HDP NİN TARİHİ ÇIKIŞI ve YOLUN SONU

Yazan: Turgut Koçak 28 Ekim 2013

Dün konu ile ilgili olarak bir değerlendirim yazısı yazdım. Bu yüzden de aynı konulara bir daha dönmemek koşulu ile konuya bugün de eğilmek istiyorum. Yazıma değerli bir arkadaşın mizahi bir yaklaşımla dile getirdiği sözlerle devam edeceğim. Recai Ulutaş, konu ile ilgili şunları yazmış:

“İşçilerin birliği ve halkların kardeşliği” adına yeni bir “ilaç” sürüldü piyasaya. HDP..!

Her derde deva..Emek sömürüsü mü var, iç bir HDP anında sihhattesin..Kürtler ve diğer ezilen halklar özgür değil mi..Al üç öğün HDP zaten özgürsün.! Çevre meselesi ya da ne bileyim kadın sorunu mu var; HDP anında sıfırlar..!

Oh ne ala ne mutlu bir hayat..

Aslında “HDP İlacının tarifesi” pek de yeni sayılamaz..İşte küçük burjuvazinin proletarya ya ve Marksizm’e güvensizliğinin en son durağıdır HDP..

Tabi ki küçük burjuva solumuzun bir de güce tapımcılığının eseri…..

İşte böyle yeni bir çıkışla politik yaşamımıza mecliste milletvekilleri ile temsil edilen bir parti daha katılmış oldu. Aşağıda vereceğim Abdullah Öcalan’ın gönderdiği mesajını okuduğumuz zaman bu partinin nasıl bir parti olacağını anlamakta bundan böyle zorlanmayacağız. Öcalan’ın mesajı şöyle:

“Değerli kongre bileşenleri öncelikle hepinizi selamlıyor sarf ettiğiniz emeğin demokratik Türkiye’nin inşasında yüksek bir değer oluşturduğunu bilmenizi istiyorum. Kürt özgürlük hareketinin yükselişinde ve devamındaki değerleri Mahir’lerden almış olmasına ve onların isyanı devam ettirdiğine vurgu yapıyorum. Kürt özgürlük hareketi Türk ve Kürt halkı ile birlikte diğer bütün halkların birlikte mücadele özlemini Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemesi’nde bile inatla dile getirmiştir. Halkların birlikte ve bir arada ortak mücadelesini geliştirerek özgürlüğe varacağını savunan Türkiyeli yoldaşlarımız Kemal Pir, Hayri Durmuş ve Mazlum Doğan’ın anılarının bu kongrede yaşam bulacağına inanıyorum. HDP oluşumu mücadele tarihimizde Haki Karer’in şahadetinden sonra aldığımız partileşme kararı kadar tarihsel öneme sahiptir. HDP ortak demokrasi mücadelemizde önemli bir tarihsel sapağı işaret etmektedir.

Yürüttüğümüz mücadelede yılların deneyiminin kaçınılmaz olarak radikal demokrasiye evirileceği elitist ve konformist siyaset anlayışının terk edilerek, tabanı ve halkı esas alarak ortak örgütlenmeyi ikame edecek birikim ve enerjiyi kendinde görmelidir. 71 devrimciliği devlete isyan devrimciliğiydi. 40 yıllık isyandan sonra devletle müzakere önemlidir. Zira devrimci mücadeleler ancak nitelikli bir müzakere süreci ile kalıcı bir şekle dönüşebilir. Söz yetki ve karar mekanizmalarının sokak, mahalle ve kent meclislerine evirileceği yeni deneyimi ve demokratik katılımcılığı esas alacak Türkiye gerçekliğinde büyük rol üstleneceği aşikârdır. Bu itibarla hep omuzlarımda hissettiğim bu tarihsel emaneti yeni bir anlayış ile sizlerin üstlenmesi ve yükseklere taşıması dileğiyle kongrenizi kutluyor üstün başarı dileklerimle devrimci selamlarımı gönderiyorum.”

Abdullah Öcalan solun yüreğini hoplatacak bir girişle; “…Kürt özgürlük hareketinin yükselişinde ve devamındaki değerleri Mahir’lerden almış olmasına ve onların isyanı devam ettirdiğine vurgu yapıyorum.” diye başlamış. Sonuna doğru ise; “…71 devrimciliği devlete isyan devrimciliğiydi. 40 yıllık isyandan sonra devletle müzakere önemlidir. Zira devrimci mücadeleler ancak nitelikli bir müzakere süreci ile kalıcı bir şekle dönüşebilir.” diye devam etmiş ve “…Bu itibarla hep omuzlarımda hissettiğim bu tarihsel emaneti yeni bir anlayış ile sizlerin üstlenmesi ve yükseklere taşıması dileğiyle kongrenizi kutluyor üstün başarı dileklerimle devrimci selamlarımı gönderiyorum” diye de bitirmiş.

Burada mesajın an canalıcı noktası neresi derseniz, söyleyeyim; Mahir’in isyancı devrimciliğine vurgu yapılan ve bugünün devrimciliğinin de nasıl olması gerektiğinin çıkarımının yapıldığı yerdir. Çünkü anlaşıldığı kadarıyla isyan meselesi bitmiştir. Yerini ise devletle müzakere almıştır. Haydi Öcalan’ın hakkını yemeyelim; Öcalan devletle müzakere sözünün eleştiriye uğrayacağını bildiği için “nitelekli bir müzakere” diyerek bu anlayışı savunmak zorunda kalacaklara biraz kolaylık sağlamış. Bizler de kolaylık sağlanan kimselerle tartıştığımız zaman ne alengirli sözler duyacağız ne alengirli sözler. Hep birlikte yaşayıp göreceğiz.

Şimdi HDP’yi oluşturan bileşenler eğer kendilerine sosyalist diyorlarsa bu yaklaşımı bence ciddiye almalıdırlar. Birincisi devlet konusunu yeniden ele almalılar bu işi nasıl gördüklerini açık etmelidirler. İkincisi iktidar sorunudur ki, sanırım iktidarın alınması “nitelikli bir müzakere” yoluyla olacaktır diye düşünülmediğine göre öyle sanıyoruz ki, devletten “nitelikli müzakere” yoluyla yeni yeni kırıntılar koparılacağı düşünülmektedir.

Uzatmayalım dağ bir fare daha doğurmuştur. Dün yazdık, bu girişim de solun ve sosyalistlerin tasfiye girişiminde öteye bir şey olmayacak, Recai Ulutaş’ın ilaç olarak dile getirdiği şey de sanırız her derde reva aspirinden başka bir ilaca işaret etmeyecektir.

Bu girişime bol aspirinli başarılar diliyorum.

Yolunuz Mahir’in isyancı yanı değil ama bundan sonra Abdullah Öcalan’ın bulduğu “nitelikli bir müzakere” yoludur ve de inanın yolunuz çok açıktır çok!