ağa gibi, iş insanı ise iş insanı, hırsızsa hırsız gibi, din alıp satıyorsa din alıp satanların çıkarına ne uygun geliyorsa öyle davrandıkları için nicel birikimin de bir faydası olmuyor ve kim topun ağzındaysa bedelini de o ödüyor. Yani sözün ötesi insanlar söze gelince mangalda kül bırakmıyorlar fakat burjuva demokrasisi bile olsa kim çıkarı neredeyse burjuva demokrasisinin savunulmasında bile kim nerede durması gerekiyorsa orada duruyor. Bu yüzden de iş son kerteye geldiğinde bir de bakıyor görüyoruz ki demokrasinin savunulması için bilmem kaç milyon oy almak ta yetmiyor.

Dolayısı ile kapitalist sistemin savunucuları en baskıcı, en sömürücü, en milliyetçi, en bilmem ne olup çıkmışlar. Bu yüzden de öyle bir dönem yaşanıyor ki burjuvazinin çoktan kendine ait olan demokrasisini bile savunmak sol ve sosyalist güçlere düşüyor. İş böyle olunca da kimin şemsiyesi daha büyükmüş, kim en büyük şemsiyenin altında toplanması gerekirmiş hiçbir şekilde önemi de kalmıyor. Yani yaşam gelip gelip sosyalizmi sonuna kadar savunanların önüne koyuyor görevi.

İşi bir başka yanı daha var. O da sosyalizm yolunda mevziler kazanmak ve iktidarı ele geçirmek için yapılması gereken görevler var. Bu görevler de laf olsun diye örgütlerin önüne pat diye çıkmaz. Maddi gerçeklik neyse o tür görevler de onun için önümüze çıkar. Ülke ağır bir faşist tehlike ile karşı karşıya ise, ortada devrimi gerçekleştirmek için nesnel ve öznel koşullar da yoksa işe nereden başlanılması gerekiyorsa oradan başlanır. Yok, yaşam benim önüme devrim yapmayı koymuştur, onun dışında ne varsa bir şekilde sistemle ve sistemin partileriyle bağlantılanmak olarak görüyoruz denilir ve beklenirse bu dar kafa da olanlar ne devrim yapabilirler ne de tehlikeleri ortadan kaldırmak için ilerici, devrimce sosyalist tarafta yer aldıklarını söyleyebilirler. Bu gibi yapıların yapıp ettikleri de solculuk yapmak olup, mevcut statükonun korunması için işlev görürler ki böyleleri kendilerini ne olarak isimlendirirlerse isimlendirsinler bizim için sarsık inançlıdırlar bu yüzden de şeyh mürit ilişkilerinde olduğu gibi kendi yandaşlarını inandırsalar bile gerçek yaşamda karşılıkları yoktur. Varmış gibi görünenler ise doldur boşalt siyaseti yapanlardır ki bizler de bize düşen görevi yerine getirir sosyalist düzeni kurmak için kendi yolumuzda yürür gideriz.

İşte bu yüzden Türkiye Sosyalist İşçi Partisi olarak kendi işimize bakacak ve ortaya ciddiye aldığımız bir anlayışı ya kendimiz örgütleyeceğiz ya da böyle bir örgütlenme söz konusu olursa gidip bu yapının yanında durarak yerimizi alacağız.

Çünkü faşizme karşı nasıl mücadele edileceğine dair sarsılmaz inançlarımız var.

Bu sarsılmaz inançlara sahip olduğumuz için başkalarını da inandıracağımızdan eminiz.