GEZİ GÖSTERİLERİNİN 7. YILI

Yazan: Turgut Koçak 31 Mayıs 2020

Gezi gösterilerinin 7. Yılına geldik dayandık. Gezi gösterilerinin nicel birikimine baktığımız zaman hiç de küçümsenmeyecek bir sayıda katılım olduğunu görmekteyiz. Çeşitli çevrelerden çeşitli isteklerle de bu gösterilere katılanların kabarıklığı hakkında da bugüne kadar pek çok şey söylendi, yazıldı ve çizildi. Kimi siyasi yapılarsa hiç kimseyi kabaca eleştirmek istemem ama sadece kendilerini göstermeye fırsat buldukları için bu ortamı değerlendirmeye kalktı ve gezi gösterileri sırasında da bitiminden sonra da dile getirdiklerinin maddi bir temeli olmadığı için gösterilerin bitimini izleyen günlerde de bu siyasi oluşumlar da sönümlenip gitti.

Hiç kuşkusuz ilerici, devrimci ve sosyalist yapılar öznesi kendisi olmasa da ortaya çıkan ve iktidara yönelen toplumsal tepki karşısında bir kenara çekilip bu işi örgütleyen ve organize eden ben değilim diyerek bir yana çekilip oturacak değildir. Aksine işin içine girmeli, olumlu gelişmelere kanal açarken olumsuz noktalara da gidişin önünü kesen bir politika izleyerek öncülük görevini en iyi şekilde yerine getirmelidir. Bu iddiası olsun olmasın sol ve sosyalist hareketlerin neredeyse tamamının renkleri bir şekilde gezi gösterilerinde kendilerini bulmuş ve ellerinden geldiğince de çaba harcamışlardır. Bu gerçeği açık yüreklilikle dile getirmek boynumuzun borcudur.

Gezi gösterilerin başlaması, yükselerek en tepe noktasına varması arısında geçen kısa süreyi doğru okumak özellikle de sosyalistlerin görevi olmalıydı. Başladığı zaman bir sosyalist örgütün üzerine düşen görev başkadır, yükselme döneminde daha başka en tepe noktasında ise belirleyici olmak zorundadır ki işin en zor yanı da budur.

Taksim Gezi Parkı’na giren yıkım araçları kıvılcımın çakıldığı andır. Bu noktada işe müdahalede bulunanlar daha çok çevreciler olmuştur fakat olup bitenlerden sol ve sosyalist çevreler de hepten habersiz değillerdir. Haklarını teslim edelim ilk müdahaleyi gösterenler çevreciler olmuştur ama kısa sürede de sol ve sosyalist çevreler işin içine girmiş hemen başlangıç gününün ertesinde katılan güçler belli bir kitleselliği de yakalamışlardır. Sonrası yığınsallığın git gide artması ve ülkenin belli başlı kentlerine de sıçramasıyla yeni bir boyut kazanması da gecikmemiştir. Bu dönem gezi gösterilerine katılan sol siyasi güçlerin gösterilere daha fazla güç katma çabalarıdır ki istenildiği gibi olmasa da diyebiliriz ki önemli ölçüde yandaş toparlanması da başarılabilmiştir.

Sonrası ise üzerinde durulması ve açık yüreklilikle tartışılıp dersler çıkarılması gereken şeylerdir ki gösteriye katılan yapıların nesnelliğini ve düşündüğümüzde bu konunun yapılamayacağı bilinmesi gereken bir şeydir. Hemen her gün sürdürülen sokak gösterileri de nihayetinde daha ileri görevler yerine getirilemezse tıkanıp bir yerde kör dövüşü haline gelecektir ki zaten yaşananlar da üç aşağı beş yukarı böyledir. Bu dönem aynı zamanda da iktidar tarafından pusuların kurulacağı, kışkırtıcı yollara başvurulacağı dönemdir ki çok ama çok dikkat edilmesi gerekirdi.

