GÜÇ ZEHİRLENMESİ

Yazan: Turgut Koçak 14 Nisan 2014

AKP, 12 yıllık iktidar döneminde güç zehirlenmesine tutulmuş bir iktidardır. Seçim sisteminin adaletsizliği yüzünden %40 civarında bir oy almasına karşın gücü meclise ezici bir oranda yansımaktadır. Bu yüzden de astığı astık, kestiği kestik bir politika izleyerek istediği yasayı kolayca çıkarmakta kendisine karşı çıkacak olan muhalefeti bu nedenle kolaylıkla durdurabilmektedir. Gücünü mecliste eze eze kullanan bir iktidarın sokaktaki hali de hiç kuşkusuz aynı şekilde yansıyacaktır. Bu yüzden de yaşamımızın her alanında bu baskı ve keyfiliği görecek ve bir şey yapamamanın sıkıntısı ile büyük bir moral kırıklığına uğrayacağız. Ve zaten iktidarın istediği de bizlerin moral kırıklığına uğrayarak teslim bayrağını çekmemizdir. Dolayısı ile sözü edilen sokak baskısı öylesine bir yoğunlukta uygulanmaktadır ki, bu uygulamaları görenler bir anlamda boyun eğmek gibi bir yolu seçerek, bükemediğiniz bileği öpeceksiniz psikolojisine düşürülmektedir.

Bilindiği gibi bir kentin ulaşım hizmetleri büyük ölçüde belediye aracılığı ile verilmektedir. Ulaşım hizmetlerinde kullanılan otobüslerse bu nedenle kamu malıdır. Bu yüzden de belediye hangi partinin elinde olursa olsun bu araçlara reklam amaçlı afişler asarken dikkat etmek zorundadır. Eğer bu konuda keyfilik almış başını gitmişse bilinmeli ki, burada ürkütücü sorunlarla karşı karşıyayız demektir.

AKP’nin bu konuda uyguladığı keyfilik dünde söz konusuydu ancak son zamanlarda daha da ileri gidilmiş bulunmaktadır. Bindiğimiz belediye otobüslerine yapıştırılan propaganda amaçlı afişler yüzünden camlardan dışarıyı görmek bile olası değildir. Bu afişlere baktığımız zaman bu afişlerin hemen tamamının dini derneklere ait olduğunu görüyoruz. Üstelik de bu afişlerin hiçbirinde belediyeye bir ödeme yapıldığına dair ne bir işaret ne de bir mühür söz konusu değildir. Otobüslerde bu denli görüntü kirliliğine neden olan bu afişlerin yarattığı kirlilikten de öteye bir amacı olduğunu unutmamak gerekiyor. Yaratılmak istenen anlayış yurttaşlara sürekli olarak bir İslam ülkesinde yaşadıklarının anımsatılması ve sokak baskısının belirgin şekilde uygulanarak gözdağı verilmesidir. Ortalığı dolduran Furkanmış şuymuş buymuş gibi dernek ve kuruluşlardan kimse din dersi alacak değildir. Bu yüzden de kamunun malı olan otobüslerde bu şekilde propaganda yapılması suçtur.

İş bu kadarla da sınırlı değildir. AKP iktidarı ile birlikte kimi çevreler o denli kontrolden çıkmışlar ki, bütün kamu kuruluşlarında rahatlıkla baskıcı tutumlarını göstermektedirler. Bir hastanenin görevi kimseye din dersi vermek değildir. Hastaneler yurttaşlara sağlık sorunları ile ilgili olarak hizmek veren saygın kuruluşlardır. Bu yüzden de bu tür saygın kuruluşlar bir kez bilimsel yol ve yöntemleri bir kenara bırakırlar ve başka amaçlara kurban edilirlerse bu girişimlerin sonu gelmez ve hastaneler sağlık hizmetleri veren kurum olmaktan kolaylıkla çıkarlar.

Ankara Numune Hastanesi’nde “Kutlu Doğum Haftası” nedeniyle konferans verilmesi, birilerinin uçuk düşüncelerinin insanlara şırınga edilmeye çalışılması bir yana, hastanede çalışan personel üzerinde de baskı olarak kullanılıyor olması üzerinde düşünülmesi gereken bir tutumdur. Bu konferansa gitmek istemeyen ama gitmediği için sürgün edileceğini düşünen sayısız çalışan üzerinde kurulan bu baskıya kim ya da kimler izin vermekte ve de bu tür girişimleri olağan uygulamalarmış gibi göstermeye çalışmaktadır? Bir hastanede eğer bir konferans verilecekse bu konferansaların içeriği sağlıkla ilgili olmalıdır. Yok, birileri ille de böylesi konferanslar vermek istiyorsa Ankara’da bir sürü salon ya da ne bileyim cami, mescit vb yerler vardır. Kimsenin ne ibadetine ne de ibadetini nasıl yapacağına karşı olmamakla birlikte bunu bir zulme ve baskıya çevirmek isteyenlere karşı olacağımız çok açıktır.

Bu tür yaklaşımların nedeni; açıktır ki, baskı ve yıldırmaya yöneliktir. Birileri kendileri gibi düşünmeyenleri okulda, işyerinde, sokakta baskı altına almak istiyor. Özetle söylemek gerekirse AKP iktidarının amacı çok belirgin ve suç niteliğindedir. Bu konularla Cumhuriyetin savcıları ilgilenmiyorlarsa gelinen nokta daha da vahimdir. İnsanların dini gereksinimlerini yerine getirecek onca olanakları varken bu şekilde baskıya yönelmelerini ise doğru okumak gerekir.

Güç zehirlenmesi AKP iktidarını ülke ve ülke insanları için tehlikeli hale getirmiştir.

Madem karşımızda güç zehirlenmesi ile astığı astık, kestiği kestik bir iktidar vardır.

Bizim de bu iktidara karşı bir bütünlük içinde mücadele etmek ve kazanmak görevimizdir.