Yazan: Turgut Koçak 20 Mayıs 2021
Korona virüs salgınından sonra dünya ekonomisi giderek toparlanırken, Türkiye ekonomisi tam tersine kötü yönetildiği, her türlü yolsuzluk, hırsızlık, çalma, çırpma gerçekleştirildiği için bir türlü belini doğrultamıyor işler her geçen gün daha da kötüye gidiyor.
Özetle ekonomik tablo çok kötü ve salgınla birlikte daha da kötüleşti. Ekonominin kötü yönetilmesi, Türkiye’nin her anlamda içine itildiği karanlık yüzünden çıkışsızlık giderek arttı. Gelinen noktada ise düzeleceğine dair en küçük bir gösterge bile söz konusu değil. Yıllardır izlenen yanlış politikalar yüzünden devletin kasası boşaldı hazine ağır bor yüküyle karşı karşıya kaldı. Merkez Bankası’nın 128 milyar doları ise eritildiği için ortada yok nerede olduğu bile yetkililerce açıklanamıyor.
Türk lirası yabancı para birimleri karşısında sürekli eriyor. İzlenen para politikaları yüzünden ekonominin düze çıkması da olanaksız görünüyor. Dünyadaki en küçük kırılma bizim ekonomimizi doğrudan etkileyerek adeta deprem yaşamamıza neden oluyor. Başka ülkelerde salgın sonrası ekonomide toparlanma beklenirken bizde durum hiç de beklendiği gibi gitmiyor. Küresel anlamda dolar değer yitirse bile TL’de erimenin bir türlü önüne geçilemiyor. Bu görüntü yüzünden Türkiye’nin gereksinim duyduğu dış sermaye de doğaldır ki ülkeye gelmiyor. Bu konuda yalan yanlış rakamlar iktidar sözcülerince açıklanıyor olsa da gerçeklerin hiç de öyle olmadığını açıkça görüyoruz.
Doğal olarak pek çok şeye gereksinimimiz arttığı gibi fiyatlar da tavan yapmaya devam diyor.
2 yıldır süren salgın ortamı yüzünden fiyatlar doğal olarak duyulan gereksinim yüzünden azalmak yerine daha da artıyor. Bir yandan gıda maddelerinin fiyatları artış gösterirken her tür mal için duyulan gereksinim de uluslararası planda fiyat patlamaları yaratıyor. Normalleşme beklentisi kapitalist vaaza karşın bir türlü rayına girmiyor. Bu yüzden de birçok ülkede daha şimdiden toplumsal sarsıntılara da tanık olmaya başladık.
Bu zam furyası yüzünden ülkemizde faiz oranlarını da iktidar zorunlu olarak yükseltti. Enflasyon bütün bunlara karşın bir türlü aşağı çekilemiyor. Kağıt üzerinde açıklanan rakamlar ise gereceği söylemek gerekirse ne dün ne de bugün yansıtıyor. Yani gerçekler başka iktidarın açıkladığı rakamlar ise daha da başka.
Ekonomide baş aşağı yuvarlanışın nedenleri arasında kuşku yok ki dış ve iç politikaların tahribatı yatıyor. Türkiye’de demokrasinin kırıntısı bile yok. Bir talan ekonomisi ki evlere şenlik. İşin içine bir de son zamanlarda mafyatik tartışmalar girdi ki ülkede iktidara ve ekonomiye güvensizlik iyice arttı. Vaat edilen hiçbir şey yerine getirilemiyor. Aşı konusunda iktidar topu attı. 18 günlük tam kapanma bir işe yaradı denilemez. Alınan tedbirler ilkel ve yetersiz olması hesabıyla vakalar ve ölümler aşağı çekilemedi. Verilen rakamlara ise diyebiliriz ki inanan yok.
Kötü gidiş sadece salgının yönetilememesinde değil. Hemen her alanda iktidar çuvallamış durumda. Batan ve yarınından kamuoyunu kesmiş geniş bir kitle için bundan sonrası için yaşam hiç olmadığı kadar kötü geçecek gibi. Yığınlar salgın döneminde iktidardan aradığını bulamadı. Son olarak kimi esnaf ve çiftçilere 3 ile 5 bin arasında yardım yapılacak olması da kimseyi memnun etmiş görünmüyor Gelinen noktada artık AKP ve saray iktidarının yeterli desteği iktidarını sürdürebilmesi için yok. Aşı fiyasko ile sonuçlandı. Turizm alanında onca komik açıklamalara karşın yine de turistlerin güvenini kazanacak ve Türkiye’ye yeteri kadar turist gelmesini sağlayacak bir ortam da yaratılamadı. En çok turistin geldin Rusya’dan bile turist trafiği bir türlü sağlanamıyor. Bu da ister istemez bu sektör başta olmak üzere tüm sektörlerde çöküşün sinyalini veriyor.
18 günlük kapanma görüldüğü gibi pek işe yaramadı. İktidarın açıklamaları ise her zorluğun aşılması için yönetemem ya da yetersizlik yüzünden bir işe yaramıyor. Doğal olarak kitleler de sorunlarına çözüm getiremeyen iktidar karşısında bir tutum belirleme yoluna hızla girmek gibi bir seçenekle karşı karşıya bulunuyor. Yığınların kaygıları ise değil azalmak giderek daha da arttığı için kriz koşulları da büyüyor ve ekonomideki yıkıma ortam hazırlıyor.
Tam bir çıkışsızlık içinde bulunan iktidar ise her zaman olduğu gibi bir kez daha Filistin’e karşı İsrail saldırılarını ele alarak yeniden palavra siyasetine dönüyor olsa da sonucu değiştirecek ve iktidar için umut olacak hiçbir gelişme söz konusu değil.
Bu durumda da doğal olarak kimsenin ekonominin düzeleceğine inanması olasılığı kalmıyor ve zaten kapitalist sistemin de düzelteceği hiçbir şey olmadığı için ülkemizi iyi günler beklemiyor.