Yazan: Turgut Koçak 3 Haziran 2015
Önceki gün Vatan Partisi’nin Hakkari Yüksekova’da seçim mitingi vardı. Bu mitinge koştura koştura giden Doğu Perinçek karşısında küçük bir topluluğu gördüğünde yüzü asıldı, karardı ve allak bullak olmuş bir görüntüyle bir konuşma yaptı.
Yaptığı konuşmada o da bu bölgeye giderdin gidemezdin üstünden bir şeyler söylediyse de, asıl görüntü Vatan Partisi’nin Hakkari milletvekili adayı olan kişinin miting platformu üstündeki haliydi. Sancılanmış gibiydi. Ne yapacağını, ne edeceğini bilemiyor, elleriyle oynuyor olmuyor, az sayıdaki kalabalığa bakıyor olmuyor, platform üzerinde geziniyor ne yazık ki o da olmuyordu. Sonra öğreniyoruz ki, bu kişi Vatan Partisi’nden istifa edip HDP’ye katılmış.
Acaba bu kişi miting alanına gelenlerin azlığından dolayı büyük bir üzüntüye kapıldı da bu yüzden mi istifa edip HDP’ye katıldı dersiniz? Bence değil. Bence bu işin içinde çizgisini yitirmiş bir Vatan Partisi anlayışı vardır. Tabi bir gün önce Vatan Partili olan, hatta milletvekili adayı olan kişi nasıl olabiliyorsa hop Vatan Partisi’nden HDP’ye geçebiliyor? Bu durumda eğer HDP o kişiyi partisine kabul etmişse Vatan Partisi ile aralarında ne fark vardır biri çıkıp izah edebilir mi?
Toplumu tam anlamıyla sürü yerine koyan, ideolojik çizgisi falan kalmamış, değerlerini bir kenara itmiş felsefesiz partilerin başına bu ve buna benzer olayların gelmesinden doğal bir şey olamaz. Eğer bizim partimiz Türkiye Sosyalist İşçi Partisi seçimlere girmiş olsaydı ve de orada Vatan Partisi’nin topladığı sayının yarısını bile toplamış olsaydı ne bizim moralimiz allak bullak olurdu ne de bizim adayımız yarım saat sonra partiden istifa edip tam zıddı bir partiye geçtiğini açıklardı. İşte Vatan Partisi’nin bize göre çıkışsızlığı budur.
Bilemiyoruz, belki de Vatan Partisi’nin adayı Vatan Partisi’ne kumpas kurup kötü duruma düşürmek istemiştir. Belki de Vatan Partisi’nin içindeki asker kökenli kişiler öyle bir istihbarat vermişlerdir ki Doğu Perinçek’e o da bu istihbarata kanıp Yüksekova’da miting yapmaya karar vermiştir. Haydi, karar vermiştir, gelen insanların azlığına bakıp moralsizliğe düşmek niyedir? Bütün bu soruların yanıtı kendi gerçeğinde gizlidir. Yukarıda da söylediğimiz gibi Vatan Partisi felsefesini yitirmiş bir partidir bu ve buna benzer olayları yaşamaktan da kurtulamayacaktır.
Vatan Partisi’ni bu kadar allayıp pullayıp şu kadar oy alır, baraj bizim için sorun değildir gibi atmasyon sözlerle kendi taraftarlarını şişirenler 8 Haziran sabahı bir hüsrana uyanacaklardır ki, bu hüsrandan en çok zarar görenler de kandırıldıklarını düşünen gençler olacaktır. O gençler ki, Vatan Partisi sürecine gelinceye kadar ilerici, devrimci, sosyalizan sözlerle coşkulandırılmış, Denizlerden söz edilerek ülke bağımsızlığı ve Amerikan karşıtlığı sanki bu partinin başat çizgisiymiş gibi sunularak bir başka algı yaratılmıştır. İşte bu algıdır ki, HSYK’ya ‘YARGIDA BİRLİK’ adı altında seçilen yargıçlara sapına kadar ATATÜRKÇÜ diyecek kadar partinin görüş uzaklığını sıfıra kadar çekmiştir. Sonuca baktığımız zaman HSYK’ya seçilen yargıçlar bir de baktık gördük ki, yargıç ve savcıların türban takabilecekleri yolunda kararı alıvermişler. Gerçekte olup bitenler eşeğin boyanıp sahibine satılmasından ibarettir ama ne yazık ki, bu durum; hâlâ Vatan Partisi’nin içinde yer alan gençlerin de kararlılıklarının ve özverilerinin sömürülmesinden ibarettir.
