Yazan: Turgut Koçak 14 Ekim 2020
Güzellik ve çevre anlayışı kesinlikle kişinin dünya görüşüne göre değişmektedir. Bu yüzden de kapitalizm bizlerin doğal olan o kadar çok şeyi yaşamımızın dışına itmemiz için bize etmediğini bırakmadı.
Olmadık şeylerin reklamını kendimizden geçercesine izledik, yetmedi bizi bizden geçiren şeylere ulaşmak için varımızı yoğumuzu ortaya koyarak kapitalist sistemin çok beğendiği bir tüketici olmak yolunda çok yol aldık çok.
Sonrasında ise ne kendimizi kendimiz tanıyoruz ne de başkaları bizi yeterince tanıyor. Her şeye ve kendimize öyle yabancılaştık ki bundan de en çok yararlanan elbette sermaye sistemi oldu.
Şöyle ormanlık bir alana çıktığınızda yeşil sizi kendinizden geçirdi mi hiç diye sormayacağım da o güzelim dağlarımızı, tepelerimizi, buradaki ormanlarımızı altın çıkarmak için kel tepeye çevirenlerin hallerini gördüğümüzde de neler oluyor burda demek gereği bile duymadıysak gerçekten de çok değişmişiz demektir çok.
Sanki o çıkarılacak altınlar bizim imiş gibi gelir bize de zenginin malı yoksulun çenesini eskitirmiş hesabı hallere düşeriz de yine de gözlerimiz her şeye ama her şeye kapalıdır niyeyse?
Yeşili sevmeyen fakat denizi seven birini aklına getirin isterseniz. Buradan nereye varırsınız? Bilemem belki de hiç mi hiç akıl bile yormayacaksınızdır ama biz yine de araya bir kama sokalım ki belki uyuduğunuz yüz yıllık uykunuzdan uyanırsınız kimbilir? Evet, denizi seven yeşili niye sevmez sizce? Sevmez, çünkü deniz kıyısı inasan para kazandırır para. Oraya ev mi, villa mı, yoksa otel mi dikersiniz sizin bileceğiniz iştir de vurgunu da sağlam olacaktır kesin.
Hani bizler İstanbul başta olmak üzere pek çok kentimizde bulunan parkları, yeşil alanlara tek tek yok etmedik mi? Bütün bunları yok ederken de en çok gözettiğimiz alan neydi acaba? Sayısız park ve yeşil alanlarımız bir bir yok edilip yerlerine binalar dikilirken kaçımız içinde yaşadığımız doğanın bu güzelliklerini korumak için çaba sarfettik ki söyler misiniz? Sarfetmediysek sonuçlarına da katlanacağımızı hiç mi bilmiyorduk yoksa? Şimdi o alanların ve parkların yerinde yeller esiyorsa, buralar birilerinin korkunç paralar kazandığı yerler haline gelmişse bizlerin hiç mi suçu yoktur olanlarda dersiniz?
Sokağımızda yeşillik kalmadı. Soluk alacağımız parklarımız tek tek yok edildi. Şimdi gökyüzüne uzanmış beton binaların gölgesinden geçiyor olmanın dışında bir manzaramız mı kaldı?
Şimdi neden ortalığa çıkıp da yeşil manzara arıyoruz dersiniz.
Bir zamanlar sahip olduklarımız tek tek yok edilirken çok çok akıllı yöneticilerimiz duvarlara çiçekler dikince mi yeşili ve yeşilin manzarasını sever olduk?
Hani İstanbul Büyükşehir Belediyesi astarı yüzünden pahalıya gelen duvarlara yeşil manzaralar koymuştu ya geçmişte, şimdi onları CHP’li Belediye Başkanı kaldırtıyormuş. Bu yüzden de AKP ve MHP’li Belediye meclis üyeleri öyle bir yeşilsever olmuşlar ki bu saksıların kaldırılmaması için savaş veriyorlarmış. Vallahi bilemem de bu tür yeşillendirme çalışmalarından AKP’li yandaşlar az para kaldırmadılar hani? Dahası bu yeşillendirmenin bakımı için kimlere ne kadar para ödenmiştir Allah bilir?
Bu neye benziyor biliyor muzsunuz keten, ipek, pamuklu dokumaları giymek istemiyorsunuz ama gözünüz naylondan yapılmış giysilerde. Naylon giysilerin sağlıksızlığı ile ilgili olarak bir kağnı laf etmenin bile gereği yok bana sorarsanız. Bu dinci, gerici, faşist çevre siyasetçilerinin beğeni düzeyini bu sözünü ettiğimiz ne varsa ortaya döküyor dökmesine de bunların da hükmünün geçerli olmadığı dönemlerin de geleceğini hatta uzak olmadığını söylemek istiyorum.
Yalnız böyle olacak diye olup bitenleri uzaktan seyretmenin de gereği yok hani.
Yukarıda yazdıklarımız aynı zamanda da bir israftan bahsetmektir. Harca itibarın artsın kafası vurguncuların talancıların, emeğin değerini bilmeyenlerin, güzellik kavramını yok etmiş olanların kafasıdır ki biz bu kafayı mahkum etmeli ve bu kafada olanların ülkeyi yönetmek için her türlü allem ve gallemlerine de izin vermemiliyiz.
Son olarak sahi bir zamanlar bizler o duvarları
BAĞIMSIZLIK–DEMOKRASİ–SOSYALİZM
sloganlarıyla donatmıyor muyduk şimdi ne oldu da bir avuç vurguncu bu duvarları kazanca çevirdiler?
Vallahi gidip tek tek o duvarların hepsine geçmişteki sloganlarımızı yeniden yazmak istiyorum, anladınız mı yeniden!