Yazan: Turgut Koçak 11 Eylül 2020
Dün Korsika Adası’nda toplanan Yunanistan, İspanya, Portekiz ve Malta liderleri ile bir araya gelen Fransa Cumhurbaşkanı Macron AB’nin Türkiye’ye karşı nasıl ortak davranacakları konusunda bir nabız yokladı.
Yine hepinizin bildiği gibi iki ay önce Libya ile ilgili Türkiye ile birlikte davrandığı düşünülen Malta’nın bu toplantıya katılması ilginç olduğu gibi bu ülkenin Dışişleri Bakanı Bartolo daha önce Atina’ya gitmiş ve orda şöyle sözler sarf etmiş. “Kaddafi devrildi ama şimdi Erdoğan ve Putin var “demiş. Benzer bir tepki Kosova ve Sırbistan’dan da geldiği biliniyor. Bu iki ülke Trump’un baskısıyla kalkıp İsrail’in Telaviv şehrinden Kudüs’e elçiliklerini taşamaya söz vermişler.
Bu arada Fas’ta Hafter yanlısı meclis temsilcileriyle Ankara yanlısı olarak bilinen Sarrac’ın adamları Erdoğan’ın düşmanlık güttüğü Sisi ile görüşmek için Mısır’ın başkenti Kahire’ye gitmişler. Sarrac yakında Paris’e gidip Macron’la da görüşecekmiş.
Yine Erdoğan’ın dostu görünen Katar ise ABD’de yapılacak olan seçim sondasında Suudi Arabistan ve BAE ile arayı düzeltecekmiş.
Eee bu durumda Katar’da bulunan Türk askerlerinin ne olacağını şimdiden düşünmek gerekiyor. Gelişmeler böyle olunca da AKP ve saray iktidarı da yeni adımlar atacaktır. Yani Suriye, Libya, Irak ve Somali gibi ülkelerde açık gizli bazı adımlar atacağı da muhakkaktır.
Yani sözün kısası AKP ve saray iktidarı işin peşinde. Çavuşoğlu Mali’de Fransız yanlısı iktidara karşı darbe gerçekleşti ya bu darbe sonrası ortaya çıkacak yeni durumda ne gibi işler kotarırız düşüncesiyle de Mali’ye uçtu. Yukarıda söylediğimiz gibi askerlerimiz sözü geçen ülkelerde olduğuna ve buralardan da çıkılmayacağına göre yeni ne gibi gelişmeler yaşanacak hep birlikte göreceğiz.
Erdoğan kendisi İslam dünyasının liderliğine soyunuyor fakat işler sanıldığı kadar kolay değil. 22 Arap ülkesi birbirleriyle kanlı bıçaklı. İslam ülkelerinde acınacak bir yoksulluk, cehalet, ekonomik kriz var. Aralarında çeşitli nedenlere bağlı olarak da kavgalılar. Bu ülkelerin hemen hepsinde de demokrasinin D’si yok. Daha da önemlisi Azerbaycan’da içinde İslam ülkelerinin hiçbiri Kıbrıs konusunda bile bizimle birlikte davranmıyor. Dahası İslam ülkeleri her ne kadar AKP ve saray iktidarı da dahil yeri geldiğinde ağızlarından İsrail karşıtı sözler çıksa da hemen hepsi bir şekilde İsrail’le iş tutuyor. Bu ülkeler durup dururken Akdeniz ve Kıbrıs konusunda Türkiye ile değil de Yunanistan’la anlaşmalar imzalamazlar, Arap liderlerin çoğu İsrail’le arayı düzeltmek için sıraya girmezlerdi.
İran, Esad’ı desteklediği için AKP ve sarayın kuşkuyla baktığı dostların arasında yer alıyor. Suriye ve İran emperyalist dünyanın bir anlamda düşman saydığı ülkeler konumunda. İsrail’in BAE, Bahreyn, Umman ve Suudi Krallığı ile dost olması demek bir anlamda İran’ın kuşatılması anlamına da gelecek. Bölgede başka başka yapılarla İsrail’in ilişkileri kolaylaşmış olacak. Buradan da hedef Kuzey Irak’a kadar uzatılmış olacak. Yukarıda söylediğimiz gibi İsrail’in Azerbaycan ve Hindistan’la da arası iyi.
İran ise kolay lokma değil. Basra Körfezi, Umman Denizi ve Hint Okyanusu’nda iki milyon metrekarelik bir alanda İran askeri tatbikat başlatmış bulunuyor. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov Esat’la görüşme yapmak için Şam’da bulunuyor. Görüldüğü gibi her ülke işine geldiği gibi çabalar içinde. AKP ve saray iktidarı ise bu çabalarını Müslüman ülkelerde yoğunlaştırma çabasında.
Atılan bu adımlar Türkiye’ye yarar getirir mi diye soruyorsanız getirmeyeceği belli belli besbelli. Ama pek çok ülkelerde de bunalımlar yaratacağı kesin.
Şimdi kördüğüme dönmüş gibi görünen Suriye’de eğer istenilsin birkaç hafta içinde tüm sorunlar çözülür. AKP ve saray kendisini darı ambarında gördüğü ve emperyal düşlere yattığı için de ortada çözüm çok zor gibi görünüyor.
Bu durumda da Akdeniz’de Mavi Vatan söylemiyle ateşlenen fitil sözünü ettiğimiz sorunlar çözülmediği sürece de Türkiye’nin başını ağrıtacağa benziyor. Türkiye’nin yararına gelişmeler olmayacağını da açık açık gösteriyor.
Ortada ne var?
Ortada AKP ve saray iktidarının en tepeden atıp tutmaları ve bu atıp tutmalara kendi tabanını da katarak geceli gündüzlü afaki sallamalarla işi bir yere vardırmak istiyor ama bu anlayış başta ülkemiz olmak üzere bütün bölge ülkelerine kesinlikle hayır getirmeyecektir.
Sözün can alıcı noktası da burasıdır.