Yazan: Turgut Koçak 30 Nisan 2014
Güvenlik güçleri neyin nesi kimin fesidir? Güvenlik güçleriyle ilgili yıllar yılı topluma verilmek istenen şey güvenlik güçlerinin haksızlığa uğrayanların yanında olduğudur. Öyle ya herhangi bir kimse kendisinden güçlüler tarafından saldırıya mı uğradı, güvenlik güçleri oradadır. Herhangi biri zora mı düştü, gider doğru karakola derdini anlatır arkasından da ülkenin bağımsız yargısı vardır harekete geçer ve haksızlığa uğrayanın hakkını alır ve kendisine iade eder. Yıllardır ülkemizde işlenen anlayış budur. Yurttaş da sanır ki, bütün bunlar gerçektir o da başına yolda izde bir şey gelse hemen; “Polis yok mu” diye ünler. Güvenlik güçlerinin güçsüzden ve haktan yana olduğu söylenir söylenmesine ya gelgelelim durum gerçekte böyle midir acaba? Değildir elbtte değil olmasına ya, varın siz bu gerçeği yığınlara anlatın anlatabilirseniz.
Sonuçta geniş halk yığınları gerçeğin söylendiği gibi olmadığını yıllarca acı olaylar yaşaya yaşaya öğrendi öğrenmesine ya yine de iş tam anlamıyla zıvanadan çıkmış değildi. 12 Eylül 1980 faşist darbesini yapanlar bu gerçeği halkın gözünün içine batıra batıra kanıtladılar. Arkasından gelen iktidarlarda hakeza bu 12 Eylül faşistlerini aratmadılar. Ancak bu toplumun daha çekeceği olmalı ki arkasından gelen AKP iktidarı ile birlikte işler artık iyice çığırından çıktı ve insanlarda polise hiç mi hiç güven duymaz oldular.
AKP, 12 yıllık iktidar döneminde poliste bir güzel kadrolaştı. Şaibeli sınavlarla polis okullarına öğrenci alındı. AKP’ye taraf olmayanlar ya kızağa çekildi ya da görevlerinden alınarak oraya buraya sürüldü. Kimileri de bu baskıya dayanamayarak emekliliklerini isteyip ayrıldılar. Artık güvenlik güçleri tamamdı. Bir yerde işçi hak istiyor greve mi kalkıyordu, polis tam techizat oradaydı. Olmadı, gaz, su, sopa ile patrona karşı direnilip hak aranamayacağı kendini bilmez işçilere bir güzel gösterilerek asayiş berkemal hale getirildi. Öğrenciler; öğrenci olmaktan kaynaklı hak iddiasında bulunup, akademik, demokratik hak isteminde mi bulundu; polis gibi çalışan AKP’nin YÖK’ü haydi polisi göreve çağırdı. Eee durur mu polis kimin polisi, görev yerine intikal edip öğrencileri özel güvenlik güçleriyle birlikte haşat edip hışırını çıkarıverdi. Neymiş efendim toplum AKP iktidarından memnun değilmiş. Hiç olur mu, nasıl olur da halk Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’den memnun olmazmış. Emir büyük yerlerden geldi. Polis de hemen her mitingi, her hak arayışını kin ve nefretle basıp darma duman etti. Son Gezi gösterilerinde bu yüzden kaç gencimiz yaşamını yitirdi, kaç yuttaşımız yaralandı, gözaltına alınıp içeri atıldı. Sonra da her şeyin ondan sorulduğu; büyük, büyük çok büyük padişah kalkıp polislere emri ben verdim deyip çıktı işin içinden.
Toplumda artık mevcut iktidara karşı önlenemez bir öfke birikimi söz konusuydu. Yerel seçimer geldi çattı. Aslında AKP’nin zihniyetine göre seçime meçime gerek yoktu yok olmasına ya, Zatı Muhterem Recep Tayyip Bey’in iki sözünden biri sandıktan çıkmak olduğu için geri adım atamazdı ve zaten seçim meçim olmayacak diyeceği günlerin de geldiği söylenemezdi. 30 Mart 2014 günü böylece sandığa gidildi. Yurttaşlar sandığa gittiler ya olumlu bir sonuç alacaklarını sanıyorlardı, bu yüzden de gerginlikleri biraz düşmüştü. Seçim bitti, sandıklar açıldı. Bir de gördük ki, sayım acayip bir şekilde yapılmakta, önceden hazırlığını yapmış olan iktidar yetkilileri polisle birlikte sandıkların başına çokuşuverdiler. Kimi bakanlar oy sayıyor, kimi bakanlar sayım yerine giderek kapıları kapattırıp aklınca demokrasicilik oynuyordu.
Sonuç görüldü. Sandıklarda çıkan oylar allem edilip gallem edilip iktidar partisinin hanesine yazıldı. Durum acayipti. AKP yine oyların büyük bir bölümünü alıyor, adeta silip süpürüyordu. Bu böyle olamazdı, oy veren yurttaşlar geçebildiği yerlerde harekete geçti. Sayım yapılan yerlere yığıldı. Ee bu durumda polis duracak değildi ya, o da TOMA’sıyla, şunuyla bunuyla doğru oralara gitti. Bir de baktık ki, oyların doğru sayılmasını isteyen yurttaşların tepesine AKP’nin güruh denilecek taraftarları ile birlikte polis vatandaşa saldırıyor. Ankara’da bu gerçeğin daniskası yaşandı. Polis oyların doğru sayılmadığını iddia eden halkın üzerine o bildik gazı ve basınçlı suyu ile gitti. Oysa oyların doğru sayılmadığı, her türlü hilenin ülke çapında yapıldığı bir gerçekle karşı karşıyaydık. Durum bu merkezde olmasına karşın bizlerden istenen şey çekilip evlerimize gitmekti. Polis mi tabiki de polis yurttaşlara saldıracaktı. Tabiki de haklarının çiğnendiğini düşünen yurttaşlar susturulup iktidara karşı çıkarılan her ses kısılacaktı. Bugün polisler iktidarın emrinde bu görevi yapmaktadır. Polisin başkumandanı Recep Tayyip Bey kumandan yardımcısı da Efkan Âlâ’dır.
Önceki gün polisin YSK’nın önünde biriken halka saldırmış olması gaz kullanıp TOMA’lardan basınçlı su sıkmasını da gördükten sonra artık söylenecek söz kalmadı.
Gördük ki, o bize anlatılmaya çalışılan polis artık adletin yerine getirilmesi için görev yapan ve güçsüzlerin yanında yer alması gereken kimseler değildir.
Bunlar AKP zorbalarının polisidir, görevlerini de bu anlayış ve bağlılıkla yerine getirmektedirler.