GÖREV KUTSALDIR

Yazan: Turgut Koçak 4 Temmuz 2015

Kimileri görev aşığıdır. Orhan Kemal’in ‘Bekçi Murtaza’ tiplemesini düşünün görevin kutsallığı ile de ilgili az çok bir yargıya varırsınız. Ne diyor Murtaza? “Amirlerimden almışım terbiye…” diye başlayan görev aşkını nerelere getirdiğini kızının hastalanması ile birlikte ibret ve hüzünle okuruz. Sonra kızı ölür ve Bekçi Murtaza işin farkına varır ama iş işten çoktan geçmiştir.

Bende oldum olası ülkemizde bazı siyasileri Bekçi Murtaza’ya benzetmişimdir. Bekçi Murtaza nasıl fabrikadaki işçilere karşı amansızsa amirlerine karşı da o denli ezik ve onların her söylediğini emir kabul edip yüksek bir ahlak duygusuyla yerine getirmeyi görev bilir.

Bizim bazı siyasetçiler de tıpkı Bekçi Murtaza’nın hesabı halka bir yamandırlar bir yamandırlar ki demeyin gitsin. Ancak iş uluslararası güçlerin emirlerine gelince onların fırıldaklığına kimse yetişemez. Tevatür bu ya, MHP’nin Bahçeli’den önceki Başbuğu Türkeş için de bir sürü söz söylenir. Bu sözleri irili ufaklı MHP’lilerin hepsi bilir bilmesine ya kimisi kondurmaz, kimisi de susmayı erdem sanarak bin yıllık kaya gibi otururlar oturdukları yerde.

Türkeş için CIA ajanı olduğu yolunda az şey konuşulmamıştır. Öyle ki, Türki Cumhuriyetlerinden kendisi gibi görev aşığı biri ve bir CIA görevlisi ile birlikte toplantılarından bile söz edilir. Ha bir de 12 Eylül sonrası tutuklanması sonrasında verdiği ifadelerde hiç mi hiç sağlam değildir. Onun verdiği ifadelerle kaç ülkücünün işlediği suçlar açıklığa kavuşmuş, kaç kişinin başı yanmıştır başı yananlar iyi bilir. Ancak ne derler dava uğruna kol kırılır yen içinde kalır. Bu yüzden de suskunluk yasası işin şanındandır.

Tabi MHP gibi partilerin başına durup dururken denenmemiş, sınanmamış, amirlerinden terbiye almamış kimseler gelecek değil ya; Devlet Bahçeli gibi hak eden birisi gelecektir elbette. Bahçeli’yi hep izlemişimdir. Adamın yüzüne baktığım zaman diyebilirim ki neredeyse kıl oynamıyor. O ne bakış öyle? O ne sertlik, o ne sağı solu tehdit eden sözler? Ne bileyim bizim ülkemizde kimbilir bazıları da böylelerinden hoşlanıyor olmalılar ki, arkasından gitmekte bir çekince duymuyorlar.

Ancak Bekçi Murtazalığın da bir sonu olmalı değil mi? Amirler tak diye emir verecekler, Devlet Bahçeli gibilerse şak diye yapacak, bir evirin, çevirin bunlar sizce akıl kârı mıdır? Bir parti düşünün ki, ne yapılacaksa, neye uyulacaksa genel başkanın iki dudağının arasından çıkan söze bağlıdır. Üstelik iki dudak arasından çıkan sözler her zaman da doğru olacak değildir ama emir emirdir, demiri keser diye düşünülür.

Bahçeli bana sorarsanız halkına karşı zehir zemberek, dış muktedir güçler karşısında ise tam bir Bekçi Murtaza. Eğer öyle olmasaydı uluslararası sermaye güçlerinin tepe tepe kullanacağı 2002 yılında AKP iktidarına yol açacak olan erken seçim isteğinde bulunup koalisyonu bozmazdı. Tamam, partisi için bir ışık gördü bozdu diyelim, o zaman nasıl oldu da MHP baraj altında kaldı dersiniz? İktidarda olan bir parti iktidarı bırakıp da baraj altında kalmak için böyle bir maceraya atılır mı? Bence atılmaz ama serde Bekçi Murtazalık olunca işin bir kulpu her zaman için bulunur.

Öyle ya siz siz olun, Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’ye sayıp dökmediğinizi bırakmayın sonra da bunların hiçbirisi yaşanmamış gibi AKP’yi kuyudan tutup çıkarın. Gerçek o ki bunların anlaşılması sanıldığı kadar kolay değildir. Bu yüzden de kimilerinin saflığı asla Bekçi Murtaza saflığı değildir. Gerçi biz Bahçeli için Bekçi Murtaza benzetmesi yaptık ama Bekçi Murtaza’nın saflığı; hile, hurda bilmemesinden kaynaklıdır. Daha da önemlisi; Bekçi Murtaza görev bildiği şeyi safiyane bir şekilde yerine getiren bir örnektir. Oysa Bahçeli gibi politikacılarda bu saflığı kim yitirmişler de kim bulacaktır? İşin özü başkadır. İşin özünü anlamak istiyorsanız bundan sonra olabileceklere bakılmasında yarar vardır.

Umar ve dileriz ki, MHP’nin son olarak AKP’den TBMM Başkanı olarak İsmet Yılmaz’ın seçilmesini sağlamasının kendi içinde muhasebesini yapacak birileri çıkar, çıkmazsa da zaten görünen köy kılavuz istemez…