Yazan: Turgut Koçak 13 Nisan 2020
Esen yağan, herkesin haddini bildiren, onu hain, bunu terörist ilan edip vatan, millet, Sakarya naralarıyla MHP’nin bile gönlünü çelen Süleyman Soylu dün gece aşağı yukarı sokağa çıkma yasağı ilan ettiği saatlere denk getirerek istifa ettiğini söylemekle kalmadı, yaşamının bundan sonraki döneminde de Recep Tayyip Erdoğan’a sonuna kadar bağlı kalacağını söyleyerek istifasını açıkladı.
Üstelik de Cuma gecesi açıklanan sokağa çıkma yasağının bütün sonuçlarını üstlenerek ve yapılan eleştirileri de kabul ederek.
Bu olay üzerine hemen herkes olayın üzerine atlayıp demek ki bizim ülkemizde de istifa mekanizması diye bir şey varmış diye düşünüyordu ki aradan çok geçmedi ve Cumhurbaşkanlığı makamına bağlı sözcülerden birinden bu istifanın Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edilmediği açıklaması geldi. Gerçekten de olanlar ilginçti. Niye derseniz olayın içinde açıkça bir Çapanoğlu öyküsünün olduğu ise apaçık ortadaydı.
Şimdi geriye dönelim ve şu sokağa çıkma yasağını ele alalım. Bir kez sokağa çıkma yasağı Recep Tayyip Erdoğan’ın isteği ve oluru dışında hiçbir şekilde ilan edilemez. Zaten ilanın Erdoğan’ın bilgisi dahilinde olduğunu Süleyman Soylu da üstüne basa basa açıklamıştı. Ancak öngörüleri istedikleri gibi gerçekleşmedi. Sokağa çıkmaya 2 saat kala açıklanan yasak üzerine binlerce insan sokağa fırladı ve açık olan market, bakkal ve alışveriş yapılacak neresi varsa insanlar oraya doluştular ve alınmış olan tedbirler ve yasaktan umulan sonuç bir anda bir işe yaramaz hale getirildi. Doğal olarak böyle bir durum karşısında da AKP ve saray iktidarı ağır eleştirilerle karşı karşıya kaldı. Bu olay hem sarayı hem de saray çevresini panikletti. Üstelik de asla hata yapmayacağı düşünülen Recep Tayyip Erdoğan’da doğrudan eleştirilerin hedefi haline gelmişti.
Saray ve çevresi bu olayı düşündü. İlk iş Erdoğan’ın bu eleştirilerden en az yara alması gerektiği düşünülerek yaşanan her hata birinin üzerine yıkılması ile sağlanabilirdi. Bu konuda en özverili olan Erdoğan’a yaşamının sonuna kadar bağlı kalacak birisi seçilebilirdi danışıklı dövüş örneğinde olduğu gibi bu işe en uygun kişi tabi ki de Soylu olabilirdi. Üstelik bugüne kadar muhalefetin en fazla eleştirisini almış kişi de oydu. Tam da gaz alınacak kişi sayılırdı.
Bu istifa olayına ilk atlayanlardan da biri de Devlet Bahçeli’ydi. Bahçeli Soylu’yu övdükten sonra istifasının da Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edilmeyişini de övgüyle karşılıyordu.
Bu kadar kısa sürede olup bitenleri değerlendirip diyoruz ki iktidar tarafından koronavirüs krizi hiç olmayacağı kadar kötü yönetilmiş, devlet olarak milyonları rahatlatacak hiçbir tedbir alınmadığı tersine herkes başının çaresine baksın havasında bir tutum sergilendiği halde yine de sağlık sistemimizin geçmişten gelen köklülüğü ve canla başla çalışan sağlık emekçilerinin gösterdiği büyük özveri nedeniyle önemli ölçüde durdurulmuştu fakat iktidar yapılması gerekenlerin aksini yaptığı için başarılı olmakta zorlanılmıştır. Nihayet 2 günlük sokağa çıkma yasağının duyurulması ve arkasından yaşananlar da her şeyin üstüne tüy dikmiştir.
Bilim Kurulu bir şey söylüyor siyaset uygulamıyor. Hem öyle ki Bilim Kurulu’nun ne söylediğini bizler de Erdoğan’ın bu isteğe ne yanıt verdiğini bile bilemezken nihayet yeni bir kriz de patlamış oldu. Daha doğrusu tek kişinin bildiği gibi davranması ve olması gereken şeyleri siyaseten geri çevirdiği izlenimi bu kadar ortalığı kasıp kavururken her şey bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmış oldu. Ne olursa olsun isterseniz Süleyman Soylu tanrılar tarafından kurban seçilsin görülmüştür ki bu işin çivisi çıkmıştır. İşlerin daha da kötüye gitmemesi için ne yapılacaksa açıkça yapılmasında yarar vardır. Bilim Kurulu bir şey öneriyor da Erdoğan önerileri siyaseten kendi siyasi gelecekleri açısından uygun bulmayıp geri çeviriyorsa o zaman iki taraftan birisi istifa etmelidir. İstifa olayı Erdoğan’dan beklenilmeyeceğine göre Bilim Kurulu kamuoyunun gerçekleri öğrenmesi adına susmayıp nedenlerini açıklayarak istifa etmelidir ki halk da gerçeği bütün yönleriyle bilmeli ve başının çaresine bakmalıdır.
Yoksa Recep Tayyip Erdoğan siyaset çevirecek, Soylu hayatının sonuna kadar Erdoğan’a hizmet edecek diye kimse yaşamından olmamalıdır. Çünkü halkımızın canı bu kadar ucuz olamaz.