Yazan: Turgut Koçak 26 Haziran 2015
“…
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!”
Sağlık Koleji’nde öğrenciyken Edebiyat öğretmenimiz Sıdıka İlhan bize sık sık Tevfik Fikret’in Han-ı Yağma şiirini okutturur, anlamı üzerinde durarak ülkeyi yalayıp yutanlar için örnek olarak gösterirdi. Sıdıka İlhan iyi bir Atatürkçüydü. Ben sosyalist görüşleri savunduğum için beni aşırı bulur benim şiirle ilgili doğru saptamalarıma ise bir şey demezdi ama yine de bana fazla yakınlık göstermezdi. 1970’li yılların ortalarında sonra ise Atatürkçü görüşlerini korumakla birlikte okuldaki TSİP’e gelip giden öğrencileri özellikle koruduğunu öğrendiğimde şaşırmadım desem yalan olur. Ancak şaşılacak bir durum da yoktu aslına bakarsanız. Çünkü toplum o dönemde neredeyse ortasından ikiye bölünmüş, Sıdıka İlhan öğretmenimizde tavrının soldan yana koymuştu.
Kuşkusuz Sıdıka İlhan’ın bu seçimi bir rastlantı değildi. Öğretmenimizin kuşağı Atatürkçü okullarda yetişmiş oldukları için temiz idealleri olan kimselerdi. Okulumuz yatılı okul olduğundan liselere nazaran bu gerçeği bizlerin görmesi çok daha kolaydı. Çünkü sürekli olarak iç içe sayılırdık. Bir başka deyişle aile bireyleri gibi. Öğretmenlerimiz çoğunlukla okulun araç ve gereçlerini korur, fazladan yanan bir ampule bile dikkat eder gider kapatırlardı. Okulda yiyecek israfın konusunda da oldukça titizdiler. Onlara göre okulumuzun bütün gereksinimlerini bu yoksul halk karşılıyordu, onlara daha fazla yük bindirmek insanlık değildi. Onların gerçeğinde vurguncular, talancılar, rüşvetçiler, yolsuzluk yapanlar suçların en ağırını işleyenlerdi. Oysa atalarımız bize bu ülkeyi ne koşullarda mücadele edip bize emanet etmişlerdi. Bu anlamda öğrenci olarak bilinmesi gereken bütün gerçekleri bir bir öğrenmeliydik.
Tevfik Fikret’in ‘Han-ı Yağma’ şiiri ise diyebilirim ki bizlere doğru yolu gösteren pusula gibiydi. Her fırsatta bu şiirden bizlere dizeler okunarak geleceğin toplumunda iyi insan olmamız için özenli davranılırdı. Öğrencilik yaşamımda bu gibi sayısız öğretmenlerim oldu. Bu öğretmenlerden birçoğu ile gerektiği kadar anlaşamasak da, onların ideal birer örnek dolmaları karşısında ise onlara saygı göstermeyi bir görev sayardık.
Yıllar akıp geçti. Toplumun önemli bir bölümünün değer yargıları değişti. İdeal insan aptal insan yerine kondu. Bal tutan parmağını yalardı artık. Devletin malı deniz, yemeyen domuz sözü ise çoktan kanıksanmış gitmişti. Kim köşeyi dönemezse alık, kim köşeyi dönerse akıllıydı artık. Gemisini kurtaran kaptanların sayısı öyle arttı öyle arttı ki, ister istemez birilerinin dilinde memurlar “benim memurum işini bilir” oldu çıktı. Memleket KDV’li memleket haline geldi.
Hayali ihracaat vurgunundan köşe dönenler ülkenin her bir yerinde köşeleştikçe köşeleşti. Anadolu’nun tefeci bezirgan tüccarlarının önü açıldı ve onlara ‘Anadolu Kaplanları’ dendi. Oy peşinde olan politikacılar ülkenin en gerici ve alavereci kesimlerini sahaya sürerek ortalığı türeme zenginlerle doldurdular.
Uluslararası sermaye güçleri tarafından adım adım döşenen yollar, Erbakan’ın dizi dibinden kaldırılanlarca AKP kurdurtulup AKP ilk seçimde iktidar koltuğuna oturtuldu. Daha önce Afganistan’da başlatılan işgal hareketi AKP ile birlikte Irak’ın işgaliyle devam etti. Sonra Kuzey Afrika’dan başlayarak Ortadoğu’nun her bir köşesi kan gölüne çevrildi. Bu eylemlerin tamamında AKP görülmemiş bir rol oynadı, 7 Haziran 2015 seçimleriyle birlikte iktidardan düşürüldüyse de oynamaya devam ediyor.
Ülke içinde arşı âlâya çıkan talan, vurgun, soygun, rüşvet, tantana, şa şa, kara para aklama olağan hale geldi. Kaç/ak Saray’la birlikte ise gördüklerimiz tam anlamıyla Tevfik Fikret’in Han-ı Yağma şiirindeki dizelerde söylenenleri solda sıfır bıraktı. Şimdi tartışıp konuşuyoruz. Hükümet kurulacak mı? Kim kiminle koalisyon kurabilir? Partilerin seçim vaadleri geçersiz mi? Erken ya da seçimlerin yenilenmesi yoluna mı gidilecek? Recep Tayyip Erdoğan’ın saray giderleri kısılacak mı? Erdoğan sınırları içine mi çekilecek? Çankaya köşküne taşınması sağlanabilecek mi? vs…
Oysa olup bitenler ortada.
Yağma Hasanın böreği kapış kapış.
Tellal çıkarmışlar bağırıyor.
Vatandaş sende yetiş!
Gel vatandaş gel, yetişen alıyor!
Yağma Hasanın böreği bunlar.
Gel vatandaş gel!