İKTİDAR İSTİKLAL CADDESİ SALDIRISINI NASIL KULLANMAK İSTİYOR?

Yazan: Turgut Koçak 21 Şubat 2022

Taksim saldırısının üzerinden şunun şurasında çok zaman geçmedi fakat konulan yayın yasağı yüzünden de bu olayla ilgili neler yaşanıyor, bulgular kim ya da kimleri işaret ediyor soru işaretleriyle dolu bir durum var ortada. Kuşkular ise kitleler arasında giderek daha da çoğalıyor. Bu konuda neler yapıldı, çekilen yeni operasyonların sonuçları nedir, kim nasıl ifade verdi hepsinden kamuoyu niyeyse habersiz bırakılıyor. Öyle ki bu olup bitenlerin seçim süreci ile ilgisinin olmamasını düşünmek gerçekten de saflık olur.

Bu arada Suriye’ye yönelik kara harekâtı da köpürtülüp önümüze konuluverdi. İbrahim Kalın’ın bu konudaki açıklaması söylemek istediğimizi doğruluyor dikkat ederseniz. Kalın, “Yarın, haftaya veya her an olabilir. Farklı şekilde operasyonlar yapılabilir. Bu operasyonlar her an yapılabilir. Bugüne kadar nasıl yapıldıysa bundan sonra da yapılmaya devam edecek”. Erdoğan, “Hatay’dan Hakkâri’ye kadar güney sınırlarımızın tamamını ülkemiz topraklarını saldırı imkânı bırakmayacak şekilde bir güvenlik şeridiyle kapatma kararlılığımız her zamankinden bugün daha güçlüdür. Kalanlarını da Tel Rıfat, Münbiç, Aynularab gibi çıbanbaşı yerlerden başlayarak adım adım halledeceğiz” diyerek harekâtın daha kapsamlı olacağının işaretini verip duruyor. Ancak bu konuda özellikle ABD’den uyarı niteliğinde haberler geldiğinin de unutulmaması gerekir. Bu da oluyor ki harekâtın yapılması bazı çevrelerin gösterecekleri müsamahaya bağlı olarak gelişecek gibi görülüyor.

Bu arada Reuters Ajansı “Üç batı Avrupa ülkesine ait büyükelçilik ve bir büyük uluslararası kuruluş, Türk yetkililer tarafından potansiyel tehditler konusunda uyarıldıklarını Reuters’a aktardı. Bu kişi konunun hassas olması sebebiyle ismini paylaşmadı” haber geçti. Haber, “Türkiye’ye ve özellikle Ankara’ya gitmeyin” uyarısıydı. Rusya’da 2019 yılından bu yana süren ortak devriye görevlerinden çekildiğini açıkladı.

Yaşananları yakından izliyor olmamıza karşın neler olabileceğine dair bir kestirimde bulunmak ise oldukça güç. Çünkü o bölgede görev yapan gazetecilerin verdiği bilgiler ve yazdıklarına bakılırsa onların açıklamalarından da çok bir şey anlaşıldığı yok. Ama ortada bir gerçeklik varsa o da şudur: iktidar Taksim saldırısından ve arkasından sınır yerleşimlerimize atılan roketlerden PYD/YPG’yi sorumlu tutuyor ve “cezalandırma/intikam” amaçlı olarak bir kara harekâtı yapmak istiyor.

Ne söylersek söyleyelim, yapılanlarla ne amaçlanırsa amaçlansın sorunun çözülmesi anlamından çok iktidara kazandıracağı düşünülen getirinin ötesine geçmiyor. Erdoğan’ın açıklamaları ne demek istediğimizi gayet ortaya net olarak döküyor. “En ufak bir açıklamalarını duydunuz mu? Konuştular mı? Ne ana muhalefet ne yavrusu konuştu mu? Konuşmadı. Konuşacak sözleri yoktu, onun için. İşte bu bakımdan ben ‘Orada şehit edilen o 3 yaşında, 4 yaşındaki yavrumuzun kanını yerde bırakmayalım’ derken aynı zamanda sandıkta da bırakmayalım." Bu sözlerin altını çizin. Hemen hemen tüm siyasi partiler bu konuda kınayıcı açıklamalarda bulundukları ve konu ile ilgili kapsamlı açıklamalarda bulundukları halde Erdoğan ne diyor; “konuşmadılar.” Şimdi böylesi bir açıklama sizce hangi ruh halini yansıtıyor olabilir? Bizce burada muhalefetin toptan cezalandırılması, seçimlerde kendilerine oy verilmemesi anlamına gelmez mi?

Sınır ötesi harekâtlar nasıl yapılır, koşulları nasıl doğar tartışacak değiliz. Ancak şurası bir gerçek ki İstiklal Caddesi’ndeki saldırı soruşturma usulüne uygun yürütülmediği ve kuşkulu durumlar olduğu için konu ile ilgili gelişebilecek operasyonların da bizce bir getirisi olmayacak fakat iktidar bu olayı kendi çıkarına kullanabildiği kadar kullanacaktır. Dolayısıyla da olası tüm gelişmelerin Türkiye açısından gelecekte zararlara yol açacak kesinlikle faturası olacaktır. Bu yüzden de bu konu öyle es geçilip üstü kapatılacak gibi de bir sorun değildir. Değildir çünkü ortada seçim sonuçlarına etki edecek denli vatandaşlık verilen yabancılardan tutun da bu yabancıların gerçekte kim olduklarına kadar kuşkularla dolu bir gerçeklik ortadayken seçim seçim deyip de bunları hiç görmezden gelmek muhalefet açısından bir sorun yaratacağı da besbellidir.

Bombayı koyan Ahlam El Beşir’in verdiği ifade bazı gazetecilere ulaştırıldı. Ancak ifadelere bakıldığında boşlukları asla dolmayan çelişkiler olduğu da ortadadır. Bomba zaman ayarlı değilse acaba nasıl patlatılmıştır? Bekleme süresi bize soru üstüne soru sorduruyor. Şöyle bir olasılık söz konusu ise eğer uzaktan kumandalı bir mekanizma ve zorunlu olarak harekete geçirecek birisi geliyor. Bu konu soruldu mu? Açığa çıkarıldı mı?

Görülüyor ki iktidar açısından bunların çok da önemi yok. İktidar için önemli olan yaşananların kendilerine getireceği düşünülen yarar. Sınır ötesi kara harekâtına kadar vardırılan çıkışı hafife almamak gerekiyor. Muhalefet bu kez de vatan, millet, Sakarya palavralarına yenik düşer de iktidarın arkasına dizilmeye kalkarsa işte o zaman bu gelişmelerin kazananı Türkiye ve yurttaşları değil 20 yılı aşkın süredir ensemizde boza pişiren AKP ve saray iktidarı il