Yazan: Turgut Koçak 18 Eylül 2015
Nokta Dergisi Recep Tayyip Erdoğan’ı şehit cenazesi önünde selfi yapan bir resimle resmetti ve kapak resmi yaptı. Vay sen misin böyle bir kapak yapan, hemen oraya güvenlik güçleri gönderilip derginin idarehanesinde arama yapılıp içeriği bile görülmeden dergi toplatıldı. Aramanın ve toplatmanın Cumhurbaşkanı’na hakaretten yapılması sonradan anlaşıldı ki dergi için bir toplatılma kararı olamaz, karara el yazısı ile terör örgütü olayı da ekleniverdi.
Bütün bunlar Türkiye’de AKP ve Recep Tayyip Erdoğan eliyle basın özgürlüğünün ne hale getirildiğini çok güzel anlatmaktadır aslında ama bu konuda sözümona hukuk insanı gibi davranıp karar alan savcıları da düşünmek gerekli değil mi?
Sonra bu kapak üzerine Sayın Recep Tayyip Erdoğan’da birkaç şey söyledi. Söylediklerinin arasında selfinin ne olduğunu bilmediğini, hiç selfi çektirmediğini dile getiren açıklamalar yaptı. Eee insanlar durur mu, arka arkaya Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın birçok selfi ile çekilmiş fotoğraflarını internete koyuverdiler. Yani sizin anlayacağınız bu bilgi de böylece yalan çıktı.
Bu ülkede onlarca yurttaşımız arka arkaya canlarından oluyor. Ülkenin yöneticileri bu konuda konuşurken de olabildiğince dikkatli olmak zorundadırlar. Çünkü gideni geri getirmenin asla olanağı yoktur.
Onca insanın evine ateş düştüyse yönetici konumunda olanlar ne söylediklerine dikkat etmek zorundadırlar.
Neymiş efendim? PKK’ya karşı güvenlik güçleri operasyon çekmek istememişler. Bu yüzden de PKK’lılar bir güzel silahlanıp hazırlıklarını yapmışlar. Bu durumda suçlu olan kim oluyor acaba? Siyasi iradeye karşın bu görevi yerine getirmeyen güvenlik güçleri. Bu sözler Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ağzından çıktığında çok eleştirildi. Bir süre sonra ise Recep Tayyip Erdoğan tam tersini söyledi. Bu kez de “Çözüm süreci” nedeniyle operasyon siyasi iradeye bağlı mülki amirler tarafından verilmemişmiş.
Düşünülmüş ki, belki PKK’da aklını başına toplar silahı bırakır. Ama öyle olmamış. PKK siyasi iradeyi aldatmış ve şehir yapılanmasını bir güzel oluşturduğu gibi gerekli donanımını da sağlamış. Mademki böyleymiş, PKK’lılar silahı bırakmıyorlarmış, bunlara da gereken ders verilecek sonuna kadar da operasyonlar devam edil ecekmiş.
Hani bizim gibilerin böylesi hamasi, böylesi tutarsız sözlerle yönetim erkini elinde bulunduranları anlaması olanaksızdır olanaksız olmasına ya, bu denli hataların bedelinin halkımızın çocuklarına ödetilmesini de sineye çekmesi olası değildir.
Recep Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarının her davranışı başlı başına bir olaya dönüşmüştür. Bir medya grubunun patronuna bir şeyler söylüyor, AKP Gençlik Kolları Başkanlığı yapmış şimdi milletvekili olan Abdürrahim Boynukalın çevresine topladığı bir güruhla gazete basın cam çerçeve indirmekle kalmıyor onu bunu tehdit eden bir konuşma yaparak bir dizi saçma tehditler savuruyor. Bu yetmiyor Aynı güruh Hürriyet’i ikinci kez basıyor. Hürriyet’in Esenboğa yolu üzerinde bulunan tesislerinin basılması ise bir başka baskın olarak yaşanıyor.
Konu ile ilgili Ahmet Davutoğlu bir televizyon programında kalkıp basın özgürlüğünden falan dem vururken Abdürrahim Boynukalın olayı ile ilgili olarak da gençlerin kendi arasında öylesine sözler sarfetmesi gibi acayip bir değerlendirme yaparak konuyu geçiştiriveriyor. Oysa o Abdürrahim Boynu kalın AKP kongresinde ödüllendirilen biridir. Çünkü Divana seçilmeyi hak ediyor. Yine bu Abdürrahim Boynukalın’ın sicili Hürriyet Baskını ile de sınırlı değil ki. Boynukalın PKK’nın eylemleri sonrasında M. Kemal Atatürk’ün heykellerinin de yakılmasının iyi olacağını söyleyen adam.
Yani sözün özü, bunların elle tutulacak yanları kalmış değil. Nerelerinden tutsanız elinizde kalıyor.
İşte böyle bir partinin yani AKP’nin 1 Kasım 2015 günü yapılacak parlamento seçimlerini kazanması olanaksızdır. Eğer kazanırsa işin içinde gerçekten büyük dolaplar döndüğü ya da döneceği çok açıktır. Hoş, AKP 1 Kasım günü seçimleri kazansa tek başına iktidara da gelse artık Türkiye’yi yönetmesinin fiilen olanağı kalmamıştır.
Ne diyelim böylelerine?
“Hey gidi dünya hey” diyelim ama deyip geçmeyelim derim o kadar.