HESAP BAĞDAT'TAN DÖNERSE

Yazan: Turgut Koçak 20 Ağustos 2014

Her politik oluşumun kendine göre bir hesabı vardır, tutar ya da tutmaz ama vardır. 12 yıldır iktidarda olan ve bugüne kadar görülmemiş düzeyde emperyalistlerle ilişki geliştiren ve içerde soygun, sömürü ve baskı yönetimini pervasızca uygulayan bu iktidara karşı bir o kadar da karşı olan kesimler vardır. Öteden beri kendilerine “Radikal sol” denilen kesimlerinse karşıtlıklarını ifade ediş tarzları koşullar nasıl olursa olsun hiç değişmez. Onlara göre her zaman kapıyı açacak kilit zor kullanmaktır. Mevcut durumun nesnel koşulları ve özne konumundakilerin mevcut durumları nedir ne değildir hiç ama hiç önemli değildir. Politika abartı üstünden yapılır. Bu tür yöntemi benimseyenler her nedense bir türlü kendi güçlerini gerçek boyutları ile görmek istemezler. Daha da önemlisi bu konuda uyarıda bulunanları ise oportünistlikle, solculuktan uzaklaşmakla da suçlamaktan çekinmezler.

Peki, sonuç ne olur? Sonuç sanki bir yazgıymış gibi hep aynı kalır. Tam 12 yıldır devam eden AKP iktidarı seçimler kazanır, dediğim dedik, çaldığım düdük anlamında her istediğini sınır tanımaz bir şekilde yerine getirir. Daha radikal politika izleyenlerinse durumu inişli çıkışlıdır. Bazen parlayan bazen sessizliğe gömülen bir halleri vardır var olmasına ya, yine de her yerde görünmek için bütün güçlerini harcayıp enerjilerini tüketirler. Sanırlar ki, muhalefet etmesi gereken kesimlerin de, kendilerinin de enerjileri sonsuzdur. Böylesi bir politika ister istemez devrimci tarafta durduklarını söyleyenleri yorar, bu yorgunluk ve pasifize olmuş hâl, örgüt içinde kaynamalara, kaçınılmaz sonuç olarak da bölünmelere neden olur. Doğal olarak her şeyin bir kılıfı vardır. Her olumsuz duruma ise minareyi çalanın kılıfını uydurduğu hesap kılıf da uyduruluverir.

Örgütler onca yanlışlarına bakmazlar kendilerini kendileriyle sınayacakları yerde ille de başkalarıyla kendilerini sınayarak şükür çekme seansları düzenleyip hallerine şükür eder dururlar. Her nedense solda ve sosyalist solda yer aldığını ifade eden yapıların büyük bir bölümünün ne politikaları ne de eylemleri sınıfsal süzgeçten geçirilmiş olmayıp gelişigüzen söylenen şeylerdir ama onların yine de fiyakaları bozulmaz nedense.

Şu Cumhurbaşkanı seçimi dolayısı ile sol ve sosyalist solda bir sürü şey yazıldı çizildi. Kimi yapılar Boykotlarının, ya da sandığı boş bırakma gerekçelerinin içini doldurmaya çalıştı, kimi yapılarsa liberallikten öte bir şey olmayan radikal demokrasi savının arkasına dizilerek; oradan, oraya oy vermeyenleri suçlayıp durdular. Yani sizin anlayacağınız bazıları gözündeki koskocaman çöpü görmedi ama başkalarının gözündeki çapağı işaret ederek bağrıştı da bağrıştı. Bazı yapılarınsa durumu gerçekten de içler acısıydı. İçler acısıydı çünkü eşbaşkanları başka şey söylüyordu, parti yönetimi ve tabanı başka bir şey.

Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’nin politikası ise kırk dereden su getiren bir politika olmayıp gayet basitti. Dedik ki, Recep Tayyip Erdoğan İslami faşist bir anlayışı temsil etmektedir, bu yüzden de Çankaya’ya çıkması önlenmelidir. Bunun için de faşizme karşı olduklarını söyleyen ve Recep Tayyip Erdoğan’ı durdurmak isteyenlerle birlikte davranılabilir. Yani işin özü; şundan ibarettir. Türkiye Sosyalist İşçi Partisi ve Devrimci Halk Partisi dışında çeşitli sınıf ve katmanları temsil eden partilerin Recep Tayyip Erdoğan’ı durdurmak konusunda birlikte davranacakları söylenmiştir. Ancak biz adı geçen partilerin hangi sınıf ve katmanlara yakın olduklarını nasıl bir politika izleyeceklerini bilmiyor değildik. Bu yüzden de uluslararası sermayenin uşağı konumunda ve de İslami hasletlerle faşizm özlemi içinde olar Recep Tayyip Erdoğan’ı durdurmaya en yakın olan seçeneği destekledik. Bunun içinse faşizm analizlerini bir kez daha gözden geçirdik ve unutulan işçi sınıfının yüce evladı Dimitrov’u hareket noktamız olarak gördük.

Sonuç olarak Recep Tayyip Erdoğan durdurulamadı. Mücadelemiz devam edecek ve her aşamada işçi sınıfını başat güç ve ideolojik öncü olarak politikamızın başına koyacağız. Öyle Marksizm dışı güçlerle liberal düş görmek için uykuya yatmayacağımız gibi kapitalizmi sonsuza kadar değişmeyecek bir sistem olarak gören ve farklılıklar üzerinden politika yapanların çizgisiyle de bir yakınlığımızın olmadığını her fırsatta kanıtlayarak insanlığın tek kurtuluş seçeneği olan sosyalizm yolunda yürüyüşümüzü sürdüreceğiz.

Ne demişler yanlış hesap bağdat’tan döner.

HESAP BAĞDAT’TAN DÖNERSE ki öyledir.

Bundan böyle herkes hesabını buna göre yapmalıdır.