Yazan: Turgut Koçak 15 Ağustos 2020
Bizim ülkemizde sağda solda pek çok parti olsa da sermaye kesimlerinin, gerici ve faşistlerin kafasından hep iki parti düzeni olmuştur. Bu yüzden de ABD’nin sistemine yerinen sermaye çevreleri bu konuda çok çaba harcadılar dersek abartmış olmayız.
Ancak sermayenin evdeki hesabı çarşıya uymadı. AKP ve Erdoğan’ın kafasındaki “Türk Tipi Başkanlık Sistemi” de doğası gereği iki partiye dayalı bir sonuçla uyuşmadı ama sonuçta ortaya iki bloklu bir sistemin çıkmasına da ortam hazırladı. Savunanlara göre koalisyonlar bitecek daha güçlü bir hükümet kurulmuş olacaktı fakat hiç de düşünüldüğü gibi olmadı. Ortaya çıkan ortaklıklar yüzünden bildiğimiz, az bildiğimiz ya da hiç bilmediğimiz pazarlıklarla yeni sistem ayakta tutulmaya çalışılıyor. Bu yüzden de kamudaki alan paylaşımında görülmemiş bir olumsuzluk yaşandığı gibi oralara işbilmez bir araya gelenlerin kayrılmışları yerleştirilip duruyor. Alın size son rektör atamaları…
Bu durumda beklenilen iki parti sistemi olmadı, aksine daha da çok parti kurulmaya başlandı. Bunların çoğunun ise ne ideolojileri var ne de toplum katında söylediklerinin karşılığı. Bu yüzden de kurulan partiler, bir umut pazarlık için kurulup duruyor işte.
Geçmişten günümüze doğru şöyle bir durum değerlendirmesi yapsak gözümüze şunlar çarpıyor. Mecliste iktidarda olan ve daha güçlü görünen partiler süreç içinde inanırlılıklarını yitirdikleri için ortaya bir şekilde yeni yüzler çıkıp partiler kuruyorlar. Bu partiler ne zaman inandırıcılıklarını yitirmiştir, yığınlar üzerinde yeterince etkili de olamamaktadır işte o zaman olağan bir şekilde ortaya bir kriz çıkıyor.
Böyle dönemlerde bakıyoruz ki mecliste temsil edilen partilerin sayıları da yüzde 10 barajına karşın yine de artmaktadır. 90’lı yıllar bu sözünü ettiğim konulara en iyi örnektir. AKP’nin hiç beklenmedik bir şekilde iktidar oluşunun altında yatan başka nedenler olmasına karşın diyebiliriz ki en önemli nedenlerden birisi yaşanan bunalımların sonucudur. Bu çok parti olayını değerlendirirken bir tek bu çoğalmanın dışında sol ve sosyalist partileri tutabiliriz.
Çünkü sol ve sosyalist partilerin varlık nedeni bazı eleştiriler yapmak olası olsa da daha çok öğretisel (ideolojik) bir farklılıktan kaynaklıdır.
Bununla birlikte bugünkü durumda kurulan partileri bir bunalımla açıklamak da zor görünüyor. Yeni sistem sonrasında Davutoğlu Gelecek Partisi’ni, Babacan Deva Partisi’ni kurmuş bulunuyor. CHP’den ihraç edilen Öztürk Yılmaz’da Yenilik Partisi’ni kurmuş, şu emeklilikte yaşa takılanlar bile Umut Partisi diye bir parti kurmuş bulunuyorlar. Muharrem İnce ise şimdilik iki arada bir derede gözüküyor ama bu gidiş de öyle ya da böyle partileşme ile sonuçlanacak gibi gözüküyor.
O zaman ne oluyor?
Yukarıda da belirttiğimiz gibi sistemin olmazsa olmaz dayanağı ittifaklardan geçiyor. Partilerin alacakları oy ne kadar az olursa olsun hepsinin sonuca etki edebileceği bir durum var ortada. Bu yüzden de herkes hesabını bu gerçek ışığında yapıyor. Ayrıca seçimlerde ittifak eden partiler barajı geçmeseler bile ittifak geçtiğinde hepsi barajı geçmiş sayılacağı için herkesin meclise girme umudu var. Bu durum değerlendirilmek isteniyor. Bu konuda bir kez daha sol ve sosyalist partileri ayrı tutabiliriz fakat onlar için de bir olanak çıktığı muhakkak.
Madem ortaya bir pazarlık kozu çıkmıştır bu konuda kırk karganın cücüğünü yemiş tiynette olanlar bir pazarlık aracı olarak partileşerek işlerini garantiye almak istiyorlar. Bu konuda parti kurmayacağını söyleyen Muharrem İnce’nin düşündüğü araç bile yukarıda sözünü ettiğimiz pazarlık gerçeği ile ilişkilidir diyebiliriz.
Kim ne söylerse söylesin, nasıl gerekçeler ileri sürerlerse sürsünler ideolojik derdi olmayan sistem içi anlayışa dayalı olan kimseler durumlarına uygun ortam görmezlerse kolay kolay da parti marti kurmazlar. Bugün sistem bu kurulan her partiyi kendi çapında önemli kılmıştır. Parlamentoya girmekten, tek kişilik bir gücün ortaya çıkmasına olanak sağlayacak bir gücü kendinde gören herkes çıkarına dayalı olarak seçim öncesinde kazanç getirecek pazarlıklarla iki bloktan biri içinde konumuna göre yer alıyor.
Sonuç itibari ile yeni sistem küçüklü büyüklü partilere olanak sağlamakta, parti kuranların amacı iktidar olmak olsa da yeni sistemde artık tek başına kimse iktidar olamayacağı görüldüğü için tek kişinin buyruğu altında iki bloklu, çok partili bir seçeneğin aktörü olabilme durumu söz konusu olduğu için parti kurmak da artık bazı çevrelerce kârlı sayılmaktadır.
AKP ve MHP bu durum karşısında siyasi parti yasasında değişiklikler yaparak kendi çıkarlarına sonuca evriltmek isteseler de bunu yapabileceklerinden emin değiller.
Çünkü sonucun hiç de kendi hesapladıkları gibi çıkmadığını kendileri de bütün çıplaklığı ile görmüş durumdadırlar.