GÜNE ARAMAYLA UYANMAK

Yazan: Turgut Koçak 6 Aralık 2011

Sabah uyanıyorsunuz, haberleri izlemek için televizyonu açar açmaz bir de görüyorsunuz ki, yeni bir operasyon. Tepeniz atıyor, içiniz kararıyor, çıkıp bir şeyler yapmak, oraya buraya bağırıp çağırmak istiyorsunuz ki, bu suskunluk ortamı kırılsın. 4 yıldır Ulusal Kanal, Aydınlık ve İşçi Partisi’ne karşı operasyonlar gerçekleştiriliyor. Partinin Genel Başkanı Doğu Perinçek, Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bedri Gültekin, Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Turan Özlü ve aynı görüş içinde olan birçok kişi Silivri toplama kampında tutuklu. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi sabahın köründe Aydınlık Gazetesi Yazı İşleri Müdür Mehmet Sabuncu’nun evinde arama yapılıyor. Sabuncu, arama yapmak için eve gelen polisleri yolda işe giderken öğreniyor. Doğal olarak geri dönerek evine gidiyor.

Ortada, gözle görülür derecede hak ve özgürlüklerin AKP iktidarınca adım adım yok edildiğini “yarın sıra kimde” diye diye izliyoruz ve suskunuz. Bütün bu saldırıları ise İşçi Partililer, Aydınlık ve Ulusal Kanal’a gönül verenler yüreklice savuşturmaya çalışıyorlar. Her şeye karşında ayaktalar. Aydınlık gazetesinin satışı günden güne artıyor. Son satışlar gelip 60 bine dayanmış. Bu durumda birçok gazetenin satış tirajı geride bırakılmış, Taraf şeysi, abur cubur birçok gazete buna Cumhuriyet gazetesi de dahil. Bu yüzden de Aydınlık ister istemez yıldırımları üstüne çekiyor olsa gerek. Fincancı katırlarını ürkütmesi de cabası. Kaşif Kozinoğlu’nun mektuplarının yayınlanmasından korkanlar ve durup dururken Mehmet Eymür’ün “çağırmalı” ifadeye çağrılması da çapraz ateşin nereden geldiğini gösteren ayrı bir durum.

Bu yazı bittiğinde Mehmet Sabuncu’nun evinden yine bilgisayar belleği, cd’ler, dosyalar çuvallanıp emniyete götürülecek. Sabuncu da tıpkı öteki arkadaşları gibi tutuklanır mı orasını pek bilmiyoruz. Ancak şimdiye kadar yapılan bu tür aramaları değerlendirdiğimizde tutuklanacağı yolundaki düşüncemiz ağır basıyor. Ne ki, bütün bu olup bittiler karşısında yaşananları kabul edemediğimiz gibi bu zihniyetle de dişe diş bir mücadele sürdürülmesinden yana olduğumuzu açıkça dile getiriyoruz.

AKP iktidarının keyfi davranışlarını bir yaşam biçimine dönüştürdüğü günümüzde herkesin bu fırtınadan üç aşağı beş yukarı nasibini aldığını görüyoruz. Bununla birlikte ne yazık ki, tepkiler bir türlü ortaklaştırılamıyor. Hemen her yapı kendi çemberi içinde debelenip duruyor. 12 Haziran 2011 seçimleri öncesi Hopa’da yaşananlar, bizzat Başbakan’ın talimatıyla terörist ilan edilip Özel Yetkili Mahkemelerin önüne atılanlar, sonra Ankara’da olaylı bir miting sonrası tutuklanıp Sincan F Tipi Cezaevi’ni boylayanlar say say bitmez. Ateş düştüğü yeri yakar örneği bir durum yani.

İşçi Partisi ve çevresi ise son zamanlarda en çok baskı altına alınan kesim olarak öne çıkıyor. Parlamentoda bile yaşanılanlarla ilgili olarak dişe dokunur bir çaba yok. İçerde CHP, BDP ve MHP’den seçilmiş milletvekilleri var. Onların durumu bile “şeriatın kestiği parmak acımaz” hesabı geçiştirilip duruyor. Eğer İzmir Belediyesinde bir operasyon yaşanmamış olsaydı CHP ne İzmir-Gündoğdu mitingini yapardı ne de Balbay ve Haberal’ın durumunu kamuoyuna yansıtan etkili bir tutum sergilerdi. Sonuç olarak; “hukukun üstünlüğü” safsatasıyla uyutulup gidiyoruz. Ancak elin oğlu ortada ne hukuk bırakmış ne hak. Buldozer gibi çiğneyip geçiyor.

Sabah sabah herkes işine gücüne giderken hiç tanımadığımız, belki de yaşam boyu yolumuzun hiç kesişmeyeceği birisi AKP iktidarının hukuk anlayışı sonucu saldırılara uğrayıp bedel ödüyor. Bize ne diyebiliriz, nasıl olsa bana dokunan yok, onlar bir şey yapmasalar bütün bunlar da yaşanmaz diye de vicdanımızı karartıp oturabiliriz. Hatta bu operasyonları canı gönülden savunanların cephesinde de yer alanlarımız vardır. Ancak bu alıklık asla insan olmakla ilgili değildir. Çünkü insan olan sorar, insan olan haksızlığa karşı çıkar, insan olan kendisine yapılmamasını istediği şeylerin başkalarına da yapılmasını istemez. Tıpkı Hitler Almanya’sında olduğu gibi bana ne diyebilirsiniz. Ne ki sıra size geldiğinde bir de bakarsınız ki, size sahip çıkacak kimse kalmamış Yani geç olmuştur geç.

Mehmet Sabuncu’ya geçmiş olsun diyor, korkunun ecele faydası olmadığını bir kez daha buradan yineliyorum. AKP iktidarı zalim ve dış odaklıdır, kalıcı olması olası değildir.

Gideceksiniz baylar gideceksiniz.