İKTİDARIN POLİTİKALARININ YOLU NEREYE ÇIKTI?

Yazan: Turgut Koçak 9 Nisan 2021

Bilindiği gibi AKP iktidara geldikten sonra bile uzun zaman darbe den söz ederek darbe ile kitleleri korkutmanın ekmeğini yedi. Bu yönde yapılan mağduriyet söylemini de yanına koyunca AKP yeme de yanında yat bir kazanç sağladı. Hem bu konu ile ilgili kalem oynatanlara baktığımız zaman içlerinde iflah olmaz dinci ve sağcılar da olmasına karşın kitleler arasında etkili olanlar onlar olmadı. AKP’ye kazandıranların başında ise soldan çark edenler ve liberaller başı çekiyordu.

İktidar, iktidar olmanın gücünü de arkasına alarak bir yandan seçim yasalarını daha da ağırlaştırırken 12 Eylülcülerin yüzde onluk baraj hükmünü ise aynen korumayı sürdürdü. Bu konu ile ilgili kimsenin de pek sesi çıkmadı. Dolayısı ile gücüne dayanarak iktidar istediği gibi tutum sergileyip olağan şeyleri bile yaşamın dışına çıkardı. Bu yöntemle üniversitelerden tutun da bütün devlet kurumlarına kadar raptı zapt politikası uygulanarak iktidarın lehine değişikliklere gidildi. Öyle zamanlar geldi çattı ki iktidar artık Anayasa’yı bile takmaz bir hava içindeydi.

Ekonomi bir vurgun alanına dönüştürüldü. Devlete ait ne var ne yok yabancılara ve işbirlikçi yerli sermaye kesimlerine peşkeş çekildi. Ülkenin doğası, tarihi yağmalanıp birilerinin kasaları para doldu. Astarı yüzünden pahalıya mal olan; köprü, tünel, hastane, havaalanı yapımları hız kazandı.

Eğitim çökertildi. Eğitim kurumları dini eğitim veren yerlerle eş hale getirildi. Tarikat, cemaat ve dini vakıf ve derneklere eğitimde rol verildi.

Sağlık politikası ise içler acısı. Salgın döneminde hemen herkes bu gerçeği daha da bir net görmüş oldu.

Açıklık politikasının yerini gizlilik aldı. Su gibi paralar harcanırken itibardan söz edildi ama vurgunlara da arkasına kadar kapı aralandı. Türk parasının değeri pul oldu. Konular üzerinden araştırılma mı yapılacak hemen erişim yasağı getirilerek bilinmesi gereken şeylerin üstüne kalın örtüler örtüldü. Ne hakaret ne eleştiri sınırları belirsiz hale getirilip hemen her eleştiri Cumhurbaşkanı’na ve Recep Tayyip Erdoğan’a hakaretmiş gibi algılanıp on binlerce kişi hakkında davalar açıldı. Bu yolla ülkede diyebiliriz ki bir korku iklimi yaratıldı.

Ege’de Yunanistan’ın attığı adımlara göz yumuldu. Bütün komşularımızla adım adım ilişkilerimiz bozuldu sıfır sorunun yerini onlarca sorun aldı. İzlenen politikalar nedeniyle ülkemiz yolgeçen hanına döndürülüp 5 milyonun üstünde bir sığınmacı ülkemizin bütün kentlerini doldurdu.

TSK’nın işleyişi ve yapısıyla oynanarak Fehullahçıların ordu içinde güç kazanması sağlandı ve hepinizin bildiği gibi 15 Temmuz 2016 tarihinde ülkede Fetöcü bir darbe kalkışması yaşandı. Buradan yürüyen iktidar OHAL ilan ederek herkesi susturma yolunu seçti. Binlerce kişi kamudaki görevlerinden kararnamelerle alındı ve açlığa mahkum edildi. Deyim yerindeyse her şeyin içinde ve destekçisi olan iktidar bu durumu kendi yararına çevirerek adeta sivil darbe gerçekleştirdi.

16 Nisan 2017 Anayasa kabulü için yapılan halk oylaması hile ve hurda ile kazanıldı fakat bu duruma karşı mücadele edilmeyip Anayasa’nın kabulü böylece gerçekleşmiş oldu.

Bu oylama sonrasında artık Erdoğan tek insan haline geldiği gibi her şeyin karar verici merci de oydu. Üstelik de buradan kalkarak bütün sorumlulukları da o yüklenmişti fakat şu an hangi sorumluluğu kabul ediyorsa çıkıp birisi söylesin söyleyebiliyorsa. Aksine iktidara bakılırsa neredeyse her şeyin sorumlusu muhalefetti ki anlaşılacak gibi değildir.

Bu koşullarda Kanal İstanbul’u konuşuyoruz. Darbe suçlamalarını konuşuyoruz ki aklın alacağı bir durum yok ortada. Üstelik iktidarın önüne kim çıksa terörist sayıldığı için bu konu hakkında söylenenler de toplum katında yeterince taraf bulmuyor dahası karşı çıkanların sayısı da gitgide artmaya başlıyordu. Çünkü en basit düşünce ifade edenler bile teröristse artık terörün ne kıymeti olabilirdi değil mi?

Yağma hız kesmiyor. Yurttaşlar ağır geçim sıkıntısı içindeler. Baskı zulüm ise gırıla. Bu durumda iktidardan memnuniyetsizliğin artmaması düşünülebilir mi? Arttığı için de iktidar artık açıktan baskıya yönelmiş durumda ve ülke gerçekten de zor günlerden geçmektedir. İçişleri Bakanı’nın açıklamasına bakıldığında amirallerin duyuruları ile ilgili sabaha kadar çalışılmış ve ilişki ağları ortaya çıkarılmaya çalışılmıştı ama buluna buluna sözü geçen kişilerin yakınlarının hangi partiye üye oldukları üzerinden CHP hedef tahtasına konulup hurra bir kampanya başlatılmıştı.

Artık iktidarın ana gövdesi de küçük ortağı da CHP’ye veryansın bir kampanya içindeydiler. Bu kampanya ile amaçlanan şeyin ne olduğunu iktidar ne kadar biliyorsa geniş halk yığınları da en az onlar kadar biliyor durumda. Bu yüzden de giderek iktidarın daha da sertleşmesi evet ağır sorunlar yaşanmasına neden olacaktır kesin de bu sertleşmeden de en çok kaybeden kesinlikle iktidar olacaktır.

Çünkü artık iktidarın söylediklerine çok az insan inanıyor çok az…