İKTİDARDAN ÇOK MUHALEFETİ HEDEFE KOYARAK DAHA İYİ Mİ DEVRİMCİ OLUNUR?

Yazan: Turgut Koçak 26 Mayıs 2022

AKP ve saray iktidarının 2023’ü konuşması ve o tarihlere varınca yepyeni güzellikler ortaya çıkacağı sözleri tam anlamıyla çökmüş durumda. Ancak yine de bu sözlerden anlaşılması gereken şeyler var. Ki eğer bu iktidar gönderilemezse artık şurası bir gerçek ki ne demokrasinin kırıntısından söz etmemiz mümkün olacak ne laiklik konuşulabilecek, ne soygun ve sömürünün önü alınacak, ne de hak ve özgürlüklerden ve de adaletten söz etmemizin olanağı olacak. Yani Cumhuriyet’in tabutuna son çivi de bu iktidar tarafından çakılıp yapı paydos edilecek.

Zaten biz sosyalistler Cumhuriyet yıllarını hep tartıştık. Karşı çıktıklarımız yüzünden ve kapitalist sisteme son verme isteğimizden dolayı ödediğimiz ağır bedellerden söz etmemizin gereği bile yok çünkü hemen çoğumuz bu zulmü yaşadık ve yaşıyoruz. AKP ve saray iktidarı içinse herhangi bir şeyin konuşulmasının ne gereği var ne de mantığı. Çünkü bu iktidar üzerinden hiçbir çıkıştan söz edilemeyeceği gibi olumlu bağlamda laf kalabalığına getirilerek salt kandırmak için söylenen yalanların da artık diyebiliriz ki sonuna gelindi.

Bu iktidarı SADAT’la ve benzeri kara gömleklilerle, soygun çeteleriyle, mafya baronlarıyla, palazlandırılmış beşli çeteler ve yenileriyle, tarikat, cemaat, dini dernek ve vakıflarla, ucube sistem tek kişilik Cumhurbaşkanlığı sistemiyle, ABD hüneri Türk-İslam senteziyle, ümmetçi, şeriatçı, İslam dünyası ile canciğer kuzu sarması ve kapitalist/emperyalist sistemin iyice odağına yerleşmiş ve NATO ile daha stratejik hale getirilmiş bir suç organizasyonu ile düşünmek gerekir ki işte biz bu yönetimi hiçbir şekilde sürdürülebilir olarak görmedik göremiyoruz.

AKP ve saray iktidarı öyle bir durumda ki kapitalist/emperyalist sistemle bütünleşmekten ödün veremez. Bugüne kadar öyleydi, bugünden sonra da başka türlü bir siyaset izlemesinin olanağı yoktur. Öyle bir noktaya gelinmiş ki seçim yapılabilir de yapılamaz da. İktidar yetkililerinden birisi çıkıp da açıktan açığa hayır biz seçimle geldik seçimle de gideriz diyebiliyorlar mı? Deseler bile değişecek ne var? Seçim sistemi yasalarla kaç kere değiştirildi ve sonuçlar üzerinden nasıl etki edecektir, bu konuda kafamızın için net mi?

Bugün AKP ile ilgili kimi belge ve bilgiler halka açıklanıyor tabi de acaba bu yeterli mi? Dünden bugüne AKP ve saray iktidarının bir bütünlük içinde ülkeyi ve sömürücülerden illallah demiş geniş emekçi yığınların içine düşürüldüğü durumu yani düzeni ne kadar tartışıp kitlelerin bilincine çıkarabiliyoruz? Çıkarmadan yürünürse özetle söylenen şudur, onlar ahlaksız biz ahlaklıyız bu yüzden onlar çalıyor, çırpıyor, ülkeyi ve ülke yurttaşlarını yoksullaştırıyor bizse ahlaklı olduğumuz için bunu yapmayacağız iletisi verilse bile bu iletinin özle ilintisi nedir? Mevcut düzen partileri anlaşılıyor ki ve de büyük oranda kayıkçı dövüşü ile iktidara gelmek hevesindeler de bu heves AKP’yi iktidardan göndermeye ve yarattığı tahribatı ortadan kaldırmaya yeter mi? İşte bizler yetmez dediğimiz için bu soygun, vurgun, baskı ve zulüm düzenine alternatif sosyalizmi savunuyoruz. Ancak bu konuda ne kadar yeterliyiz elbette ayırdındayız ayırdında olmasına da bu konuda kitleleri heyecanlandıran yaptığımız bir şey var mı? Evet, bizim yoğurdumuz beyaz beyaz da pazarda niye bu kadar alıcısı sınırlı?

