Yazan: Turgut Koçak 14 Aralık 2014
Başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP iktidarı baştan sona sıkışmış bulunuyor. Zaten 17 Aralık 2013 operasyonu ile iyice ipliği pazara çıkmış olan bir iktidar hukuktan kaçmak için her yola başvurmaktadır. İnsanları kolayca tutuklamak ve sindirmek için hukuku “makul” şüpheye uyarlamak isteyen bir iktidar esasen hile ve cebren iktidar koltuğunu işgal eder konumdadır. İşte bu yüzden hukuki temeli kalmayan bir iktidarın başvuracağı yollar da ister istemez zor ve zorbalık yöntemleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu sabah erken saatlerde Zaman ve Samanyolu televizyonuna ve bu çevrelere yakın kimi insanlara operasyon yapıldı. Operasyonu sabah hem Halk TV’den, hem de Samanyolu TV’den izledim. Öteki pek çok televizyon ve gazetelerin siteleri ise olayı sadece “Paralel Yapı"ya operasyon diye veriyorlar. Bu arada Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın basın açıklamasını da dinledim. Hiç kuşku yok ki, haklı olarak Ekrem Dumanlı, kimi yandaş ve susturulmuş öteki medya gruplarına sitem dolu sözler söyledi ve onların saptırıcı haber verme yöntemlerini ve suskunluklarını eleştirdi.
Türkiye Sosyalist İşçi Partisi olarak hiçbir şekilde bu çevrelere küçücük bir yakınlık duymayız. Ancak AKP zorbalığının ülkede yaratmak istediği terör ve yıldırma girişiminin de sonuna kadar karşısına çıkarız. Eğer bugün cemaat çevrelerine böylesi bir operasyon yapılıyorsa bilinmeli ki, bu operasyonun en önemli nedeni 17-25 Aralık operasyonudur. Bu operasyonla birlikte AKP iktidarının ipliği tam anlamıyla ortaya çıkarılmıştır. Rüşvet, adam kayırma, vurgun, rant yoluyla milyonlara konma yöntemleri kim ne söylerse söylesin en ince noktalarına kadar bugün üzerlerine gidilen çevrenin gayretleriyle günyüzüne çıkmıştır. Ortaya çıkan kanıtlar öyle eften püften şeyler olmayıp ta Recep Tayyip Erdoğan’a kadar uzanan somut belgelere dayanmaktadır. İnkar edilen ve montaj olduğu söylenen telefon kayıtları bugün doğrulanmış durumdadır. Bu denli yolsuzluğa batmış bir iktidar eğer sözü edilen operasyon olmasaydı gözümüzün içine baka baka ülkeyi soymaya devam edecekti. Ediyor da. Bu yüzdendir ki, AKP iktidarı hukuku hiçe sayarak tam gaz amacına doğru yürüyüşünü devam ettirmektedir.
Dünyanın hiçbir yerinde Recep Tayyip Erdoğan’ın oturduğu koltukta oturan biri kendisini yargının en tepesindeki yetkili yerine koyup yargıya emir vermeye kalkışamaz. Gittiği her yerde “paralel yapı” diyerek kimseyi hedef gösterip tutuklatmaya kalkışamaz. Kalkışırsa bu yönetimin adına demokrasi memokrasi denilemez.
Yaşananlara baktığımız zaman Alman faşizmi döneminde yaşananlarla hiçbir farkı yoktur. O zaman ilk tutuklananlara sesini çıkarmayıp sıra bana gelmez diye düşünenler bir de bakmışlar ki, sıra kendilerine geldiğinde ortaya çıkıp “ne oluyor” diyecek hiç kimse kalmamıştır.
İşte bu yüzden sosyalistler olarak olup bitenlere “bırakalım birbirlerini yesinler” diyerek sessiz kalamayız. Kalamayız, çünkü yarın sıranın kimde olacağı belirsizdir.
Sonuç olarak bu sabahki operasyon da tıpkı ötekiler gibi yıldırma ve sindirmeye yöneliktir. Demokrasinin olduğu, hukukun üstünlüğünün ilke edinildiği bir ülkede kimseye karşı bu tür baskı, zulüm ve sindirme operasyonu yapılamaz.
Eğer yapılıyorsa bu yönetimin adı açıktan faşizmdir.
Faşizme karşı mücadelede hepimizin boynunun borcudur.