Yazan: Turgut Koçak 11 Aralık 2014
İdris Köylü arkadaşın ‘Sol Major’ isimli kitabını yayına hazırlıyorum ya, inanın yer yer o kadar duygulandım ki, ara ara okumayı bırakmak zorunda kaldım. İnsanlar bunca bedel ödüyor ve bu bedellerin üzerine her nasılsa hacıyatmazlar ve cambazlar konuyor. Bütün bunları geçtik. İnsanların geçmişindeki bunca acılar nasıl olur da unutulur gider? Nasıl olur da birileri hiçbir şey yokmuş gibi her fırsatta arkadaşlarını satıp zeytinyağı gibi üste çıkmayı başarırlar? Ortam, bu kadar mı ortalıkta devrimciyim diye, dolaşan zübüklere uygun olur da, devrimciler her defasında yalnızlaşmaya mahkum edilir?
Bugünlerde TBMM’de 2015 yılı bütçesi görüşülüyor ya, işte bu bütçe görüşmeleri sırasında bir kez daha anlıyorsunuz ki, işin özüne bakarsanız genel olarak ortam tüm zübükler için uygundur. Bu yüzden de, devrimcilerin içinden çıkmış olan zübüklere de ortam uygun oluyor doğal olarak.
Adam hem devrimci görünüyor, hem de bakıyorsunuz ki, bir sistem partisinde üye. Hatta AKP’de üye. Soruyorsunuz bu nasıl olur diye? Aldığınız yanıt benim haberim yok kim yaptıysa yanıtı oluyor. Öyleyse git istifa et diyorsunuz, kıvırıyor da kıvırıyor, sonunda da tercihini üye olmadığını söylediği partiden yana koymak zorunda kalıyor. Düşünüyor, boşa koyuyorsunuz dolmuyor, doluya koyuyorsunuz almıyor. Sonra bir “sittir” çekiyorsunuz ve işinize devam ediyorsunuz. Ediyorsunuz da yine de içinize insan mayası ile ilgili bir kurt düşüyor. Her neyse konumuz bu değil, asıl konumuz; kendileriyle suları sularımıza karışmayan, yolları yollarımızla kesişmeyen sistemin iktidarlarıdır.
Daha düne kadar ev kiralarını ödemekte zorlanan, elektrik, su, ulaşım v.b. giderlerle boğuşanlar bir de bakıyorsunuz ki, Karun olup çıkmışlar. Her nasılsa, hangi iyi saatte olsunların yürü demesiyle gelip iktidar koltuğuna oturmuşlarsa, birdenbire bu türlerin başları Kaf dağında, burunları bulut çiziyor. Artık onlar için açlığın, elektrik, su, ev kirası, yol parası hiçbir şeyin ama hiçbir şeyin önemi de yok, değeri de. Artık kamyon, kamyon para sahibi olmuşlar. Her taraflarından bir itibar dökülüyor bir itibar ki, demeyin gitsin. Atalarımızın, “her şeyden ödün verin, itibarınızdan asla” demiş olmalarını ben şahsen pek duymadım ama ilim irfan sahiplerinden daha iyi bilecek değilim ya, onlar diyorlarsa doğrudur. atalarımız öngörü sahibi oldukları için bu haltı da birileri gelsinler sultanlar gibi yaşasınlar diye söylemişlerdir ne bileyim.
Siz birilerine ihale veriyorsunuz. Verdiğiniz ihalenin devlet katında diyelim ki, ederi 4 lira. Bir de hesaba oturuyorsunuz bakıyorsunuz ki o birim fiat bir kenara itilmiş, “devlet” yani bu yoksul halk birim fiatın çok çok üstünde 37-40 lira ödemek zorunda bırakılmış. Aradaki fark ne olmuş?
Halkımızın deyimiyle deve… 2015 bütçesi görüşülürken ne işçiler düşünülmüş, ne gençler, ne kadınlar, ne Memur-Sen’in sattığı memurlar, ne eğitim, ne sağlık ne şu ne bu? Ortada hükümet tarafından afaki sözlerin dışında bir şey yok. Bazı sözlerin ne aslı var, ne astarı ne de ortada bir açıklık var. Demek ki diyorsunuz ortada cebellezi edilecek o kadar çok şey var ki, bu AKP iktidarı bu tür dolambaçlı sözleri bunun için söylüyor.
Kaç/Ak Saray yapılmış, bir klozet 10 bin TL. Jakuziler, bardaklar, çanaklar akıllara durgunluk veren fiyatlardan alınmış. Bunlara kalkıp bir şey söyleseniz karşınıza cevap olarak “itibar” sözcüğü çıkarılıyor. Kimin itibarı diye sormaya kalksanız, milleti işaret ediyorlar. O milletin ki 2015 yılı bütçesinde esamesi okunmuyor. O millet ki sadece ve sadece doymazların doyurulması için soyulup soğana çevrilmiş. O millet ki, 2014 yılında hala soğukkuyu ayakkabı (o da yırtık ve paramparça) giymek zorunda bırakılmış. O millet ki eline vurulup ekmeği elinden alınmış. O millet ki, sizlerin karşısında el pençe divan durmak zorunda bırakılmış. Şimdi sizler o millete kalkmış diyorsunuz ki, ben ne dersem o olacak. Osmanlıca mı öğrenin diyorum öğreneceksiniz. Size İmam Hatip okullarını mı işaret ettim doğru kuzu kuzu gidip oraya kayıt olacaksınız. Özetle; ortalık hacıyatmazlar ve zübüklerle dolu. Dolu ki, ne haktan söz etmek olası ne de hukuktan.
Ne teraziniz doğru tartıyor ne de siz hileden vazgeçiyorsunuz.
Ne demişti büyük şair Tevfik Fikret; “YİYİN EFENDİLER YİYİN BU HAN-I İŞTİHA SİZİN”