Yazan: Turgut Koçak 18 Mayıs 2014
Her şey hukuksuzluk üzerine kurulmuş. İnsan yaşamını hiçe sayanlar daha çok para kazansınlar diye maden ocağı denetimsiz kalmış. Yapılan denetimler ise kağıt üzerinde yapılmış. İşin özüne değin yapılması gerekenlere boşverilip görünüşe önem verilerek AKP’li patronun para kazanması bile garanti altına alınmış. Üretim olması gerekenden daha fazla yapılarak çalışma koşulları cehenneme çevrilmiş. Geliyorum diyen katliama kulak tıkanmış, ocakta yaşamını yitiren elektrik teknikerinin uyarılarına ise kulak tıkanarak duymamazlıktan gelinmiş. Sonra bu acı katliam gerçekleşmiş ve Soma’da evlere ateş düşmüş.
İlk günden itibaren, orada olan Enerji Bakanı Taner Yıldız, cami vaazcisi gibi açıklamalarda bulunmuş, yaptığı açıklamalarsa hiçbiri gerçeği yansıtmayan açıklamalar olarak belleklere kazınmıştır. Yaşanan acının büyüklüğü karşısında bu kez kaçacak bir ülke bulamayan Recep Tayyip Erdoğan Soma’ya gitmiş, iktidar yurttaşlarca suçlu görüldüğü için büyük tepki görmüş ve Başbakan olmadık tepkiler göstererek bir kez daha çizmeyi aşmıştır.
Soma Holding’e ait ocakta yaşanan katliamın gerçek suçluları bulunacağı yerde bir sürü kendini bilmez kişi orada gerçekleri ortaya çıkarmak isteyenleri yıldırmak için harekete geçmişler ve Soma sokaklarında boy göstererek halkı tedirgin etmişlerdir. Hangi bilgi, hangi yetki ve hangi anlayışla oraya gittikleri belli olmayan sakallı sarıklı İsmail Ağa Cemaati’nden oldukları söylenen 1500 kadar alavereci kişi ise halka telkinde bulunarak sözümona tepkileri yatıştırmaya çalışmışlar ve orada yaşamlarını yitirenler için en doğru hareketin dua etmek olduğunu söyleyerek hokkabazca davranışlar sergilemişlerdir. Olayı’n daha ilk gününden itibaren din adamı kılığında ortaya çıkan kişiler (Bunların içinde Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez de var) cenaze namazı kıldıranlar ve duacılar olarak boy göstermişlerdir. Oysa orada her yerleşim yerinde bu görevi yapacak imamlar mecut olmasına karşın, bu zatı muhteremler iktidar adına durumdan kendilerine vazife çıkarmışlardır.
Böylesine hukuk ve bilim dışı davranan bir iktidarın bizce başkaca da yapacağı bir şey yoktur. Recep Tayyip Erdoğan ve partisi AKP iyice cuvalladıkları için kendilerine karşı daha da artacağını düşündükleri kitlelerin tepkilerini zor yoluyla bastırmaya girişmişlerdir. Bu yüzdendir ki, Soma’ya girişler yasaklanmış, Soma’da olağan yönetimin yerini hukuksuz ve keyfi bir yönetim almıştır. Bu yüzden de Soma’da işçilerin ve yaşamını yitiren işçi ailelerinin haklarını savunmak için Soma’da bulunan Çağdaş hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve arkadaşları polisin saldırısına uğramış, işkence görmüşler ve kelepçelenerek gözaltına alınmışlardır. Bu saldırı sonucunda avukat arkadaşlar yaralanmışlar, Selçuk Kozağaçlı’nınsa kolu kırılmıştır. Avukatların gözaltına alnma keyfiliğini gerçekleştiren polislerin nasıl bir ruh hali içinde davrandıklarını ise dünya alem görmüştür.
Zaten Türkiye’nin her tarafında Soma’da yaşamını yitiren madenciler için gösteri yapanlar gaza ve suya boğulmakta, polis keyfi davranışlar sergileyerek gözaltılar gerçekleştirmektedir. Bugün hangi sokağa gitseniz köşeler polisler tarafından tutulmuş, birkaç yurttaş biraraya geldiğinde ise harekete geçmeye hazır beklemekte olup en küçük bir terslikte gaza ve plastik mermi atan tüfeklere sarılmaktadırlar.
AKP iktidarı artık olağan bir iktidar olmaktan tam anlamıyla çıkmıştır. 12 Eylül 1980 faşist darbesini gerçekleştirenler o gün nasıl davranmışlar ve neleri uygulamışlarsa bugün AKP de aynısını hatta daha fazlasını uygulamaktadır. Hukuksuzluğu kendisine şiar edinmiş bir iktidarın bize göre meşruluğu da kalmamıştır. Bu yüzdendir ki, AKP tek çare olarak polis zorbalığına başvurmaktadır. Polisin gösterdiği tutum dayanılacak gibi değildir. Her an her yerde her yurttaş polisin bu hukuksuz davranışına kurban gidebilir. Her türlü gösteri ve protestoyu yasaklayan bir iktidarın kumpaslarıyla karşı karşıyayız. Gerçekleri ortaya çıkarmak isteyenlere gösterilen onca düşmanca tavra karşın, AKP adına din tüccarlığı yapan hokkabazlara kimsenin bir şey yaptığı yoktur. Bu yüzden de İsmail Ağa Cemaati taraftarları bugün Soma’da fink atmaktadırlar. Bugün ülkemizde dengeler değişmiş, yapılması gerekenler yapılmayıp yerini tamamen uyutma nitelikli safsatalara bırakmıştır.
Şu örnek bile insanın kanını dondurucu cinsindendir. Yaşamını yitiren bir madencinin oğlunun sınıf arkadaşları Soma’ya bir mektup yazmışlar. Bilemiyoruz belki de bizim düşündüğümüzün ötesinde iyi niyetler taşımaktadır, ancak mektubun sözlerine bakıldığı zaman dua ile yatılmakta dua ile kalkılmaktadır. İşin daha da kötüsü Soma’da yaşamlarını yitiren işçi kardeşlerimiz için o pırıl pırıl öğrenciler işçilere dua gerektiğine değindikten sonra elimizden duadan başka bir şey gelmemektedir diye yazmaktadırlar. Bu mektuba baktığımız zaman yönlendirimli bir mektup olduğunu görmekteyiz. Eğer öyle olmasaydı bu mektupta üzüntü, elden bir şey geliyorsa mali destek (karınca kararınca) ve orada canlarını yitirenlerin yakınlarının yanında olunduğu belirtilir ve duacıyız da denilebilirdi. Ne var ki, dua içerikli bir mektubu bu öğrencilerin denetimsiz yazmadıkları çok açık.
Yani bu ülkede ne kadar bilim dışı ve halk düşmanı çevre varsa sözümona Allah adına Recep Tayyip Erdoğan’a arka çıkmak gibi bir görevleri var sanki. Bunlar; ne patronların sömürü ve zulmünü tanımaktadırlar ne de Recep Tayyip Erdoğan’ın kimin adına bu zalimliklere imza attığını görebilmektedirler.
Ne bileyim belki de Başbakan’ın “İsrail dölü” diye bir gencimizi haşlaması bile bunları huşu içine sokmaya yetmiştir da artmıştır bile.