HAŞMETMEABLARI BUYURDU Kİ…

Yazan: Turgut Koçak 23 Aralık 2014

Recep Tayyip Erdoğan sürekli konuşuyor. Konuştukça da toplum içinde yeni tartışmaların açılmasına neden oluyor. Biliyorsunuz muhterem doğum kontrolüne karşıdır. Daha önce en az üç çocuk doğurulmasını buyurmuş, kadınların bizim kaç çocuk doğuracağımıza karışamazsınız tepkisiyle karşılaşmıştı. Yine aynı konuyu açtı ve genç nüfusun öneminden, üretimdeki yerinden söz ettikten sonra sayıları yukarı doğru çekmeye başladı. En az üç dedikten sonra dördüncü çocuğun bereket olduğu fetvasını da verdikten sonra daha fazla çocuk doğurulmasının ise ucunu açık tuttu.

Doğrudur, bir ülkenin genç nüfusa sahip olması aynı zamanda o ülkenin daha hareketli ve dinamik olmasında etkendir etken olmasına ya, insan dönüp bizim ülkemizde gençlerin durumuna bir bakmaz mı? Gençlerimiz doğru dürüst eğitim almak istiyor, olanaktan yoksun, haydi aldılar diyelim onların çektiklerini insan yüreği kaldırmaz. Eğitimini tamamladı bu kez de iş bulamamakla karşı karşıya. Sınava giriyor sınav kazanıyor ya siyaseten sıra kendisine gelmiyor ya da gençlerimizin işe yerleştirilmesi için kadro açılmıyor.

Genç nüfusa bu denli hevesli olan Haşmetmeab Hazretleri nasıl oluyorsa gençlerden azrailden korkar gibi korkuyor. Onlar hak istediler, hemen üzerlerine polis sürülerek artık Allah ne verdiyse gaza, suya boğulup dayaktan geçiriliyorlar. Ha darbe yaptılar ha yapacaklar düşüncesi ile terörist ilan edilip haklarında uyduruk davalar açılarak gençlerimiz ya içeri atılıyor ya da mahkeme önlerinde süründürülüyorlar.

Gerçi Haşmetmeablarının kastettiği gençlik öyle hakkını, hukukunu arayan, özgürlüğüne düşkün, ülkesini seven, eşitlikten ve adaletten yana gençlik değil, muhterem gençliğin dindar ve kindar olmasını istiyor. Onun arzuladığı gençlik aslında böylesi gençlik. Onun istediği gençlik daha ana okullarından başlayıp dini iyice ezber etmiş, geleceğini İmam Hatip Okulları’nda gören, kendisine kul köle hale getirilmiş, biat kültürü ile bir güzel kafası ütülenmiş gençliktir ya neyse. Ondan sonrası kolay. Bu gençleri bir de beyaz kefen giydirip “Öl de ölelim, vur de vuralım” bağırtıları ile sokağa indirdi mi işte o zaman keyfi beyde olmayacak. Yoksa Recep Tayyip Erdoğan gençliği ne yapsın. Gençlik öyle kolay kolay her denileni doğru diye kabul etmez. Doğası gereği ülke sever, eşitlikten yana, adalet duyguları henüz aşınmamış olduğu için gençlik bunlar için çok tehlikelidir çok. Bu yüzden de kendilerine bağlı, düşünmeyen, eleştirmeyen bir geçlik amaçladıkları da bilinen bir şey. Bu kadar İmam Hatip Okulu durup dururken açılmadı ya. Haşmetmeabları gibi dünya görüşüne sahip bir partinin arka bahçesi olacak İmam Hatip Okullarında gençlik yetişecek ki, sokak hakimiyeti de elde tutulabilsin.

Deniliyor ki, Recep Tayyip Erdoğan konuşuyor, akasından da herkes onun belirlediği gündem üzerinden oyalanıp duruyor, asıl gündemi biz belirlemeliyiz. Doğrudur, madem gündemi belirlemek istiyorsunuz elinizden tutan mı var, çıkın belirleyin. Hem böyle deyip de hem de aynı şeyleri konuşanlara da doğrusu şaşırmamak elde değil. Bugün AKP iktidarının ve Recep Tayyip Erdoğan’ın dile getirdiklerini konuşmak ve boşa çıkarmak için politika yapmak az şey mi? Adamlar temel değerlerimize değin değişiklikler gerçekleştirerek İslami faşist bir yönetim kurma peşindeler. Bunların ağzından çıkan her sözde bu amaca yönelik söylenmiş sözler. İşte bu yüzden AKP iktidarı elbette köpeksiz köyde deyneksiz gezer gibi gezmemeli, bunlara karşı yoğun bir mücadele verilmeli ki, kazın ayağının öyle olmadığını görüp bozguna uğratılabilsinler. Yoksa yarın gerçekten de geç olacaktır.

Sol çevrelere baktığımız zaman hemen herkes birlik olmaya bir hevesli bir hevesliler ki değmeyin gitsin. İşçi Partisi vatan kurtarma adı altında sağcısını solcusunu aynı bayrağın altına çağırıyor. Ne yapmışlar? Yapılan çağrıya 100’ün üzerinde aydın imza koymuş. İmza koyanların sayısı da her geçen gün artıyormuş. Telefonla arayanlara yetişemez olmuşlar. Niçin? Sağcısını solcusunu bir araya getirip politik bir odak yaratmak için. Yürür mü derseniz; elma ile armudun toplanıp toplanmayacağını düşünün ve siz karar verin artık. Ama bu gibi çevrelerin kafa bulandırmaktan öte bir etkilerinin olmayacağını da hep birlikte göreceğiz derim o kadar.

Bu çevreler kendilerine çekilen operasyonu bile salt Gülen Cemaatine bağlayıp Recep Tayyip Erdoğan’ın iradesini göremedikten sonra bunlardan ne hayır gelir ki? Asker kökenli İşçi Partisi Genel Başkan yardımcısı önceki gün konuşuyor. Tek ortak noktaları Atatürk’müş. Hoş, İşçi Partisi’nin Atatürkçülüğü de hülle ya neyse. İşte bu ortak noktada sağcısı solcusu toplanacak iktidar olacakmış. İşçi Partisi’nin dünden bugüne rotasını bir inceleyin hangi düşüncede ne kadar içtenliklidir ya da değildir görmekte zorlanmayacaksınız. Sınıf mücadelesi öyle bir tarafı düşman görüp diğerlerini dost görerek yürütülmez.

Sınıf mücadelesinin tarafları vardır o taraflar da üretimdeki yerlerine göre ve mülkiyet tanımlamasına uygun olarak yapılır. Yoksa patronların işçilere zaman zaman aynı gemideyiz gemi batarsa hepimiz batarız diyerek işçilerin sömürüye boyun eğmeleri için laf ebeliği yapmaları gibi İşçi Partisi de laf ebeliği yaparak sağcısı ile solcusu ile herkesi aynı gemiye çağırıyor. Ben söyleyeyim, bu gemi yüzmez su alır. Tehlike büyüdüğü andan itibaren de ilk önce bu gemiye çağrılan solcular suya atılır.

Demek ki neymiş?

Elinizde doğru dürüst bir sınıf pusulası olacak.

Yoksa varır varır duvara toslarsınız ki, ortalık Niyazi’den geçilmez, Niyazi’den.