İKİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ AYNI ANDA ZAM

Yazan: Turgut Koçak 14 Haziran 2014

Kurt bulanığı sever derler ya; AKP iktidarı da öteden beri hep bulanığı sevmiştir. Ne zaman ortalık toz dumandır, yurttaş gözünün önünü göremeyecek durumdadır işte o zaman bu iktidar yurttaşın sırtına eşşek yüküyle ağırlığı yükleyivermektedir. Ne oldu?

Lice’de bayrak indi.

Ülkemizde herkes ayakta, bayrak yürüyüşleri yapan yurttaşlar sokakları doldurmuş.

Yeter mi yetmez.

Bu kez de Recep Tayyip Erdoğan’ın kankaları konumundaki IŞİD Irak’ta 32 TIR şoförünü kaçırmış. IŞİD terör örgütü yakıp yıkarak Irak içinde ilerliyor. Musul’u almışlar. İlk iş doğruca Musul Başkonsolosluğumuza yönelip Türk büyrağını indirdikten sonra Başknosolos’ta içinde 48 Başkonsolosluk personeli esir alınıp söylendiğine göre güvenli bir yere götürülmüşler. Yine söylendiğine göre Başkonsolos Musul valiliğinde diğerleri de nehir kıyısında bir oteldelermiş. Bizzat Başbakan konu ile ilgili yakından ilgileniyormuş. Bütün bunlar olağanüstü bir durum değil mi? Gözgözü görmezken Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin aldığı kararları kim görebilir ki?

İşte Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ortamı iyi kokladılar ve toplutaşım ücretlerine zamı bindiriverdiler. Zam yapılmadan önce de ulaşım giderleri yurttaşların belini bükmekteyken ve de çalışanlara verilen ücretlerin ibresi oynamazken Bir kez daha soyulacak kaz yerine konulan yurttaşların cebine el atıldı. Gerek İstanbul, gerekse Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yurttaşlara sunduğu hizmetler dikkate alındığında bu belediyelerin halkın sırtından inmiyor oluşlarını iyi bir gözden geçirmek gerekiyor.

Ötedenberi halkla ilgili tartışmalar yapılır. Solcusu sağcısı öyle halk meftunudur ki, kalkıp; “Allah Allah bu halk niye böyle yapıyor, insan hiç mi kendi çıkarını düşünmez” deseniz, birileri ortalığa dökülüp; “vay sen misin halkımıza dil uzatan” diyerek had bildirme seansları düzenliyorlar. Oysa ortada bir gerçek var. İstanbul, Türkiye’nin dört bir tarafından yoksulların yaşamlarını kazanmak için geldikleri kent. İstanbul kadar olmasa da Ankara da üç aşağı beş yukarı yoksulluk açısından birbirinin benzeri iki kent sayılır. Bütün bu gerçeklere karşın nasıl olmaktadır da halkı soyup soğana çeviren AKP’nin Belediye Başkan adayı olarak gösterdikleri kişiler bu iki kentimizde seçimleri alabilmektedirler?

AKP iktidar olduğu için ortada bizim görmediğimiz zenginlik içinde yüzen yığınlar mı var ki, her seçimde AKP’nin adayları seçilmektedir?

Eşyayı adı ile çağırırsak halk konusunda Büyük Ozanımız Nazım Hikmet’in “Akrep Gibisin Kardeşim” şiirini anımsamadan geçmek olur mu? Bakalım Ozanımız ne söylemiş:

AKREP GİBİSİN KARDEŞİM

Akrep gibisin kardeşim, korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. Serçe gibisin kardeşim, serçenin telaşı içindesin. Midye gibisin kardeşim, midye gibi kapalı, rahat. Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim. Bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef. Koyun gibisin kardeşim, gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin hemen ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye. Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani, hani şu derya içre olup deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf. Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende. Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin, — demeğe de dilim varmıyor ama — kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

İşte böyle, gerçekte halkımızın durumu budur. Güçlünün yanında durmayı, kendisinin zalimini sevmeyi bilir de, kendi haklarını savunmak aklına gelmez nedense. Bütün bu sözlerden sonra bu konuyu bağlamak isteriz. Sol görünüp halk dalkavukluğu yapanları da anlamayız. Bu haramzade düzeninin halksız yıkılmayacağını da biliriz. Bu yüzden “kuşa bak kuşa” diyerek halkımızın sırtına yük bindiren AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve İ. Melih Gökçek’le birlikte partileri AKP’yi iktidardan göndermeyi boynumuzun borcu sayarız.

Terör örgütleri ile iş tutup, gerçek insan kasaplarını görmezden gelen Recep Tayyip Erdoğan’ın Rize’deki konuşmasında “Eset katildir, biz katillere karşıyız. (CHP’yi kastediyor) Onlar Eset’ten yanalar bizse mazlumdan yanayız” diye konuşmasını ise pişkinliğin ötesinde bir halk düşmanlığı olarak görürüz.

IŞİD, El Kaide, El Nusra, Müslüman Kardeşler örgütlerinin destekçileri kimdir?

Recep Tayyip Erdoğan ve iktidarı.

Kelle uçurup kan içen bu örgütlerin yarattığı ortamdan yararlanıp toplutaşım ücretlerine zam bindiren İ. Melih Gökçek’i de, Kadir Topbaş’ı da uyarıyoruz.

Sizin de çarkınız kırılacak bir gün…