Yazan: Turgut Koçak 10 Temmuz 2020
Bugün dünyanın her yerinde otoriteleşmeye doğru gidişin korkunç sonuçlarını yaşıyoruz. Bu neden böyle sorusunun yanıtını ararken elbette kişileri hepten yok sayamayız fakat bu gidişin bir tek nedeni var o da artık kapitalizmin demokrasiden ve paylaşımdan yana olmasının asla olamayacağıdır.
Daha dün diyebileceğimiz kadar önce bir zaman diliminde Sovyetlerin ayakta olması, kapitalist sistemin karşısında Sosyalist Sistem’in bulunması nedeniyle ve de en önemlisi işçilerin emekçilerin kapitalistlere karşı yürüttükleri mücadele nedeniyledir ki Avrupa ülkelerinde ve dünyanın hemen tüm kapitalist ülkelerinde daha fazla hak ve özgürlükler tanınmaktaydı. Şimdi ortada ne Sovyetler Birliği var ne de dünya sistemi olarak gördüğümüz Sosyalist Sistem. Burada Çin’i örnek göstermeye kalkanlar olacaktır ancak Çin’in dünya kapitalistlerine geri adım attırma konusunda dün de bir etkisi yoktu bugün de yoktur. Çünkü Çin’de sosyalist ekonomi modeli değil dibine kadar devlet kapitalizmi egemendir, bunun yanına üstüne üstlük üstüne bir de Çin milliyetçiliğini koydunuz mu neden etkisinin olmayacağını anlamakta zorlanmazsınız.
Öyleyse kapitalist dünya görüşünü savunan iktidarlar sosyal olguları daha öne çıkararak paylaşımcı ve hak ve özgürlüklerin daha da geniş yaşandığı bir ülke kurmak gibi ne dertleri vardır ne de buna gereksinimleri. Bu yüzdendir ki geniş emekçi yığınlara havuç sunmak gibi bir yöntemden de belli bir süredir dünyanın bütün kapitalistleri vazgeçmiştir. Havuç yerine sopa işlerin görülmesi açısından kapitalistlere daha bir kolaylıklar sunmakta, onların kasalarını doldurmaktan tutun da işçilerin bütün istemleri ile uğraşmalarına da gerek kalmadığı için işlerini rahat rahat görür hale gelmiş bulunmaktadırlar.
Hem bunu yaparken patron kesimi kendi ellerini de sıcak sudan soğuk suya sokmadan kolaylıkla başarabilmektedirler. Bugün patronların üzerindeki bütün yükleri devlet almış bulunmakta onların hemen tüm pis işlerini rahat rahat görür konumundadır.
Bir fabrikada anlaşmazlık mı var, devlet doğrudan taraf olmakta ya işçileri isteklerinden ve direnişlerinden vazgeçirmek için devreye girmekte, olmadı yasaklar getirip doğrudan güvenlik güçlerini sahaya sürerek işçilerin hak istemlerinin önüne geçilmez setler çekmektedir. Bugün dünyada ve ülkemizde artık işleri kapitalistler böyle yürütmekte, böyle yürütürken de hiçbir konuyu kendine dert bile edinmemektedir.
Şöyle bakarsanız Hendek’teki havai fişek fabrikası sonuçta adıyla sanıyla böyle bir fabrikadır. Ülke için stratejik hiçbir değeri daha bulunmadığı halde bu fabrikanın denetiminden tutun da alınması gereken tedbirlere kadar alınmaması için iktidarlar doğrudan devredeyse ve hatta denetleme yapılacağı tarihler fabrika sahiplerine önceden bildirilecek kadar ileri gidiliyor, alınmayan tedbirlere karşın fabrikanın harıl harı işlemesine göz yumuluyorsa artık gelinen noktayı uzun uzadıya tartışmanın bile önemi yoktur.