Aslına bakarsanız şaşırmıyoruz. Asker kökenli bir aday Aydın’da konuşuyor ve kendisine sorulan soruları yanıtlarken ne kadar inançlı bir adam olduğunu anlatmak için Doğu’da komutanlık yaptığı dönemde ne yaptığından söz ederek sorulan soruyu da yanıtlamış oluyor. Komutan’ın yanıtı şöyle; “Operasyona çıkmadan önce Ayetül Kürsi duasını okur, Allah’ım bana şehitliği nasip eyle diye dua ederdim.” Dozu biraz az bir dincilik ama yine de şu AKP dincilerini pek aratmıyor.
Eğer bu kişi Mustafa Kemal’in askeri olsaydı hiç böyle der miydi? Sorulan bu soruya en fazla biz dinle politikayı karıştırmıyoruz der çıkardı işin içinden.
Şimdi bunları niye söyledim diye soruyorsanız; Vatan Partisi’nin gerçekte ortaya getirilmiş bir karışık olduğunu söylemek içindir. Ne derler halk arasında? Doğru söyle canımı ye. Vatan Partisi çok güçlüymüş imajı yaratmak sevdasından öte bir şey olmadığı için hem kendilerini hem de bu partiye inanan içten insanları kandırmaktadır. Yoksa bir parti çürüğü, çarığı içine niye doldursun ki?
Şurada seçimlere 4 gün kaldı. Vatan Partisi ki, ta başından bugüne kadar sürekli olarak CHP’ye çatıp oy istedi. Felsefesiz olduğu için de başı kesik tavuk gibi işine nasıl geliyorsa öyle konuşuyor ve de gelişigüzel çırpınıp duruyor. İşte bu yüzden AKP’nin iktidardan gönderilerek faşizme geçit verilmemesi ile yakından uzaktan ilgisi yok, hatta fazladan AKP’ye katkı bile sunmaktadır. Bu yüzden de Vatan Partisi’nin sözlerine kanılmamalı ve bu partiye oy vermeyi düşünen yurttaşlar bu partiye oy vermemelidir.
Bir de kendilerini aydın sanan aydın olmaları kendilerinden menkul kişiler dolaşıyor ortalıkta. Onlara göre HDP’nin barajı geçmesi için CHP’liler HDP’ye oy vermeliymiş. Eğer HDP barajı geçemezseymiş milletvekilleri AKP’ye gidecek işler çok daha kötüye saracakmış. Bunları geçiyorum. Bu tür insanlar her dönem çıkıyor. Bir de CHP içinde aman şu baraj altında kalmasın burada oyumuzu MHP’ye verelim, aman AKP’ye yaramasın oyumuzu HDP’ye verelim anlamında toplum mühendisliğine soyunan çokbilmişler var. Bu türler gerçekte AKP’nin iktidardan gönderilmesi ve Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünde tehlikeli birer engeldir. Bu yüzden yurttaşlar bu sözlere kanmamalı 7 Haziran 2015 günü gidip AKP faşizmine geçit vermemek için CHP’ye oy kullanmalıdır. Kullanmalıdır ki, 8 Haziran günü Can Dündar’a ağırlaştırılımış müebbet, müebbet ve 42 yıl ceza biçen külliyede oturan kişi daha fazla sesini çıkaramasın. CHP’nin diğer vaatlerini geçtim salt bu yüzden bile inanın değerli yurttaşlar; CHP’ye oy vermek yeter de artar bile.
HDP’ye gelince; HDP’nin barajı geçme potansiyeli yok değil var.
HDP’de hesabını iyi yapmalı ve AKP’ye gidecek oyları kendisinde toplamak için bir atılım yaparak bileğinin hakkıyla barajı geçmeli.
Bu başarıya da bizlerin hiç mi hiçbir diyeceği olmaz, olamaz…