GÖRÜNEN KÖY

Yazan: Turgut Koçak 6 Ağustos 2020

Herkes bir şaşkın bir şaşkın demeyin gitsin. Öyle yapsa insanların elini ayağını korona belası bağlamış. Böyle yapsa açlık, işsizlik ve yarına güvensizlik kol geziyor. O zaman ne olacak, salın kuyruğunu gitsin olacak. Öyle de oldu.

Ayasofya ibadete açıldı. Yallah yurdun dört bir yanından gelenler virüsle hamhal olup gerdeğe girdiler. Arkasından geldi çattı Kurban Bayramı, o namazı, bu namazı derken bir de insanlar bayram telaşı ile ortalığı yıkıp geçtiler. Yani virüs onlara değdi, onlar virüse. Bir de baktık gördük ki vakalar endişe verici boyutlara çıkmış. Ortada kural mural yık ama herkeste bir endişe bir korku var ki demeyin gitsin.

Bankalar kesenin ağzını açıp tatil kredileri dağıtmış, camiler dolu, cumalar salgın yeri, buna bir de hacı olma sevdasında olanları ekleyince iş tamamdır. Düğündü, dernekti, bize bir şey olmaz delikanlılığıydı derken Güneydoğu’da korona kol gezer olmuş. Tatil yörelerinde benzer bir patlama pek görülmüyor ama böyle giderse yakında oralarda da aynı şeyler olacak. Yetkililer de patlama tatilcilerin yüzünden oldu ipine sarılmak için mayıl mayıl bakmaktalar, yalaka ve yandaş basın kolları sıvamış bile.

Adamların ellerinin altında neler yok neler. Kılıçtı, kalkandı, derken bir de Kudüs’teki caminin özgürleştirilmesi gelip oturuyor gündemimize. Sıradaki daha pek çok şeyin habercisi şeyler var. Arapçaya mı geçilecekmiş, şeriat mı ilan edilecekmiş, hilafetin tam zamanıymış falan filan…

Yoksulluk almış başını gitmiş. İşsizlik dersen rakamlarının arkasından yetişene aşk olsun. Yurttaşlar kira derdinde, aş ve iş derdinde. AKP’nin inşaatçılarının parası tıkır tıkır ödeniyor ama çalışanlara, emeklilere bir gün maaş ödenememesi tehlikesi bile var. Yani kimseyi ne dini şovlar kurtaracak ne de AKP ve saray palavraları!

Ülkede arka arkaya bacılarımız, kadınlar, kızlarımız erkekler tarafından o ya da bu gerekçelerle kesilip biçiliyor, kurşun sıkılıp canı alınıyor, üstüne beton dökülüyor. AKP ve saray iktidarı ile birlikte ne olduysa oldu insanlar iyice çıldırdılar. Arkalandıklarını düşünüyorlar kesin. Yoksa durup dururken İstanbul sözleşmesi’nden çıkılması niye gündeme gelsin değil mi? Seven öldürüyor arkadaş, bu nasıl bir sevgidir hem de hunharca yapılıyor bu iş. Cinayetlerin birçoğu da çocuklarının gözünün önünde işleniyor.

İktidar endişe içinde. Çünkü koltuk altlarından kayıyor. Bunu bildikleri için de iyi yönde birtakım kararlar alacaklarına tam tersini yapıyorlar. Gelsin baskılar, gitsin ölümler… Edep, haya bilmeyen Bahçeli’nin söz hazinesi sanırız tükenmiş olmalı ki Meral Akşener yuvaya çağrılıyor. Panik, gücü ellerinde tutanların aklını başından almış. Oy gelsin de nasıl gelirse gelsin utanmazlığı şimdilerde tavan yapmış.

Demokrasi dediler, iş tamamdır dedikleri durakta indiler. Baskı, zulüm, uyduruk yasalarla korkunç bir hukuksal boşluk. Nasıl gelmişlerse öyle gitmeyi akıllarından silmişler bu yüzden de ortada ne kural bırakmışlar ne de bir çıkış yolu. Yaratılan canavar ağzını açmış kendilerini de kapacak konuma gelmiş. Kendileri zaten kıyamet ama Bahçeli’nin kayığına binmişler daha da büyük kıyametlere gidiyorlar. Yani şimdi de demokrasi denilen şey bunlarla dalga geçiyor.

18 yıllık iktidarları sayısız yolsuzluklarla ve hırsızlıklarla anılıyor. İnsanlara yapmadıklarını bırakmadılar. Bu yüzden de olağan yollardan gitseler bir gün kendilerine de gerektiğini söylediğimiz hukukun yakalarına yapışacağından korktukları için panik içindeler.

Ahlakları bozulmuş, her biri bir tecavüzcü olan içlerinde pek çok hoca efendileri var, tarikat reisleri, cemaat önderleri var. İşittiğimiz zaman yüzümüz kızaran sözleri de bunlardan duyuyoruz fakat içine düştükleri ahlaksızlık çukurundan kurtuluşları olmadığı için ya da bu hallere fena halde tutkun olduklarından başkaları için her yalanı kolayca söyleyebiliyorlar. Magazinel düşünüp, geceli gündüzlü Huri magazinleriyle akıllarını yiyorlar ama söylediklerinin nereye gittiğinin bile ayırdında değiller. Dudaklarının bir yanı aile diyor, diğer yanında ise bataklık gülleri bitiriyorlar.

Satacaklar, savacaklar, başkalarının hakların cukkaya indirecekler, sürdükleri kadar güzel yaşam sürecekler. Bütün bunları yitirmenin korkusu içindeler. Gün geldi gibi. Bayrak inmez, camiler kapanmaz ezan susmaz diyerek de elde edecekleri bir şey kalmadı ama bir oy veren bir daha oy verir düşüncesiyle de kendilerini avuttukları kesin.

Kısacası bunların say say bitmeyecek nedenlere bağlı olarak ateş bacalarını sarmış, işleri bitmiş…