İMAM BİLDİĞİNİ OKUR

Yazan: Turgut Koçak 21 Ağustos 2015

Seçimlerin yapıldığı günden bu yana Recep Tayyip Erdoğan bildiğini okumaktadır. Onun için demokrasiymiş, gelenekselleşmiş demokrasi davranışlarıymış hiç ama hiç birinin önemi yok. Bir kez inanmış ya her şeyin güçle olabileceğine o da gücünü kullanıyor. Varsa gücü yeten buyursun gelsin hesabında.

Daha ortada hükümetin kurulup kurulmayacağı bile belli değilken ağzını açtı seçimlerin yenilenmesinden söz etti. Baktı eleştiriler yoğun, Ahmet Davutoğlu’na hükümeti kurma görevi verdi ve arkasından da kurmaması talimatını vererek gereğini yaptı. Davutoğlu ise hükümet kurmamak için elinden ne geliyorsa yaptı ve kimseye sıra gelmemesi için de günleri bir bir tüketti. Zaten başından beri bu anlayışta olan Recep Tayyip Erdoğan ise “Beştepe Külliyesi’ni tanımayanlarla işim olmaz” diyerek yeniden seçimlere gidilmesi yolunu açtı. Bu bağlamda Davutoğlu külliyeden görev bekliyor şimdilerde. Öyle görünüyor ki, bu görev de kendisine bugün yarın verilmiş olacak.

Tamam, iyi de bu seçim hükümeti nasıl kurulacak? CHP ve MHP böyle keyfi bir şekilde kurulacak olan seçim hükümetinin içinde yer almayacaklarını açıkladılar. HDP ise anlaşılır gibi değil, bu seçim hükümeti içinde yer alacaklarını açıkladı. Üstelik de hiçbir bakanlıkta ısrarcı olmayacaklarını da açıklayarak Davutoğlu’nun elini iyice güçlendirdi.

Olanlara baktığımız zaman tam anlamıyla ortada bir hokkabazlık var. Davutoğlu seçim hükümetini oluşturmak için sözüm ona dışardan bağımsızlardan bakan alacakmış. Yani sizin anlayacağınız ne kadar öz AKP’li varsa derlenip toparlanıp bakan yapılacak. Sonra da bu ülke hakkaniyet ölçülerinde gerçekleştirileceği hiç ama hiç düşünülmeyen bir seçime gidecek. Hükümet devletin bütün olanaklarını sonuna kadar kullanarak daha önceki dönemlerde olduğu gibi bir seçim çalışması yürütecek. Olmadı, AKP’de Alicengiz oyunu çok, bu oyunlara başvurup oylarını arttırma yoluna gidecek. Bütün bu hile ve hurdalara karşın AKP’nin 7 Haziran’da almış olduğu oyu da alacağını sanmıyoruz ya diyelim ki aldı bu da milli irade yerine geçecek.

Ne güzel; devlet olanaklarını kullan, valiler, kaymakamlar, müdürler sana çalışsınlar, hatta YSK başta olmak üzere ilçe seçim kurullarına kadar inen tarafgir bir kadrolaşma uygulansın sonra da yapılacak seçimlerin güvenilirliğinden söz edilsin. Üstelik de Doğu ve Güneydoğu illerimizde seçim güvenliğini sağlamanın olanağı bile yokken. Bu durumda da sen seçime git ve sandıktan milli iradenin tecelli ettiğini söyle ve bu ülkenin insanlarının gözüne kül üfür. Gerçekten olacak şey değil gerçekten.

Seçimlere gidiliyor ya belli oranda oy alan partilere seçim yardımı yapılıyordu şimdi o yardımda yapılmayacak. AKP için önemli değil, bu parti nasıl olsa devletin olanaklarını ve zenginlerden aldıkları paralarla işini yürütecek. Bu yüzden diğer üç parti seçimlerde ne yapacaklarını kara kara düşünmeye başladı bile. İyi tamam da bu olanaklardan tamamıyla yoksun bulunan diğer sol ve sosyalist yapılar ne yapacaklar? Onların bu haramzade sürüleriyle bu koşullarda üstelik de %10 barajı varken eşit koşullarda yarışacağı düşünülebilir mi?

Sözü uzatmayacağım, önemli bir soru sormak ve kısaca düşüncemi belirtmek istiyorum. Siz HDP’nin AKP’ye bu denli koltuk değneği olmaya teşne oluşuna ne buyurursunuz? Bilmem ki sizin aklınızdan da benim aklımdan geçenler geçiyor mu? Madem AKP ile HDP seçim için bile olsa bir araya gelebiliyorlar öyleyse bunca asker, polis ve Kürt gençleri niçin yaşamını yitirmişlerdir? Bizde buna barış lafebeliği altında kışkırtma derler kışkırtma.

Madem imam bildiğini okuyor, biz de yazımızı şöyle bitirelim. Bunlar için hukuk olmuş guguk. Anayasa zaten rafa kaldırılmış, parlamento bekleme odasında bekletiliyor.

Demek ki neymiş?

Gücü elinde bulunduran muktedirler bizleri evire çevire sopalayacaklar, bizler de onların her dediğini başka çaremiz mi var diye kabul edip oturacağız öyle mi?

Meşruiyetini yitirmişlerin meşruluğuna boyun eğmekte en az onlar kadar suçun sahibi olmaktır o kadar…