Yığınsallığın ve mücadelenin tepe noktasına varması da bu koşullar altında oldu. Polis sokak aralarında kıstırdığı arkadaşlarımızı birer birer sivil kışkırtıcıları da devreye sokarak katletti. Aynı durum Ankara’da Ethem Sarısülük’ün katledilmesinde de alenen yaşandı. Diğer gençlerimizi de sayarsak öfke bir yandan büyürken diğer yandan da yılgınlıklar baş gösterdi ve yığınsallık artacağı yerde azalmaya başladı. Hareketin en tepe noktasında ne olur?

Bu noktada iki seçenekle karşı karşıya kalınır. Ya daha ileri hedefler için harekete geçilir yapılması ve gösterilmesi gereken ne varsa yapılır ve gösterilir hedefe kilitlenen bir mücadele başlatılır ve sürdürülür. Eğer bu güçte değilsek o zaman da yığınların önüne çıkılır bir bildirge ile gösterilere son verildiği açıklanarak yığınlar yenilgi psikolojisi ile değil de moralli olarak evlerine gönderilir gösteriler de son bulur. Bunu yapabilecek özne ya da bu hareketi yürütecek gelişkinlikte özneler olmadığı için iş tamamen gelişigüzelliğe bırakıldı. Artık her canı isteyen bir grubun başındaydı, onlar da canları nerede istiyorsa etkisiz ve işe yaramayacak gösterilere başlamıştı ki durumu da iyi değerlendiren iktidar hemen harekete geçti ve bir sabah Taksim meydanında az sayıda insanla polislerin karşı karşıya geldikleri görüldü. Az sayıda olanlar o saatten sonra neyi ve nereyi savunuyorlardı, bir yerlerde tutunup da sönümlenme noktasına gelen gösterilerin fitilini yeniden ateşleyebilirler miydi bu soruların yanıtı havada kaldı demeyeceğim çünkü gerçek oydu ki bu son polisle karşı karşıya geliş bir kapanış sahnesi olarak düşünülse bile sayısız insanın kafasında bir soru işareti olarak yer etti.

Geceli gündüzlü o şanlı direnişin içinde bizler de vardık sözünü bir doğrulatma çabası içinde olanlar sadece övgülerle işin içinden çıkmaya çalışıyorlar ki bunun bize bir şey kazandırmadığını da geldiğimiz nokta bize çok iyi gösterdi diyebiliriz.

Evet, gezi gösterilerindeki katılım belki Paris Komünü’nü gerçekleştirenlerin kitleselliğinden daha fazlaydı. Onların hareketinin Paris’le sınırlı kalmasının aksine gezi gösterileri hemen Türkiye’nin birkaç yeri dışında her yerine sıçramıştı fakat Paris Komünü’nü gerçekleştirenler hiç değil iktidarı ele geçirerek 72 gün iktidarda kalmışlardı fakat gezi gösterileri sonucu ne olmuştu sorusunu tarih sadece ve sadece bayağı bir yığınsallıktı diye not düşecektir ama Paris Komünü sonuçta iktidarın ele geçirilmesidir ve tarihe düşülen not da bu şekildedir.

Gezi gösterileri için son söze gelince; bu gösterilerde yaşamını yitirenleri her zaman anmak ve onların ahlarını ve hedeflerini yerde bırakmamak boynumuzun borcudur.

Ele geçirilen bir fırsat aynı şekilde bir daha ele geçmeyeceğine yani Gezi gösterileri aynıyla bir daha yaşanmayacağına göre daha sonra önümüze çıkan fırsatlarda Gezi gösterileri’nin deneylerinden yararlanıp daha etkili ve sonuç alıcı bir mücadelede yol gösterici olacağına inanarak hedef büyütüp üzerimize düşen görevi yerine getireceğiz.

Şan olsun Gezi gösterileri ‘ne emeği geçenlere ve bu uğurda yaşamlarını yitirenlere!

Şan olsun asla yılgınlığa düşmeyip düştükleri yerden yeniden kalkarak mücadele edenlere!