HDP VE TARİHİ ÇIKIŞ!?

Yazan: Turgut Koçak 27 Ekim 2013

HDP’nin bugün merkez kongresi yapılıyor. Bu kongreye atfen ilginç görüş ve yazılarla karşılaşıyoruz. Bunlardan en önemlisi de, Özgür Gündem gazetesinde manşetten verilmiş haberdir.

Demokrasi güçleri, HDP’yle tarihi bir çıkışa hazırlanıyormuş. Peki, kimmiş bu tarihi güçler? Özgür Gündem gazetesinin birinci sayfasında bu tarihi güçler şöyle sıralanıyor: Müslümanlar, Aleviler, Süryaniler, Êzedîler, Kürtler, Türkler, Ermeniler, Araplar, Lazlar; emekçiler, sosyalistler, kadınlar, LGBT bireyleri… Anadolu ve Mezeopotamya’nın kadim tolulukları.

Ne güzel bir ajitatif sıralama değil mi? Hem de bu sıralamaya evet çekenlerin önemli bir bölümü de sözümona sosyalistlerden oluşuyor. Bu muhteremler kendilerini öylesine kaptırmışlar ki, talimatlı isteklerin bir gün peşinden böyle koşuyorlar, bir başka gün de şöyle koşarak şaşkınlık üstüne şaşkınlık yaratmayı gözlerimizin içine bak baka bir güzel sürdürüyorlar.

Sol ve sosyalist anlayışları daha iyi kavramak ve kavratmak için küçük bir ayrıntı ekleyelim yazımıza. Biliyorsunuz; Bakunin anarşistlerin babasıdır. O kişi ki anarşist görüşlerin burjuva görüşler olduğu ve de ne zaman nasıl davranacakları belirsiz olduğu için Enternasyonalden atılmış kişidir. Bakunin, yeni planlarını konuşmak ve yeniden enternasyonale girmek için Marks’la buluştu. Aralarında konuşmanın özeti şöyledir. Bakunin, Kuzey Slavlara karşı ezilen Güney Slavları örgütlemekten ve devrim ateşini tutuşturmaktan söz eder ve ne büyük bir çıkış gerçekleştireceklerini söyler. Marks’ın yanıtı ise kısa ve özlüdür. Marks, “devrimi halklar değil, sınıflar yapar” der ve gönderir yanından Bakunin’i. Bakunun’in sonraki maceraları ise bellidir.

İkincisi ise işçi sınıfının yüce öğretmeni Lenin’e aittir. Lenin’in özlü sözü ise şöyledir: “Kim ki, işçileri, emekçileri etnik kökenlerine ve inançlarına göre böler parçalar karşı devrimcidir.”

Şimdi bu iki değerli işçi sınıfı öğretmeninin görüşlerinden yola çıkarak HDP ile tarihi “çıkışı” irdelersek nasıl sonuçlara varırız acaba? Bir kez yukarıda bir güzel sıralanan etnik ve inanç toplulukları tam da Bakunin’in sözleriyle birebir örtüşüyorsa, Marks’ın sözünü ettiği gibi devrimi halklar değil, sınıflar yapacaksa amaçlanan bu tarihi çıkışın yolu sizce nereye çıkar acaba? Sözümüzü sürdürelim; Lenin’in dile getirdiği gibi işçileri ve emekçileri, etnik kökenlerine ve inançlarına göre parçalamak, bölmek karşıdevrimcilikse HDP’yi ilericilerin, devrimcilerin, sosyalistlerin önüne bir çıkış yolu olarak koyanların niyetlerini nasıl anlamamız gerekir dersiniz?

Bu tür çıkışların sonu yoktur. İçinde bol soslu burjuva görüşler barındırır ki, siz kendinizi zaman zaman karşıdevrimcilerle yanyana, ya da ne bileyim; dünyadaki güç dengelerini hesap eden ve de ona göre bir o kapitalist/emperyalist ülkeyle ya da bir başkasıyla birlikte politika sergileyenlerle birlikte yürüyor görürsünüz ki, bu birlikteliklerden de hep kaybeden ezici çoğunluğu oluşturan işçiler ve emekçiler olur. Söyledik, söylüyoruz. Bizler inanç ve etnik gruplara karşı düşmanca bir tutum almanın nelere mal olacağına hep işaret ettik. Ancak bu grupların kardeşçe ortak düşmana karşı mücadeleye çekilmelerinin bir tek yolu vardır o da geniş yığınları emek ekseninde buluşturmak. Yoksa her önümüze gelene mavi boncuk dağıtarak bir sonuca varılacağı düşünülüyorsa hem kendimizi hem de umut vermeye çalıştığımız geniş emekçi yığınları aldatıyoruz demektir. Eğer Anadolu’nun ve Mezopotamya’nın kadim halkları kardeşçe buluşacaklarsa bu yöntem ancak ve ancak emek ekseninde olabilir. Yukarıda inanç ve etnik grupları ve kimi cinsel eğilimleri alt alta sıralayarak bir çıkış gerçekleştirileceği söyleniyorsa ya bu anlayış kastidir ya da gerçekten karacahilliktir.

Abdullah Öcalan’ın görüşleri ve yürek sıcaklığı birilerini çarpabilir ve de onun her söylediği bir ayet gibi birilerinin katında kabul görebilir. Bu yüzden de Öcalan Diyarbakır’da geniş bir Müslümanlar konferansı düzenlenmesini emrettiğinde de birileri kollarını sıvayarak bu girişimlerden keramet aramaya kalkabilirler. Ancak sosyalistler bu gibi girişimlerin yolunun nereye çıkacağını iyi bilirler. Bilmeyenlerin ise ne sayılması gerektiğini kendilerine bırakıyor ve sözümüzü şöyle bağlıyoruz:

Ülkemizde sol ve sosyalist güçlerin tasfiyesi için neredeyse denenmedik yol kalmadı. Bu son girişimde bu yöntemlerden hiç kuşkunuz olmasın ki biridir.

BDP’nin koltuk değneği görevi gördüğü bu yeni örgütlenme de günü geldiğinde bir tuğla yığını gibi çökecek bu yolda emek verenlerin emeği de hiç kuşkunuz olmasın ki boşa gidecektir.