Bugün iktidar seçeneği olarak ortaya çıkan partiler üzerinden kendimizi anlatmanın bir olanağı yoktur. Çünkü ülkede yaşanan ne varsa örneğin pahalılıktan tutun da ödediğimiz tüm faturalara kadar her ne ile karşılaşıyorsak sebebi kapitalist sistemin piyasacı anlayışı değil mi? Dış politikada köşeye bir sıkışmışlık var deniliyor. Tamam, anlaşıldı da bunun nedeni emperyalist kapitalist sistemin NATO’suna üye olup da bu arz çerçevesinde davranılırsa nasıl olacak da dış politikada çıkarlarımızla örtüşen politikaları savunmuş olacağız? Kamu yararı nasıl gözetilecek, özelleştirmeler son bulacak mı, özelleştirilen kimi kurumlar yeniden kamulaştırılıp halkın yararına işle hale getirilecek mi kim ne garanti veriyor? Eğitime el atmış gerici ve çağdışı tarikat ve cemaatlerin varlığına son verilecek mi? Yarattıkları tahribatlar bütünüyle ortadan kaldırılacak mı kaldırılacaksa nasıl kaldırılacak bu konuda kafamızı içini aydınlatan ne gibi yollar önerilmiş?

Evet, sistemin özüne değin kapitalizmi savunan partilerin iktidar olmak için elbette kapitalist emperyalist sistemi hedefine koyan bir politikası olmayacaktır. Bu, deyim yerindeyse biz sosyalistlerin işidir fakat sömürü sistemin vur geç politikası yerine sosyal devlet olgusu ne denli yaşam bulacak? Örneğin dinci ve gerici faşist anlayışın sık sık kapımızı çaldığı anlayış nasıl olacak da gündemimizden büyük ölçüde çıkmış olacak. Sömürü düzenine son verilmesini hesaba katmıyorum çünkü sistem partilerinin bu yükümlülüğü değil çünkü bu biz sosyalistlerin işi.

Bugün siyaset bilinçli olarak seçimlerle tanımlanır hale getirilmiş. Geniş emekçi yığınların her türlü hak istemleri ise sanki suçmuş gibi hem iktidar tarafından hem de sistem içi muhalefet tarafından algılanılsın isteniyor. Bu yüzden de hemencecik o kışkırtma, bu terör, şu istek yabancıların hizmetinde vb. şeyler söylenerek bizim hakkımız bize yasaklanmak isteniyor.

Bugün soldan bazı görüşler var ki bu görüşler giderek AKP’yi ve yapıp ettiklerini basite alıyor. Sonra da AKP ve saray iktidarı tehlikesini ıskartaya çıkarıp muhalefette yer alan kendileri de düzen partisi olan partiler için sürekliliğe dönüşmüş bir eleştiri bombardımanı yapılıyor. Bizler kimlerin ne olduğunu biliyoruz elbette de sanki ülkede öyle bir maddi ortam var ki o ortam şöyle elinle bir fiske vursan yıkılacak gibi birileri de bu işin sağlam öznesi de aman devrim fırsatını kaçıracakmışız gibisinden palavra sıkılıp duruluyor. O zaman Lenin’in şu sözü ne anlama geliyor? “Bugün erken, yarın geç hemen şimdi…” Yoksa birileri hemen derken nesnel ve öznel olarak iktidarı almak için bir ortam söz konusu değilken hangi sebeple havayı yumruklayıp duruyor acaba? Faşizme, her türlü gericiliğe, hak ve özgürlükleri korumak ve güçlendirmek için yüksek bir moralle mücadele eder ve de kimlerle yan yana ve omuz omuza olmamız gerektiğinin sağlam politikasını yaparak hareket edersek sınıf mücadelesinin dışına mı çıkmış oluruz. Mücadelemizi bir bütünlük içinde sürdürerek iktidara yürürsek komünistliğimize helal mi gelir? İsterseniz oturun bir düşünün.

Lafta devrimbazlık ama eylemsel olarak sağ bir çizgi izlenmesi de bir sapmadır da niye bazıları bu yolda ısrarlıdır bir kafa yorsanız kötü mü olur yani?