Yazan: Turgut Koçak 8 Haziran 2021
Türkiye bugüne kadar hiç görmediği şeyler yaşıyor. Bir iktidar düşünün ki döneminde yolsuzluk ve hukuksuzluk arşı alaya çıkmış. AKP ileri gelenlerinin kaç yerden maaş aldıklarına tanık oluyoruz. Öyle rakamlardan söz ediliyor ki akıl makıl alacak gibi değil. İhaleler, yolsuzluklar, vurgunlar, hırsızlıklar tepe yapmış. Kızılay’ı soyulmuş, yöneticilerinin ne yaptıkları belirsiz, savcıların yüzde yirmi beşi lüks araba kullanıyormuş. İthal edildiği söylenen fakat ne yapıldığı belirsiz tahıl ürünleri ortada yok. Arsa vurgunu AKP’li belediyelerin olağan işleri haline gelmiş, AKP’li belediyeler yurtdışına para karşılığında insanları gönderip aldıkları paraları cukkaya indiriyor, mafyası devlet yöneticileriyle el ele verip oraya buraya çöküyorlar. Özetle burada sayamayacağımız daha sayısız suçlar söz konusu ama ne AKP ve saray iktidarına bir yaptırım uygulanabiliyor ne de AKP bilmem neye dönüştüğü savıyla AKP’nin hakkında kapatılma davası açılabiliyor…
Bildiğiniz gibi HDP ülkemizde TBMM’de grubu bulunan bir parti. Seçimlere giriyor, belediye başkanlıkları alıyor, yüzde 13,’ü geçen bir oy oranı ile meclisin üçüncü büyük partisi konumunda.
AKP ve saray iktidarı artık ülkeyi yönetemiyor. Ekonomi çökmüş, kasadaki paralar Ali evlenmiş, Güllü gelin olmuş hesabı ortada yok. 128 milyar dolara ne olmuş ne bilen var ne de açıklama yürekliliği gösteren bir iktidar ama ülke baskı altında tutularak ne pahasına olursa olsun yönetilmek isteniyor. Halkın yokluktan, yoksulluktan, işsizlikten anası ağlamış, iktidar ise ara vermeksizin zam üstüne zam bindiriyor. Ekmeğe getirilen zamlarla uyanıyoruz.
İktidarın pili bittiği için sarılacağı hiçbir dal kalmamış elinde bulunan din ve milliyetçilik bu yüzden en önemli silahı haline gelmiş. Gerek AKP’nin gerekse MHP’nin bu yönde yaptığı siyasete de artık kitleler yüzünü çevirmiyor ama iki ortak tekeden süt çıkarmaya çok kararlı görünüyor bu yüzden de politikalarını HDP’nin kapatılması üzerine kuruyorlar. HDP’yi suç örgütüymüş gibi göstererek hem halkın gözünde prestij sağlayacaklarını hesap ediyorlar olsa gerekler hem de HDP’yi küçülterek Kürtlerden gelecek oylara konmanın peşindeler. Ancak daha önce olduğu gibi HDP’nin de üzerine bunca gidiliyor olması iktidarın hesaplarını boşa çıkarıyor bu da oldukça net olarak görülüyor.
İktidarın bu politikası HDP hakkında Cumhuriyet Savcılığı tarafından HDP’nin kapatılması için alel acele bir dava açılması gerçekleştiriliyor. Açılan bu dava eksik açıldığı ve yetersiz olduğu gerekçesiyle AYM tarafından geri çevrilince bu kez ikincisi hazırlanıp yeniden HDP’nin kapatılması için dava açılıyor. HDP’nin kapatılması için açılan davada da HDP’nin hesaplarından tutun da malvarlıklarının dondurulmasına kadar isteklerde bulunuluyor. Ayrıca 500 kişinin de siyasi yasaklı sayılması isteniyor.
Daha önce yazdık. İktidar ülkemizde kurulmuş olan ve mecliste temsil edilen HDP’yi yokmuş gibi görüyor ve hukukun özüne uygun davranmayarak ne zaman sıkışsa, HDP’yi hedef tahtasına koyarak buradan milliyetçilik yaparak parsa toplamak istiyor ve zaten emrinde olan yargıyı da harekete geçirerek milletvekilleri hakkında fezleke hazırlattırıyor, kimi milletvekillerinin milletvekilliklerini düşürtüyor. Yerel yöneticiler konusunda ise bugün HDP’nin elinde belediye kalmadı nerdeyse.
Bugün Sedat Peker’in açıklamalarından sonra ortalık toz duman değil mi? Bu yüzden de pek çok AKP’li suçlanmıyor mu? Niye bu olayları soruşturmak için savcılar harekete geçmiyor. Niye bir tek savcı çıkıp da adıyla sanıyla kendilerinden söz edilen ve suç işledikleri söylenen kimseler hakkında dava açmıyorlar? Bugün kadar Sedat Peker’le içli dışlı olanlar her şeyi unutmuşlar gibi kendileri sütten çıkmış ak kaşık oluyorlar da niye Peker, ne olacak canım suç örgütü lideri diye küçümsenerek sözüne itibar edilmemesi için AKP ve saray ileri gelenleri göbeklerini çatlatıyor? Yani böyle davranılarak AKP ve ileri gelenleri işin içinden sıyrılacaklarını düşünüyorlar. Neymiş efendim eğer AKP’nin de bu yaşananlarla ilgili hataları varsaymış gibisinden en ağır suç konumunda olan şeyler bile geçiştirilmek isteniyor.
Sonuç olarak HDP bu ülkenin kim ne söylerse söylesin, beğensin ya da beğenmesin 3’ncü büyük partisi. Böylesine kitlesel bir parti istenilse de tasfiye edilemez. Diyelim ki her tür hukuksuzluk işledi ve HDP kapatıldı. Ne HDP yolundan döndürülebilir ne de HDP’nin oyları azalır aksine daha da artar. Türkiye’de onca deney sahibi olmuş bu ülkenin sosyalistleri de bu anti-demokratik uygulamalar karşısında HDP’yi yalnız bırakmaz. Bırakmamalıdır da.
HDP ışık hızıyla kapatılsa, söylendiği gibi siyasi yasaklar getirilse malvarlığı da dondurulmuş olsa HDP bir şekilde yoluna devam eder. Biz sosyalistler de her zaman olduğu gibi haksızlığa uğrayanların yanında olur, faşizme ve gericiliğe karşı demokrasi mücadelesinde de birlikte davranırız.
Bir mafya grubu çıkacak ve eli silah tutan herkesin silah altına alınmasını savunacak. Bu yöntemle de insanları yaşamları ve her türlü yöntemle korkutacaklar AKP bu gibi çevrelere karşı gıkını çıkarmayacak ama diğer partiler gibi kurulmuş olan HDP bu ülkede politika yapamayacak öyle mi?
Yanılıyorsunuz çünkü her koşulda su akar kendi yolunu bulur.
Bu işin diyalektiği de budur.