HİÇ Mİ İYİ ŞEYLER YAPMADILAR?

Yazan: Turgut Koçak 10 Mart 2020

AKP iktidara geldiği günden başlayarak şu liberal, dönek solcu takımı, aydın geçinen kimileri ve tartışmalarda sıkıştıkça iktidar hiç mi iyi şey yamadı diyerek bizim eleştiri dozumuzu düşürmeye çalışan yandaş ve kandaşlarla az boğuşmadık hani.

Oysa TSİP’li sosyalistler olarak bizler hiçbir şekilde bolca soslanmış dipten doruğa yığınları kandırmaya yönelik hangi adım atılmışsa hiçbirine ama hiçbirine hayırhak bakmadık.

Tam aksine bu açılan kapıların nereye çıkacağına yukarıda saydıklarım kesimlerin aksine döne döne vurgu yaptık.

Öyle ki en çok faşist askeri darbelerden çekmiş ve bedel ödemiş kimseler olarak bile orduya yönelik vesayet suçlamaları ile başlatılan imza kampanyalarından tutun da sövüp saymaya kadar varan konularda bile hiç mi hiç yandaş görünmedik ve iki yüzlülüğe işaret ederek haritayı pusulayı şaşırmış görünenlere uyarılarda bulunduk.

Bununla birlikte orada, burada bilim bilmem neyi olarak dolananından tutun da sanatçı ve aydın geçi-nenine, akademik unvanla unvanlandırılmış tatlısu haramilerine kadar kimin ne yapmak istediğine gücümüzün yettiğince söz yetiştirip uyarılarla gidişin önünü kesmeye çalıştık.

Her şey tepetaklak olurken yine pek çok çevrelerde İslam’ında aydınlanma dönemini yaşayacağı düşüyle yatıp kalkanlar az olmadı. Onlara göre bu konuda bir aydınlanma yaşanacak ve İslam böylece kendi karanlığından kendi aydınlığına geçerek laik bir anlayışın kök salacağı varsayımı üzerinde az kafa yorulmadı hani. Tamam da, olması gereken bu iken nasıl oldu da tam tersi gelişmeler her tarafı pıtrak gibi sarıp ortalığı kasıp kavurdu öyleyse?

Yanıtı basit. İslam’ın karanlığı ile kapitalizmin sömürü hali öyle bir yerde buluştu ki kapitalizm sürgit hayatiyetini sürdürmek için dünyanın çok geniş bir coğrafyasında İslamiyet’ten medet umar oldu. İslamiyet’te kapitalizmin tantanalı ve şaşalı yaşamına yerinerek ve çok isteyerek, gücün de ne anlama geldiğini anlayarak kapitalizmle canciğer kuzu sarması oluverdi. Düşünseniz ya bir zamanlar Sovyetler Birliği’nin ve Sosyalist Sistem’in kuşatılması ABD’nin ‘Yeşil kuşak’ formülü ile başarı üstüne başarı kazandı. Ne güzel bir yandan Sovyetlerin eli kolu bağlanacaktı, diğer yandan da İslam ülkelerindeki kapitalizme karşı emek örgütlerinin canına okunacaktı bunların da hepsi bir güzel yaşam buldu.

ABD emperyalizmine gerekli olan Siyasal İslam Ilımlı İslam tanımlaması ile İslam ülkelerinde sahneye sürüldü. Bu görev, AKP iktidarı ile öyle bir yerine oturdu ki artık demokrasiden de, hak ve özgürlüklerden de, insan haklarından da, çevreymiş şuymuş buymuş ne varsa kolaylıkla elinin tersiyle itebilecekti böyle bir durum da kapitalizme sonsuz bir sömürü alanı açmayı kolaylaştırdıkça kolaylaştırmış olacaktı. Zaten İslam’ın kadınlarla ilgili görüşleri belliydi bu yüzden de buradan gelişecek herhangi bir kalkışma da kolaylıkla boğulup susturulabilirdi. Nitekim son 8 Mart günü kadınlara karşı uygulanan polis şiddeti bunun en belirgin işareti olarak gözlerimizin içine bakıla bakıla uygulanabildi.