Bir düşünün fabrikada daha önce de pek çok patlama olmuş, kimsenin aklına ne tedbir gelmiş ne de bu fabrikanın işleri yoluna koymazsa ruhsatının iptali düşünülmüş üretime de korona virüs tehlikesinin en yüksek olduğu zamanlarda bile kesintisiz devam edilmiştir. Sonuçta iş varacağı yere varmış 7 işçi patlamada yaşanı yitirirken 174 işçi yaralanmış, üstelik bu can kaybına 3 askerimiz de eklenerek adeta olayın üstüne tüy dikilmiştir.
Yaşananlara baktığımız zaman olay günü MUSİAD moral yemeği veriyor zaten patron beyefendi de MUSİAD’ın Sakarya Şube Başkanı. Üstelik bu yemeğin verilmesini isteyen hepimizin tepesinde güç gösterisi yapan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın olduğu söylendi.
İşte bu fabrikanın patronunu yaşadığınız sürece hiç unutmayın. Neymiş efendim fabrikaya uğramaya bile zamanı yokmuş. Arada sırada uğrarmış ve orada müdürdü, mühendisti, iç güvenlikçiydi ve hatta işçiydi kim varsa patlamanın da sorumlusu onlarmış. Bunlar var ya bunlar işçilerin eti ve kanıyla beslenenlerdir. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de üstüne üstlük suçu çalışanların üstüne atmazlar mı işte bu konu insanı çıldırtıyor. Gerçi bugüne kadar hangi olay yaşandığında suçlu çalışanlar ilan edilmedi diye sormak gerekiyor? Bizler de soruyoruz. Demek siz gerekli tedbiri alacaktınız da işçiler ve çalışanlarınız mı önledi bay patron? İnsanların ölümüne sebep siz ve sizin gibilerin kazanma hırsıdır. Kanlı katil sitemdir sistemin ballı böreğini mideye indiren sizlersiniz sizler. Yoksa üç kuruşa çalıştırdığınız işçilerin ne hükmü var ki patlamada da bir hükmü olsun?
Bir acayip durum daha var. Jandarma İçişleri Bakanlığı’na bağlı ya oh ne âlâ askerlerimizi de istedikleri gibi patron sisteminin emrinde kullanabiliyorlar. İmha edilmesi gereken ne varsa yerinde imha edilmesi gerekirken kamyonla artık nereye götürülüyorsa askerlere taşıtılmaya kalkışıldı. Sonra ne oldu patlama ile birlikte 3 asker ve kamyon şoförü de yaşamını yitirdi. İçişleri Bakanı öyle rahat ki kabul edilemez bir rahatlık bu. Hem askerleri patronun yarattığı ölüm cehennemini temizlemekle görevlendiriyorlar hem de ölümlerine neden oluyorlar fakat her şey olağan. Böyle bir durumda içişleri bakanı yerinde kalamaz, kalmamalıdır. Hele karşımıza geçip hiç konuşmamalıdır hiç.
Nolmuş? Fabrikanın ruhsatı ve imar izni iptal edilmiş. Vallahi insanın sorası geliyor acaba ruhsatı var mıydı, varsa gerçek anlamda bir ruhsat mıydı sizce? İmar’a gelince; inceleyin altından ne Çapanoğlu çıkacak göreceksiniz kesin.
Yoksa CHP’nin verdiği araştırma önergesi niye AKP ve MHP oylarıyla iptal edilsin değil mi?
Sonuç; günümüzde iflas eden bir sistem var. İşte bu sistemin iktidarını sopayla devam ettirmekten başka bir yolu da yok.
Bu yüzden de sistemin karşısına bizler de sosyalist sistem isteği ve kararlılığı ile çıkmalıyız ki sopadan dayak arsızına dönmüş olanlar da bir an önce emeğin yüce değerleri bayrağının altında yer alabilsinler.
Yoksa havuç mavuç kalmadı ellerinde ama sopa gani…gani…