HALKIMIZ NE ÇEKTİYSE SAĞ İKTİDARLARDAN ÇEKTİ

Yazan: Turgut Koçak 15 Aralık 2021

Biliyorsunuz 12 Eylül 1980 öncesi 24 Ocak Kararlarının uygulanması söz konusu iken uygulanamadı. Çünkü o dönem CHP Genel Başkanı olan Bülent Ecevit bu kararların demokratik ülkelerde uygulanamayacağını söylemişti. Faşist darbeden sona ise bu işleri yerine getirmek de uluslararası sermayenin ve ülkedeki giricilerin bir numaralı adamı olan darbecilerin ekonomik uygulamalarının yol göstericisi olan Turgut Özal’a düşmüştü.

1958 yılında iktidarda Menderes’in Demokrat Partisi vardı ve o dönemde devalüasyon yapılmış ve Türk Lirası yüzde 220 oranında değer yitirmişti. Devalüasyon politikaları konusunda AKP dönemini yani Süleyman Demirel’e es geçemeyiz. 1970 yılında yüz lira yüzde yetmişlere varan bir değer kaybına uğradı. 1979 yılında önce yüzde 30, arkasından da yüzde 89 oranında devalüasyon gerçekleştirildi. Faşist darbeden sonra ise 24 Ocak Kararları uygulanmaya başladı ve Türk Lirası yeniden yüzde 33 değer kaybı yaşadı ve 1 dolar böylelikle 191 lira oldu.

Çiller döneminde ise 1995, 1999, 2001’e uzanan süre içinde ise 600 bin lira 1 doların karşılığına den geldi. Erdoğan döneminde ise artık devalüasyonun yerini kur ayarlamaları aldı ve dolar sürekli yükselirken TL’yse sürekli olarak değer yitirdi. Bugüne kadar uygulanan devalüasyonların hiçbir yararı olmadı ama ekonomi sürekli olarak çöküşe doğru yol aldı. Emekçi yığınlar sürekli olarak daha çok sömürülür ve yoksullaşırken bir de arkasından da yoksullaşma ile birlikte devletin baskısı giderek daha da halkın üzerinden arttı. Bütün bunların sonucu ise siyasal kırılmalar birbirini izledi.

25 Kasım 2021 tarihinde yapılan Milli Güvenlik Kurulu’nun gündemine bir de ekonomi girmiş oldu. MGK’nın sonuç bildirgesinde ekonomi ile ilgili şunlar söylendi. “Türkiye’nin hedeflerine uygun şekilde ekonomi politikalarını hayata geçirme sürecinde karşılaştığı ve karşılaşabileceği sınamalar ve tehditler değerlendirilmiştir.” Şimdi ise OHAL konuşulduğuna göre ekonominin MGK’nın gündemine niye girdiğini iyi okumak gerekiyor diye düşünüyoruz.

Bugün AKP ve saray iktidarının yarattığı ekonomik bunalımın ağır sonuçlarını yaşamaktayız. Bunalım nedeniyle halkın kuru ekmeğe muhtaç edildiği bir ortamı yaşıyoruz. Bu yüzden de giderek yığınlarda öfkenin arttığını görüyoruz. Bu yüzden de Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerini AKP’nin ve ortağı MHP’nin de mecliste seçimleri kazanmasının olanağı hemen hemen yok gibi. Dolayısı ile erken ya da zamanında yapılacak seçimi kazanmak için AKP ve saray iktidarı piyasaları rahatlatmaya kağıt üzerinde de olsa kimi kararlar almaya yöneliyor. Ayrıca iktidarın torbasında baskı da olduğu için OHAL’li bir yönetimle sonuca ulaşılabileceği hesaplanıyor.

AKP ve saray iktidarı kitleler sürekli olarak yoksullaşsa da çok da derdi değil. Yığınları nasıl susturacağının hesabı içinde. Bu nedenle de hemen her tarafa yönelik hak ve özgürlükleri yok etme anlamında adımlar atılıyor. Grev, basın açıklaması, miting gibi haklar kullanılamaz hale getirilmiş durumda. Böyle giderse işin burada da kalmayacağı daha da ileri gidileceğinin sinyalini veren gelişmeler var. Bu nedenle iktidar siyasi partiler, sendika ve dernekler üzerinde daha da yoğunlaşan baskılar girişecek gibi görünüyor. Ayrıca medya ile de büyük çapta uğraşılıyor. Susturma işi ise öncelikli olarak sosyal medya üzerinden yapılacak. Şimdiden bu yaptırımlara tanık olmaya başladık bile. Sokakta yurttaşlara mikrofon tutanlar gözaltına alınıp ev hapsi ile serbest bırakılıyor. Her şeye gelen zamlar, sürekli artan dolar sonrası ise asgari ücrete düşünülen zamların bile bir önemi kalmış değil. Yığınların tepkisinden korkulduğu için OHAL’i dillendirmeye başladılar bile.

Sağcılar bugüne kadar ülkeyi ve ülke insanını hep kıskaç altına almışlardır. Bu yüzden de sağ iktidarların ne alacağı bir tedbir vardır ne de başarıya ulaşmalarının yolu. Halkın yoksullaşması ve kuru ekmeğe bile muhtaç hale gelmesi artık milyonları öyle sanıldığı gibi kolay kolay durduramayacak gibi göründükleri için bu iktidar baskı yolu ile iş başında kalabileceklerini sansalar bile artık onların karşısında iktidarın yaptırımlarını boşa çıkarmak için direnecek milyonlar olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu yüzden de iktidarın günleri sayılı gibi. Bu yüzden hukuk askıda. Bu yüzden yargı tek kişinin güdümüne sokuldu. Bu yüzden adalet ayaklar altına alındı.

İktidar yukarıda belirttiğimiz gibi her ne kadar iktidarda kalmak için her yolu deneyecek gibi görünüyorsa da onları durduracak diri güçlerin olduğunu da gözlerden ırak tutmamak gerekiyor. Yani bundan böyle iktidar ne yaparsa yapsın kendi kuyusunu kazmış olacak ve geldikleri gibi gideceklerdir.

Sonrasını hep birlikte görüp yaşayacağız zaten.