HER ŞEY YOLUNDA MI?

Yazan: Turgut Koçak 17 Ocak 2020

Recep Tayyip Erdoğan halkın oylarıyla değil ama kendisinin seçtiği bakanlarla sarayda toplanmışlar iki buçuk saate yakın Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşması ile başlayan değerlendirme öyle bitmiş ve adeta seçim konuşmasına benzer bir konuşma ile Türkiye halkının gözü boyanmaya kalkışılmıştır.

Erdoğan’ın sahnede arkaya boncuk gibi dizdiği bakanlarıyla bir hilal oluşturulmuş, kürsüde ise Erdoğan yıldıza benzetilerek yerini almıştır. Bu bakanların bir kıymeti harbiyesi var mıdır diye soruyorsanız, bize göre onların her biri basit bir düğmecikten ibaret olup bırakalım halkın iradelerini yansıtmalarını kendi iradelerini bile yansıtmaktan acizdirler. Erdoğan ne söylerse onu yinelemenin ötesinde de bir işe yarıyor değillerdir.

Erdoğan, yine bildik yöntemlerini konuşturmuş, kendisine iç ve dış düşmanların kurdukları kumpaslardan söz ederek AKP ve saray iktidarına kim karşıysa demediğini bırakmamıştır. Konuşmasının bütününü dinlediğinizde şu gerçekle karşı karşıya kalıyorsunuz. Bunlar bir şekilde iktidardadırlar, iktidar dışında kalan herkesin de susturulması için her yol mubahtır. Durum bu olunca da karşımızda dinci, gerici, faşizan bir iktidarın varlığından söz etmek gerekir ki zaten yaşadıklarımız da bundan ibarettir.

Ne yapmışlar? Erdoğan’a göre; bizi sahillerimize hapsedecek senaryo Libya ile yapılan anlaşma ile geçersiz kılınmış ve bir yıla kadar da Doğu Akdeniz’de sondajlara başlayacakmışız. İyi de bugün Libya’da gelinen nokta neden ve niçin hesap edilmez acaba? Oraya gönderilen ÖSO’cular neyin nesidir? Bunlarla birlikte İdlib’ten buraya IŞİD’çılar ve benzeri İslami terör örgütlerinden de silahlı eylemciler buraya yollanmış mıdır yollanmamış mıdır? Ya da Türkiye bu Libya konusunda attığı adımların gün gelir de bedelini ödemek zorunda kalırsa Türkiye’nin içine düşürüldüğü bataklığın hesabını kim ya da kimler verecektir? Ya da anlaşma yapılan Serrac iktidarının ömrü ne kadardır bunlar biliniyor mudur?

Erdoğan’a göre eğitim işi halledilmiş. Yurtlar ve okullar yapmışlar, öğretmen sayısını 947 bine çıkarmışlar. 8 milyon üniversiteli varmış. Tamam da kimse bu yurtların ve okulların hallerinin ne olduğunu söylemiyor. Bu okullarda dinci, gerici bir eğitim anlayışını egemen kılan bu iktidarın eğitimi düşürdüğü durumdan da bahsettiği yok. Ta anaokullarına kadar inen bir dincilik furyasının nasıl alıp başını gittiğinden de biz söz ediyoruz da iktidar sanıyor ki eğitim dediğiniz şey böyle bir şeydir. Ticarileştirilmiş bir eğitim sisteminde, özel okullarda bir başka, devletin okullarına gitmek zorunda kalan çocuklarımıza ise bir başka eğitim verilmekte bunu da konuşmuyoruz. Her yer imam hatip okulları ile doldurulmuş, halkın çocuklarına ise başka bir seçim bırakılmayarak çocuklarımızın geleceği karartılmak istenmektedir. Ayrıca tarikatların, cemaatlerin ve dinci derneklerin eğitimin içinde ne işleri var bunu da iyi bilmek gerekmiyor mu? Yöneticilerin ne denli geri ve çağdışı kimselerden seçildiği de işin cabası. Bir de öğretmen açığına karşın atama yapılmıyor olması da başka bir çıkışsızlık olarak karşımızda ve devletin okulları ise adeta dökülüyor dersek abartmış olmayız.

Sağlığa gelince; Erdoğan’a göre doktor sayısı artmış, hastane kapasitesi arttırılarak yatak sayısı da arttırılmış. Bu arada sağlık turizminin de gündeme sokulduğunu unutmamalıymışız. Yeni hastanelerin açılacağının da mücdesi verilmiş. Yurttaşların ilaç alırken, muayene olurken, hastaneye ulaşmak için canı çıkarken, onca yetersizlikler nedeniyle doğru dürüst tanı ve tedavisinin bile yapılamadığını, ilaçların paralı hale getirildiğini, pek çok ilacın bulunamadığını, bulunsa bile yoksul yurttaşların alma gücünün olmadığının da ne görülmesi söz konusu ne de bir çözüm arayışı. Özetle bu iktidar her şeyi tersinden okuyarak yurttaşlara koskoca bir yalanı gerçekmiş gibi yutturmaya kalkışıyor. Ticarileştirilmiş bir sağlık hizmeti her yeri kaplamış durumda.

