Yazan: Turgut Koçak 12 Ağustos 2015
Biz çok severiz birilerini pohpohlamayı. Pohpohlarken kantarın topuzunu kaçırır bir tapmadığımız kalır neredeyse. Bildiğiniz gibi askere yönelik bir operasyon başlatılmış, Zekeriya Öz başta Recep tayyip Erdoğan olmak üzere tüm AKP ileri gelenleri tarafından kahraman ilan edilmişti. Bugünkü Sözcü Gazetesi’nin baş sayfasında bu övgülere yer verilmiş.
Övgüler özetle şöyle:
Recep Tayyip Erdoğan: Temiz eller operasyonu yapanlara saygı duyun.
Bülent Arınç: Allah bu savcılardan razı olsun, artık korkmuyoruz.
Adalet Eski Bakanı Şahin: Savcılarımız hukuk içinde gece gündüz çalışıyor.
Hüseyin Çelik: Savcı, herkesi soruşturur. Boşuna mı hukuk okudu.
Şamil Tayyar: Savcı Öz kahramandır. Tarihi misyon üstlendi.
Yandaş gazeteci Selvi: Darbecileri kulağından tutup yargıya çıkardı.
Ve Rasim Kütahyalı: SAvcı Öz’ün bu ülkede heykeli dikilecektir.
Daha söylenmiş çok söz var da yazmanın gereği yok. Çünkü bu kadarı yeter de artar bile. Siz bir iktidar düşünün ki, irade koymuş ve birilerini darbe yapacakları gerekçesiyle tutuklatmış, onları içeri atan ve haklarında dava açan Zekeriya Öz gibi savcıları da göklere çıkarıp övmüş, sonra da sütten çıkmış ak kaşık gibi bütün suçları savcılara yükleyip işin içinden sıyrılıvermiş. Bütün bunları yaparken de sanki tutuklanan askerlerin yanındaymış gibi bir tutum alarak haklarında onca övücü söz ettiği savcıları hedef seçmiş bu kez de…
Ne gariptir ki, tutuklananlardan büyük çoğunluğu da bu oyuna gelmişler, seslerini kısıp köşelerine çekilerek adlarını sanlarını unutturmuşlardır. Öyle ya, orada dik duran ve yargı karşısında vakarından hiçbir şey kaybetmeyen sanki Teğmen Ali Çelebi ve onun gibi birkaç kişiden başka kimse yokmuş gibi bir durumla karşılaşınca insan gerçekten de bu kadarına da yuh diyor yuh. En önemlisi de bazılarının AKP ve Recep Tayyip Erdoğan tarafından salt paralelci suçlamasıyla günah keçisi ilah edilmeleri oyunu da bir güzel sineye çekilip kabullenildi. Bizde adettir, güçlünün yanında olmak ve güçsüze karşı vur abalıya şeklinde davranmak. Kimileri için hâlâ Erdoğan ve AKP güç ya, söz söylemenin gereği yoktur, alemi de. İşte bu yüzden başta Vatan Partililer olmak üzere birçokları bir Zekeriya Öz düşmanıdır, bir Zekeriya Öz düşmanıdır ama iş asıl muktedirlere gelince yelkenler indiriliveriyor nedense.
Bir zamanlar televizyonların gülü olarak ağzı salyalı Rasim Kütahyalı sağa sola saldırtılıp söylemediğini bırakmaz ve Öz’ün heykelini dikmekten söz ederken birilerinin her ne hikmetse ağızları kulaklarındaydı. Kimisi Öze; “Allah razı olsun” çekip “artık korkmuyoruz” derken, kimileri de olmayan hukuktan söz ederek arka çıktıkları bu adamları yürekli hukuk adamı olarak topluma lanse ediyorlardı. Ya da ne bileyim Zekeriya Öz’e zırhlı araç bile tahsis edip yaptıklarını temiz eller operasyonu olarak değerlendiren muhterem bugün Beştepe’deki külliye de oturuyor.
Neymiş efendim?
MİT uyumuşmuş. Zekeriya Öz ve 17-25 Aralık Yolsuzluklarını araştıran savcılar ellerini kollarını sallayarak turist gibi yurtdışına gitmişler. Şimdi Ermenistan’dalarmış. Bu işler böyledir. Şimdi kaçma sırası demek ki, hesapları Bağdat’tan dönen ve hukuk adamı olarak heykel siparişleri verilenlerde. Gün gelecek bu kaçma işinde sıra başkalarına da gelecek. Çünkü iktidar iradesi kimdeyse, hesap vermek zorunda olanlar da onlardır.
Eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin dün ne demiş Zekeriya Öz için?
“Savcılarımız hukuk içinde gece gündüz çalışıyor.”
Eh bu muhterem suçlu değil ama savcılar suçlular tek başlarına öyle mi? Recep Tayyip Erdoğan’a danışmanlık eden Şahin’in hukuka olan sevdasını anlamak bu kadar zor mudur acaba? Ya da ne bileyim;
" Savcı, herkesi soruşturur. Boşuna mı hukuk okudu" diyen Hüseyin Çelik ne adına niçin söylemiştir bu lafları bir bilen var mı?
Savcı Öz’ü kahraman ilan edip tarihi misyon üstlendi diyen Şamil Tayyar kimin nesi kimin fesidir?
Dedik ya bizim ülke bir acayip. İnsanlar dün kara dediklerine bugün ak ya da ak dediklerine kara kolaylıkla diyebiliyorlar. Bütün bunlar aslına bakarsanız sistemle birlikte sistemi savunanlar başta olmak üzere toplumun öyle ya da böyle sisteme dayanak olan tüm kesimlerinde korkunç bir çürümenin varolduğunu gösteriyor. İnsanlar köhnemiş. Düzen köhnemiş. Peki, bütün bunlara karşın bizler bunlara katlanmak zorunda mıyız?
Katlanmamalıyız, katlanamayız.
Öyleyse:
YIKALIM BU KÖHNE DÜZENİ
BİZ BAŞKA DÜNYA İSTERİZ