HAŞHAŞİLER

Yazan: Turgut Koçak 15 Ocak 2014

Hasan Sabbah’ı bilir misiniz?

Hasan Sabbah yalçın bir dağın tepesindeki bir adam. Kartal yuvası bir kalede otururmuş. Alamut kalesinde. Krallıkları deviren adalet dağıtan, dehşet saçan bir adam. O zamanın Selçuklu Sultanı Selahattin bu Hasan Sabbah’ın peşine kelle avcılarını göndermiş. Hasan Sabbah’ın kellesini istemiş. Gel zaman git zaman Hasan Sabbah’ın elçisi Sultana gitmiş saraya. Elçi gelmiş, Demiş ki, “Sultana bir lafımız olacak.” Sultan, “Buyur söyle” demiş. Elçi bakmış şöyle bir, demiş ki, Bu kalabalıkta olmaz." Sultan kalabalığı göndermiş. Elçi demiş ki, “bu korumalar da gitsin lafım sana” demiş.

Sultan iyice merak etmiş korumaları da göndermiş. O zaman elçi sultanın yanındaki iki kölemen korumaya bakmış. Demiş ki, “Onları da gönder.” Sultan demiş ki; “Onları göndermem, onlar benim oğullarım, en çok onlara güvenirim. Biz üçümüz bir kişiyiz” demiş. “Hadi söyle yahut ta git.” O zaman elçi o iki kölemen korumaya dönmüş demiş ki; “size kılıçlarınızı çekin ve hükümdara kıyın desem ne yaparsınız?” İki adam tereddüt bile etmemiş, “Emrin olur” demişler. Bunun üzerine elçi arkasına bile bakmadan çekip gitmiş. Ertesi gün Sultan Selahattin, Hasan Sabbah’ın peşine gönderdiği kelle avcılarını geri çağırmış.

Bu öyküyü anlattıktan sonra dönelim Cemaat AKP çatışmasına. Anladığımız kadarıyla Recep Tayyip Erdoğan kendisine saldırının nereden geleceğini şaşırmış durumda. Bu nedenle de Cemaati Haşhaşilere benzemekle suçluyor. Cemaatçilerin Hasan El Sabbah’la küçücük bir benzerliği yok bizce. Ancak bu benzetmeyi dikkate almak gerekiyor. Niye derseniz korkudan haritası pusulası şaşmış birinin Türkiye’yi yönetmeye kalkması düşünülemez, düşünülmemelidir de. Çünkü bu saatten sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın hem ne yapacağı belli olmaz, hem de ehliyeti sorgulanır.

Bugüne kadar ülkeyi har vurup harman savurarak yönetirken Recep Tayyip Erdoğan Cemaate karşı gıkını bile çıkarmamıştır. Ne zaman bakanları ve en yakınındakilerin akla durgunluk veren yolsuzlukları ortaya çıkmıştır işte tam da o zaman Cemmaat duvarına tosladığının ayırdına varmış ve dünkü AKP Grubu’nda en talihsiz konuşmalardan birine daha imza atmıştır. Ortaya çıkan yolsuzluklar için bir şey söyleyemeyen Başbakan manidar sözcüğüne takmış kafayı ne suçlama yapılırsa yapılsın “manidardır” deyip çıkıyor işin içinden.

Van’da başlayan, Kayseri, Kilis Gaziantep ve Adana’da sürdürülmüş olan El Kaide’ye yönelik operasyonlar bile Recep Tayyip Erdoğan ve tayfasına yapılmış sayıldı. Bu nedenle operasyonu yürüten emniyet görevlileri görevlerinden alınıverdiler. Neymiş efendim El Kaidecilere karşı operasyon yapılmış ve bu operasyon valilere bildirilmemiş. Sayın Recep Tayyip Erdoğan operasyonda adı geçen kişilerden biri sözümona Umre’ye gittiği içip paçayı kurtarmıştır. Eğer senin valine bilgi verilseydi bugün gözaltına alınanların hiçbirisi gözaltına alınamaz, doğru Suriye’ye kaçarlardı. Sanki bunu bizler bilmiyoruz. Aynı teraneyi yinelemenizin nedeni çok açık. Olmadık bir kişi tutuklanır da ipin ucu size kadar uzanır diye korkuyorsunuz. Ne yazık ki, gerçek de budur.

Bu operasyonlarda adı geçen bir de İHH’cılar var. İşte bu İHH’cılar eliyle bölgemizde olmadık dolaplar çevrilmekte, Suriye’deki katillere insani yardım adı altında silah, kimyasal gaz ve her türlü lojistik destek nasıl olmaktadır da verilmektedir? Ülkemizde kurulu herhangi bir dernek, vakıf ya da parti böyle bir görevi yerine getirebilir mi? Getirirse bu suç değil mi? Suç olduğu için de bunların kulaklarından tutulup yargının önüne çıkarılması gerekmez mi? Deniz Feneri Davası’nı bu halk unutmadı. Şimdi de terör örgütlerinin her anlamda destekçisi konumunda olan İHH’yı korumaya alışınızı da unutmayacak. Çok tehlikeli sularda kulaç atıyorsunuz Sayın Başbakan. Suriye’ye ülkemiz üzerinden gönderdiğiniz kelle avcılarının suçlusu değil misiniz? Önümüzdeki günlerde bu kelle avcılarının ülkemizde neler yapabileceğini de mi kestiremiyorsunuz?

Şimdi korkuya kapılmış birilerini “Haşhaşiler” diye suçluyorsunuz. Bu yüzden de üstünüze esen rüzgardan bile kuşkulanıyor, önünüze gelenin kellesini istiyorsunuz. Anlaşılmıştır, size muhalefet edenlerin üstüne saldığınız kelle avcılarını çağırmaktan başka bir yolunuz da kalmamıştır. Yalnız Hasan El Sabbah’ın fedai örgütlenmesine sizin ne El Kaide, ne El Nusra, ne Müslüman Kardeşler Örgütü, ne de ÖSO’yu oluşturan hain sürüleri hiç mi hiç benzemiyor. Birisi; tarihte özgürülkler için savaşmış, öbürü insanlığı kul köle haline getirmek için kelle kesip ciğer yiyor. Gerçekler bu kadar ortada. Konuşmaya devam edin Sayın Başbakan. Nasıl olsa konuştukça batıyorsunuz.

Önemli bir not:

HSYK’nın yapısının tıpkı RTÜK gibi olmasını istemişsiniz.

Ne derler;

“kenarına bak bezini al.”

Sizin RTÜK’ünüze bakıyoruz da Anayasa değişikliği için önerdiğiniz partilerin güçleri oranında HSYK’ya üye vermeleri maazallah tam bir felaket olur.

RTÜK’ünüz felaket zaten…