AKP iktidarı ilk günlerinde ağzından ulusalcılığa karşı geleni söylemekten çekinmedi. Ancak bazıları bu yalana alkış tutar hale geldiler ve AKP politikalarının yanında durdular elbette. Ancak gerçeklerin hiç de öyle olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Bugün baktığımız zaman AKP’nin kitlelere ‘Cumhur ittifakı’ olarak sunduğu birliktelik ırkçı, şoven ve faşizan görüşlerle taçlandırılmıştır ki bu politikanın yanına MHP’yi bırakalım Vatan Partililer bile taşınmakta gecikmediler. Bugün bazı çevreler hep birlikte ‘yaylalar’ türküsünü söyleyip bol bol düşman tanımlaması yaparak ne denli vatansever olduklarını anlatmanın peşindeler.

Kaba bir yaklaşımla insanlığın değer olarak gördüğü ne varsa AKP iktidarında vücut bulan anlayışla çiğnenip geçildi. Ne ahlak, ne dürüstlük, ne insan sevgisi, ne kültür, ne hukuk, ne sanat hiçbiri ama hiçbiri AKP iktidarının dikkate alacağı şeyler olarak bile görülmeyip ortalıktan silinip süpürüldü. Bu yüzden de ortada kala kala küfürler, tehditler ve asmak kesmenin dışında bir şeyin bırakılmadığı belli belli besbelli.

AKP gericiliği bugüne kadar ülkemizde Cumhuriyet sonrası ne varsa ya da ne yapılmışsa yadsıdı. Yerine göre halk ağzıyla konuşularak tepeden inme şeylerin halk arasında benimsenmediği propagandası ile bol bol popülizm yapılarak Cumhuriyete ve kazanımlarına küfür üstüne küfür edildiyse de hiç de öyle olmadığı AKP’nin tepeden inme tüm uygulamaları laiklik, aydınlanma ve belli bir demokrasi kültürüyle durdurulmaya çalışıldı ya da ciddi bir şekilde AKP iktidarının İslam adına uygulamaya kalkıştığı şeylerin önü kesildi. Yeri geldi ülkemizde kimileri tarafından demokrasi bile AB’ye girmemizle olası olacağı savunuldu. Tüm demokrasi düşmanı güçlerin önünün böyle kesilebileceği savı ileri sürüldüyse de sonunda gördük ki AKP iktidarı AB’ye karşın bildiğini okuyarak Türkiye’yi getirip bugünlerin ağır cenderesinin içine soktu. AB ülkeleri ise bu yönetim işine geldiği için ne desteklemekten vazgeçti ne de Türkiye’de demokrasi onlar için vazgeçilmez gibi görüldü. Deyim yerindeyse kayıklarını yüzdürmekle yetindiler. Ne zamana kadar derseniz çıkarlarına taş konuluncaya kadar bu böyle devam edecek demektir.

Bugün AKP iktidarına karşı bu denli ağır eleştirilerde bulunulması karşısında bize öğretisel akıl vermeye kalkanların söylediklerini ise doğrusu pek ciddiye almayı bile gereksiz görüyorum.

Onlara göre AKP de mevcut iktidarlardan birisidir, asıl olan ise kapitalizme karşı verilecek mücadeledir.

Ancak ilk girişte söylediğim gibi şu Ilımlı İslam denilen siyasal İslam anlayışının nereye oturduğunu yeterince görmeyenler için bir oyalanma yaklaşımıdır ki biz Türkiye Sosyalist İşçi Partisi olarak neyin ne olduğunu bildiğimizden mücadelenin de bir bütünlük içinde verilmesi gerektiğini savunuruz ve bu mücadeledeki bilimsel bağ konusunda da asla yanılmayız.