HANEDANLAR

Yazan: Turgut Koçak 7 Ağustos 2015

Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmadan önce sıradan bir yurttaştı. Kendisini tanıyanların söylediklerine göre Kasımpaşa’da yırtık ayakkabı ile dolaşır, futbola meraklı olduğu halde top oynamak için doğru dürüst ayakkabı bile bulamazdı. Sonra ne oldu? Allah’ın kayırdığı sevgili kuluymuş ki, Allah ona “yürü ya kulum” dedi. O da merdivenleri öyle hızlı çıktı ki, bugün geldiği noktada devlet yöneticilerinin servet sıralaması yapılsa işin içine bir de görünmeyen servetleri girerse kesin birinciliği kimseye kaptırmaz. Oysa biz onu, yıllarca çocuklarını bile ta Amerikalarda eş dost yardımı ile okuttuğunu bilirdik. Ya da ne bileyim sıkıştığı zaman bu yönde kamuoyuna bir açıklama yapar çıkardı. Bu yüzdendir ki, üstü örtülen, zaman aşımına uğratılan, dokunulmazlığı olduğu için üzerine gidilemeyen sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden kalma 50’nin üzerinde hakkında yolsuzluk dosyası bulunmaktadır.

Diğer AKP’li, bakan, milletvekili ve belediye başkanlarını sayarsak günlerimizi alır. Sadece Kadir Topbaş’ı bile say say bitiremeyiz. Yani sizin anlayacağınız değerli dostlar; bu bezirgan takımı “bal tutan parmağını yalar” diye düşünmüş ve bal yalamaktan her birine bir haller olmuştur. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek ise bunların en önde gidenidir. 12 Eylül sonrası MHP’lilerin iyiliklerine mahzar olup orada burada çay ocağı zar zor işletirken bugün geldiği noktanın ne olduğunu aklınız alır mı acaba? Bülent Arınç bile kendisiyle takışmıştır da kendisine “Ankara’yı parsel parsel sattı” demiştir. Bülent Arınç bu, sonrası gelmemiş Recep Tayyip Erdoğan’dan aldığı talimatla sesini kısıp oturmuş, bir daha da bu konu ile ilgili olarak çıkıp da kamuoyuna tek söz söylememiştir. Yani hakkında dünyalık işlerle pek işi olmaz denilen Arınç; başkalarının arsızlığı, hırsızlığı karşısında susmayı bir marifet olarak belleyip kuzu kuzu bakan olarak görevini yapmaya devam etmektedir.

Rüşvetçi bakanları da geçelim. Çünkü onların içine düştükleri çukuru cümle alem bilmesine karşın işin ucu Recep Tayyip Erdoğan’a kadar uzanacağı için bu bakanlar AKP’nin oylarıyla Yüce Divan’a gitmekten kurtarılmışlardır. Bu konular gündeme geldiğinde hesap sormak için ter ter tepinen MHP ise yol değiştirmiş, AKP’yi iktidarda tutmak için akıl almaz yöntemlere başvurarak iz azdırmayı kararlıca sürdürmüştür.

Yani sizin anlayacağınız AKP’nin bakanından, milletvekiline, belediye başkanından, sıradan bir bürokratına kadar birçoklarının yazgıları değişmiş, her biri birer Karun olup çıkmışlardır. Bugün iktidar koltuğundan düşmelerine karşın, koltuğa yapışıp kalmışlarsa, bunda en önemli etken hiç kuşku yok ki battıkları yolsuzluk batağıdır.

Eskiden bazı zenginlerin nasıl zengin olduklarının öykülerini gazetelerden okur şaşar kalırdık, ne çalışkan adamlarmış diye. Öyle ya Vehbi Koç’umuz yoksul Ankara’nın kurtlu peynir satan küçük bakkalı değil miydi? Ya Sakıp Ağa’ya ne demeli? Sakıp Ağa ayağında çarık bile olmayan bir hamal parçasıydı o kadar. Tabi hakkında sayfalar dolusu öykü düzülecek daha başka bir sürü zenginimiz var. Bunların kendilerine sorarsanız gece gündüz çalışmışlar hepsi de alınlarının teriyle bugün akıl almaz servetlerin üzerinde oturmaktadırlar.

Sonra sıraya Anadolu’nun tefeci bezirganları girdi. Bunların kısa süre sonra tefeci bezirganlıktan ‘Anadolu Kaplanı" ünvanına terfi ettiklerini gördük. Bunların arkasında da iktidarın bir kulpundan tutan dinci-imancı partiler oldu daha çok. Şimdilerde Müstakil mi yoksa Müslüman mı İşadamları derneğinde kümelenmiş bulunuyorlar. Aslında yandaş basın bunların yaşamına da el atmalı, halkımız bunların da ne büyük yoksulluklar içinde bu noktaya kadar gelmelerinin öyküsünü öğrenmeli ve bunlara da birer maşallah çekip bilmem kaç yıl daha düşe yatmalı ki, soygun, vurgun kazasız belasız sürdürülebilsin.

Uzatmayacağım. Dünün donsuz Nihat’ı bugün Ekonomi Bakanı olmuş. Valla insanın bir şeyleri olacağına ya donsuz olması daha iyi olmalı ki, Donsuz Bakan Nihat Zeybekçi boğazda 11 milyon liraya bir yalı sahibi olmuş. Üstelik bu yalı ile ilgili imar mimar hak getireymiş. Arsa tapusu ile yalı. Allah bir insana başka türlü nasıl yürü ya kulum diyebilir ki?

Ülke işçisine, emekçisine, emeklisine gelince zırnık vermemek için hop oturup hop kalkarsınız, iş kendi vurgununuza gelince size Arınç’ın dediği gibi “Allah verdikçe verir”

Ne diyelim, ülkeyi harabeye çevirdiniz yetmedi. Kan gölü haline getirdiniz her şey nasıl olsa vatan için yapılıyor, vatan sağolsun dediniz.

Satmadık bir şey bırakmadınız, hepiniz Karunsunuz.

Öyle şişmiş öyle şişmişsiniz ki içi çürük bin yıllık çınara dönüşmüşsünüz.

Cürümünüz büyük ama hükmünüz bir fiskelik kadar var yok.

Bekleyin nasıl olsa o fiske de gelecek…