İDEOLOJİ ÖNEMLİ Mİ, DEĞİL Mİ?

Yazan: Turgut Koçak 2 Haziran 2014

12 Eylül faşizmi sonrası; sol ve sosyalist örgütler çok büyük baskılarla karşılaştılar. Bu baskılar sonrasında ağır bedeller ödeyen sol ve sosyalist sol saflarında görülmemiş kayıplar yaşadılar. Daha sonra Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte moralman iyice çöken örgütlerin yurtdışına kaçan üyeleri birden bire ülkeye dönemin modasına uyarak liberal olarak döndüler. Bu muhteremlerin ilk işleri uğruna onca bedel ödenen kendilerinin de ödedikleri örgütlerini tasfiye etmek oldu. Bu kişiler yine “sol” diyorlardı, yine örgütlenmekten söz ediyorlardı ama bu kez dillerini de değiştirmişlerdi durdukları zemini de. Onlara göre artık sosyalist-Komünist partilere gerek yoktu. İçinde solcuların ve komünistim diyenlerin de bulunduğu demokrasiyi savunan bir parti bize yeterdi de artardı bile. Bu ucube bulamaç çaplı bir propaganda ile solun önemli bir kesimine içirildi. Sosyalist solun tasfiyesi anlamına gelen bu girişimlere ağır eleştiriler yöneltmemize karşın, olacakların önüne geçemedik. Özetle ideolojiyi (Sosyalist öğretiyi) önemsemeyenlerin ilk partisi Sosyalist Birlik Partisi (SBP) olarak kuruldu. Artık kimileri için düğün-bayram dönemi başlamış, her boydan ve soydan sol bir araya getirilmişti. Sıra bizim gibi Türkiye Sosyalist Partisi olarak varlık gösterenlere burun kıvırmaya gelmişti. Nasıl olsa sistemin iletişim araçları bu sevimli solcuların yanındaydı. Bunları bugün olduğu gibi dün de televizyonlarda tavuzkuşu tavuzkuşu renklerle solu ağız dolusu anlatırken görmeye başladık. Her şey bu çevrelerin lehindeydi. Cıncık-boncuk günleri başlamış güle oynaya bir siyaset yürüyüşü ortalığı toza dumana boğmuştu. Biz mi neydik? Biz burjuvazinin ve de bu tür solcuların gözünde esamisi okunmayan marjinallerdik o kadar. Soldan dönenler ve burjuvazi adına kalemşorlük yapanların ağzında marjinal sözcüğü asıl anlamından uzak aşağılamak ve dalga geçmek anlamında kullanılıyor, herkes yeni bir şey bulmuşçasına bu sakızı her fırsatta çiğneyerek cahilliğini örtüyordu.

Ne oldu?

SBP tarih oldu.

Arkasından, yeni yeni tasfiyecilerin katılımı ile aynı kirli suda bir kez daha yıkanılmaya çalışıldı ve ortaya bu kez Birleşik Sosyalist Parti (BSP) çıktı. Bu iki partinin kuruluş döneminde adında sosyalist sözcüğnünün geçip geçmemesi o kadar çok tartışıldı ki, “Bu kadar da olmaz” diyenler ağır bastı ve partinin adının içinde sosyalizm sözcüğü geçmesi sağlanarak bazıları zafer kazanmışlar gibi derin bir oh çektiler. Değişen bir şey yoktu. Bu parti de özü itibari ile ideolojiyi önemsemeyen bir curcuna partisiydi sonu da curcuna ile bitti.

Tam da sona gelindiği bir dönemde DEV-YOL’un bir kanadı yeni bir parti kurmak için kolları sıvamış çalışmaları neredeyse noktalamak üzereyken gündeme BSP’nin de katılması geldi ve sonuçta bu kez partinin adından sosyalizm sözcüğü de çıkarılıp tam anlamıyla curcuna diyebileceğimiz ÖDP kuruldu. ÖDP mevcut haliyle çok daha şenlikliydi, bu nedenle basında öncekilerin aksine çok daha yer buldu. O zamana kadar adı sanı duyulmayan Ufuk Uras, niçin ve ne adınaysa getirilip partinin başına oturtuldu. Konuyu uzatmaya gerek yok. ÖDP’de her şey vardı ama ideoloji hakgetire esamisi bile okunmuyordu. Farklılıkları partide tutmak içinse isteyenin istediği gibi davranabileceği bir yol benimsendi ve böylece herkese mavi boncuk dağıtılmış oldu. Ancak parti, şenlikli bir sirke dönüşmek için değil, iktidarı ele geçirilmek için kurulurdu. Oysa ÖDP mevcut konumu ile iktidardan söz edecek mecali bile olmayan bir partiydi. Bu yüzden de iç çekişmelerin gündeme gelmesi uzun sürmedi. Bir de baktık ki, evli evine, köylü köyüne gitmiş geriye ÖDP’de DEV-YOL’dan parti kurmak için yola çıkanların sadece bir kısmı kalıvermiş.

Ayrılanlar nereye mi gitti diye soruyorsanız; bunların da kimisi kendilerine yeni bir parti kurmuşlar, kimileri de kurulu partilere kapak atarak onların yayın onganlarında birer akıl hocası olarak kalem oynatmaya başlamışlardır. Özetlersek; ideolojiyi önemsemeyenlerin evdeki pazarı çarşıya uymamış kumdan kaleleri birer ikişer çöküvermiştir. Nasıl olduysa bir kısım “solcu” ile CNN’de Şirin Payzın’ın bir programına çıktım. Orada Bülent Uluer, benim ideolojinin önemi ile ilgili sözlerime şöyle yanıt verdi. “Birbirimizin ağzına ideoloji diye diye tükürdük. İdeoloji ve ideolojik birlik çok tehlikeli bir şeydir.” Şimdi Bülent Uluer hangi partidedir? Tabiki de HDP’dedir. HDP’nin sol ve sosyalizmle ilişkisi var mıdır? Olup olmadığını anlamak istiyorsanız açın HDP’nin programına var mı yok mu bakın ve görün ilişkisini.

Yazımı uzatmak istemiyorum. Solun ve sosyalist solun tasfiyesi üzerine kurulan bütün partiler arka arkaya yıkılıp gidecek, yığınların kandırılması üzerine yeni denemlerin ise biri gidecek biri gelecek. Oysa öğretiye (ideoloji) önem veren, ideolojik ve örgütsel birlik konusunda ödünsüz davranan Türkiye Sosyalist İşçi Partisi hep var olacak ve de iktidara kilitlenerek yoluna devam edecektir.

Bir kez daha Gezi gösterilerinden çıkarılan dersleri, 15-16 Haziran şanlı işçi direnişi ve Soma madencilerinin katliamı ile sonuçlanan olaylarla bağ kurmak ne anlama gelir öğrenmek ve de doğru bir mücadeleye kilitlenmek isteniyorsa işçilerimizin, emekçilerimizin, gençlerimizin ve kadınlarımızın safları Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’dir.

Bu gerçekler ışığında sola ve sosyalizme sempati duyan herkesi bir kez daha okul ve eylem kılavuzu işlevi görecek partimiz saflarına çağırıyorum.