Güvenlik konusunda söylenen sözlerin de aslı astarı yok. Eğer söylenen doğru olsa her gün üç beş ülke evladı canlarından olmaz. Yapılan işe gelince hepsi AKP ve onun küçük ortağı MHP’nin bekası haline getirilmiş ve uygulanmakta. Bu yüzden de Fetöcülüğe karşı mücadele verildiği söyleniyor ama iktidar benzeri örgütlenmeleri başımıza musallat etmekten de asla geri durmuyor. Zınk diye duran ‘Barış Pınarı’ hareketine girişilirken ne söylenmişti, şimdi niye hiçbir şey söylenmeksizin işler oluruna bırakılmış bilinmiyor. Ayrıca Suriye’de yaşadığımız ağır sorunları şimdi bir de üstüne üstlük Libya’da yaşayacağız, olup bitenler tıpkısının tıpkısı olarak önümüzde duruyor.

Savunuma konusunda Erdoğan yerliliğe vurgu yapıyor ve diyor ki yüzde 70’şini kendimiz yapıyoruz. Zırhlı araçlardan, İHA ve SİHA’lara kadar biz yaptık diye övünüyor fakat bunların ne kadarı içerden yapılmış ne kadarı dışardan sağlanarak montesi yapılmış sözünü bile etmiyor. Sakarya Tank Palet Fabrikası’nda yaşananlar ortadayken bize yutturulmaya çalışılan o kadar çok şey var ki bunlarsa insan aklıyla alay eder havada insanları kandırmayı sürdürüyorlar.

Ha önemli bir noktaya daha geldik. Ülkemizde adalet var mı? Bizce kırıntısı bile yok. Yargı görevini bağımsız bir şekilde yapabiliyor mu asla yapamıyor. Tersine yukarıdan emir nasıl gelirse kararlar da ona göre çıkıyor. Adam CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ağza alınmayacak hakaretler ediyor fakat yargı bunu suç olarak görmüyor. Tersine Erdoğan’a yönelik biraz üst perdeden eleştiri yapılmış olsa vay hallerine bunu yapanlara ceza yağdırılıyor. Ama Erdoğan konuşuyor; hakim ve savcı sayısı artmışmış da, İnsan Hakları Eylem Planı ve İnfaz düzenlemesi Meclis’e getirilecekmiş de falan filan. Adam demiyor ki yargı benim emrimde, ben emir veriyorum, ben atıyorum, ben ne istersem o oluyor.

Ekonomi nasıl ekonomi? Erdoğan’a göre içerde ve dışarda kurulan kumpaslar boşa çıkarılmış. Borsalar düzelmiş, faiz aşağılara çekilmiş. Dolar düşüyormuş, daha da düşecekmiş. Kısacası işler yoluna girmiş girecekmiş.

Sahi doğru mu bütün bunlar?

Doğruysa niye yurttaş çarşıda, pazarda ağım ağım ağlıyor?

Niye kimsenin cebinde üç kuruş parası yok?

Neden çarşıda, pazarda fiyatlar düşmüyor da sürekli artıyor?

Neden vergilere yeni vergiler bindiriliyor?

Hepsini geçtik 80 milyar açık vereceği hesaplanan bütçe niçin 123 milyarı geçiyor. Üstüne 40 küsur milyar Merkez Bankası ihtiyat akçesini de koyduğumuz da niye 160 küsur milyarı geçiyor öyleyse?

Aman efendim, Kanal İstanbul’un yapımına da hemen başlanacakmış. Bu projeye karşı çıkanların dünyadan haberleri yokmuş. Kimse bu projenin ne nereden geçeceğini biliyormuş, ne nasıl bir şey olduğunu ne de kaça çıkacağını?

Sayın Erdoğan kimsenin aklıyla alay edemezsiniz. Geçen bir konuşmanızda da ekonomi benim işim dediniz ya siz ekonomiyi de bilmiyorsunuz inanın ki. Sizin ekonomi sandığınız şey para…para…para demekten ibaret değildir. İktidarınız ve yandaşlarınız böyle bir şeyin esiri oldukları için bildiğinizi sanıyorsunuz ancak size hâlâ inananların varlığını da bilmekteyiz fakat şunu da biliyoruz takkeniz düştü keliniz göründü. Kralın çıplak olduğunu yakında pek çok kimse yüzünüze haykırırsa şaşırmayacaksınız o zaman. Hani seçimlere hazırlanıyorsunuz ya, kazanamazsanız ne yapacaksınız peki?

Gitmem diye ayak mı direyeceksiniz? Yoksa SADAT’ı falan fişmekanı imdada mı çağıracaksınız? Ne yapacaksınız ne?

Bir soru ile yazımızı bitirelim.

Her şey yolunda mı?

Bazılarının işleri, güçleri yolunda. Bazıları ise aç, susuz, işsiz ve geleceğinden umutsuz.

Ama unutmayalım bu da gelir bu da geçer anladınız mı bu da geçer!